Hakîkat Ltd.Şti.Yayınları

   
     

TAM İLMİHÂL

     
   

 SE'ÂDET-İ EBEDİYYE

   
 

Birinci Kısm - İkinci Kısm - Üçüncü Kısm - İndeks

 
 

BİRİNCİ KISM

 
     

60 - NEMÂZ VAKTLERİ - 5

NEMÂZ KILMASI TAHRÎMEN MEKRÛH, YA’NÎ HARÂM OLAN VAKTLER ÜÇDÜR: Bu üç vakte, (Kerâhet vaktleri) denir. Bu üç vaktde başlanan farzlar sahîh olmaz. Nâfileler sahîh olursa da, tahrîmen mekrûh olur. Bu üç vaktde başlanan nâfileleri bozmalı, başka zemânlarda kazâ etmelidir. Bu üç vakt: Güneş doğarken, batarken ve Nısf-ün-nehâr dâiresi üzerinde, zevâl vaktinde ya’nî gündüz ortasında ikendir. Burada, güneşin doğması, üst kenârının zâhirî üfuk hattından görünmeğe başlayıp, bakamıyacak kadar parlamasına ya’nî (İşrak vakti)ne kadar olan zemândır. Güneşin batması da, tozsuz, dumansız, berrak bir havada, ziyânın geldiği yerlerin veyâ kendisinin bakacak kadar sararmağa başladığı vaktden batıncaya kadar olan zemân demekdir. Bu vakte (İsfirâr-ı şems) vakti denir. İşrak vaktleri hesâb edilirken, ihtiyât olarak, Temkin zemânı kadar sonraya alınmış, isfirâr vaktleri değişdirilmemişdir. Nemâzı gündüz ortasında kılmak, ilk veyâ son rek’atinin gündüz ortasına rastlaması demek olduğu, Tahtâvînin (Merâkıl-felâh) hâşiyesinde ve İbni Âbidînde yazılıdır.

Nemâz vaktleri hesâb edilirken, bir mahaldeki muhtelif yüksekliklerin muhtelif zâhirî üfuk hatlarına göre olan muhtelif zâhirî irtifâ’lar yerine, o mahallin sâbit olan şer’î üfkuna göre şer’î irtifâ’ları hesâba katmak lâzım olduğunu yukarıda bildirmişdik. Buna göre, şer’î zevâl vakti, güneşin ön ve arka kenârlarının, tulû’ ve gurûb mahallerindeki şer’î üfuklardan gâye irtifâ’ında oldukları iki vakt arasındaki zemân olup, o şehrdeki temkin zemânının iki misli bir zemândır. 1 mayısda, İstanbulda hakîkî zevâl vaktinde güneşin merkezinin hakîkî üfka nazaran gâye irtifâ’ı 49 + 14,92 = 63,92 derecedir. Bu irtifâ’, tulû’ ve gurûb etdiği hakîkî üfuklara göre aynıdır. Bu irtifâ’ için fadl-ı dâir zemânı,  H = 0 dakîkadır. Hakîkî zemâna göre hakîkî zevâl vakti, her zemân ve her yerde sâat 12 dedir. Tulû’ mahallindeki şer’î üfka nazaran gâye irtifâ’ına göre şer’î zevâl vaktinin başlaması, 12 den temkin zemânı evveldir. Gurûb mahallindeki şer’î üfukdan olan gâye irtifâ’ına göre şer’î zevâl vaktinin bitmesi, hakîkî zevâl vaktinden Temkin zemânı sonradır. Ya’nî, İstanbul için şer’î zevâl vakti, hakîkî sâat 12 den 10 dakîka evvel başlar. Müşterek zemâna göre şer’î zevâl zemânının evveli, Ta’dîl-i zemân + 3 dakîka olduğu için, 11 sâat 51 dakîka, sonu 12 sâat 11 dakîka olur. Güneşi görmiyenler için, takvîmlerde yazılı olan (Zuhr vakti), bu zemân başlar. Aradaki yirmi dakîkalık zemân, İstanbul için zevâl vakti, ya’nî (Kerâhet vakti) olur. [182. ci sahîfeye ve Hüsâmeddîn efendinin (Şemâil-i şerîfe) tercemesine bakınız!]

Hakîkî gurûb ve tulû’ vaktlerinde, güneşin (h) irtifâ’ı sıfır olduğundan, 199/3.cü düstur: – tan j  x tan d = cos H olur. 1 Mayıs günü için cos H = – 0,23, Fadl-ı dâir derecesi 103,4 ve H = 6 sâat 54 dakîka ve hakîkî gurûb vakti, hakîkî sâat ile 6 sâat 54 dakîka ve mahallî vasatî sâat ile 6 sâat 51 dakîka, müşterek sâat ile 6 sâat 55  dakîka, şer’î gurûb vakti 7 sâat 5 dakîka olur. Hakîkî zemâna göre hakîkî tulû’ vakti = 12 – H = 5 sâat 6 dakîka, vasatî sâat ile 5 sâat 3 dakîka olur. Şer’î tulû’ vaktini bulmak için, bundan İstanbul için 10 dakîka Temkin çıkarılır. 4 sâat 53 dakîka, müşterek sâat ile 4 sâat 57 dakîka olmakdadır. Ezânî zemâna göre zuhr vakti 5 sâat 6 dakîka olduğundan, bundan [veyâ 12 fazlasından] Fadl-ı dâir zemânı çıkarılınca, gurûbî zemâna göre hakîkî tulû’ vakti ve bundan iki temkin çıkarılınca, ezânî zemâna göre şer’î tulû’ vakti, 9 sâat 52 dakîka olur. Gurûbî zemâna göre hakîkî ve ezânî zemâna göre şer’î gurûbların vakti de, gurûbî zemâna göre zevâl vakti ile Fadl-ı dâir zemânının toplamı, ya’nî 5.06 + 6.54 = 12 olur.

Ziyânın sür’âti sâniyede 300000 km.dir. Erdın şemsden mesâfesi vasâtî yüzelli milyon km. olduğu için, ziyâ güneşden Erde 8 dakîka 20 sâniyede geliyor. Güneş doğdukdan 8 dakîka 20 sâniye sonra doğduğu görülebilir. İki nev’ zemân ve iki nev’ vakt vardır: Birincisi, (Riyâdî) zemân olup, güneşin merkezi, zevâl vaktine veyâ hakîkî gurûb vaktine gelince başlar. İkincisi, (Mer’î) zemân olup, güneşin bu iki vakte geldiği görülebilince başlar. Mer’î zemân, riyâdî zemândan 8 dakîka, 20 sâniye sonra başlamakdadır. Bir nemâzın hesâb ile bulunan riyâdî vaktine 8 dakîka 20 sâniye ilâve edince, mer’î vakti olur. Bundan 8 dakîka 20 sâniye çıkarılınca sâatlerin gösterdiği mer’î vakt olur. Güneşin doğmasının ve bütün nemâzların vaktleri ve sâat makinelerinin 12 olmaları,  mer’î vaktlerdir. Ya’nî  güneşin semâda görünen yerine göredir. Görülüyor ki, sâatler, hesâb ile bulunan riyâdî vaktleri  de göstermekdedir.

Güneş batarken, yalnız o günün ikindisi kılınır. İmâm-ı Ebû Yûsüfe göre, Cum’a günü güneş tepede iken, nâfile kılmak mekrûh olmaz. Bu kavl za’îfdir. Bu üç vaktde önceden hâzırlanmış cenâzenin nemâzı, secde-i tilâvet ve secde-i sehv de câiz değildir. Hâzırlanması bu vaktlerde biten cenâzenin nemâzını, bu vaktlerde kılmak câiz olur.

Yalnız nâfile kılmak mekrûh olan iki vakt vardır. Sabâh tan yeri ağardıkdan, güneş doğuncaya kadar, sabâh nemâzının sünnetinden başka nâfile kılınmaz. İkindiyi kıldıkdan sonra, akşam nemâzından önce nâfile kılmak mekrûhdur. Cum’a günü imâm minbere çıkınca ve müezzin ikâmet okurken, diğer nemâzlarda imâm nemâzda iken nâfileye, ya’nî sünnete başlamak mekrûhdur. Yalnız sabâh sünnetine başlamak mekrûh değildir. Bunu da safdan uzak veyâ direk arkasında kılmalıdır. Minbere çıkmadan başlanan sünneti temâmlamalı denildi.

Sabâh nemâzını kılarken, güneş doğmağa başlarsa, bu nemâz sahîh olmaz. İkindiyi kılarken güneş batarsa, bu nemâz sahîh olur. Akşamı kıldıkdan sonra, tayyâre ile batıya gidince, güneşi görse, güneş batınca akşamı tekrâr kılar.

Hanefî mezhebinde, yalnız Arafât meydânında ve Müzdelifede hâcıların iki nemâzı cem’ etmeleri lâzımdır. Hanbelî mezhebinde, seferde, hastalıkda, kadının emzikli veyâ müstehâza olmasında, abdesti bozan özrlerde, abdest ve teyemmüm için meşakkat çekenlerde ve a’mâ ve yer altında çalışan gibi, nemâz vaktini anlamakda âciz olanın ve canından, malından ve nâmûsundan korkanın ve ma’îşetine zarar gelecek olanın, iki nemâzı cem’ etmeleri câiz olur. Nemâzı kılmak için işlerinden ayrılmaları mümkin olmıyanların, bu nemâzlarını kazâya bırakmaları, hanefî mezhebinde câiz değildir. Bunların, yalnız böyle günlerde, (Hanbelî mezhebi)ni taklîd ederek, kılmaları câiz olur. Cem’ ederken, öğleyi ikindiden ve akşamı yatsıdan önce kılmak, birinci nemâza dururken, cem’ etmeği niyyet etmek, ikisini ard arda kılmak ve abdestin, guslün ve nemâzın hanbelî mezhebindeki farzlarına ve müfsidlerine uymak lâzımdır. 271. ci sahîfeye bakınız!

Yüksek bir yerin D inhitât zâviyesini 185. ci sahîfede ta’yîn etmişdik. Bu zâviye:

                         Erdın nısf kutru (metre)                6367654

Cos D  =   ——––––––––—–––––—–    =   ––—–—––—––   veyâ

                           Nısf kutr + Yükseklik                 6367654 + Y

 

D @ 0,03 x Ö Y ile de, derece olarak bulunur...(1)

Y = metre olarak yükseklikdir.

Aşağıdaki harfler yerine rakamlar konup, ziyâ te’sîri ile işleyen Privileg hesâb makinesinin düğmelerine basılarak, her yerde H Fadl-ı dâirin Nısf-ün-nehârdan i’tibâren sâati bulunur.

....(2)

h irtifâ’ı geceleri ve j arz ile d meyli de cenûb yarı kürede (-) olacakdır.

Ezânî imsâk vakti: 12 + Zuhr - H - (1 ÷ 3) =  sâat ve işâ vakti: H + Zuhr - 12 = sâat olur. Her yerde nemâz vaktleri de Casio hesâb makinesi ile  şu şeklde müşterek sâat olarak bulunur:

....(3)

H = Fadl-ı dâir zâviyesi, S = sâat başı tûl, T = tûl, E = ta’dîl, N = temkin.

H, S, T değerleri derece; E, N değerleri sâat olarak alınacakdır.

H ve N öğleden önce (–), öğleden sonra (+) dır.

Temkin müddeti N, 186. sahîfedeki gibi hesâb edilir veyâ arz derecesi 44 dereceden aşağı ve en yüksek yeri 500 metreden az olan yerler için, aşağıdaki düğmeler ile sâat olarak bulunur. Ya’nî, âletin levhasında, 0 sâat ile dakîka ve sâniye rakamları görülür.

....(4)

Herhangi bir günde, güneşin meyli ve Ta’dîl-i zemân ve arz derecesi 41 olan yerlerde, Nısf fadla ile Fadl-ı dâir ve nemâz vaktleri, hiçbir hesâba ve düstûra ve hesâb makinesi kullanmağa lüzûm olmadan, (Rub’-ı dâire) ile kolayca ve sür’at ile anlaşılmakdadır. Rub’-ı dâire ve bunun isti’mâlini bildiren ta’rifesi, Hakîkat Kitâbevi tarafından i’mâl ve tevzî’ edilmekdedir. Kompütüre [Zekâ makinasına] boş levhası takılıp, nemâz vaktlerine göre tertîb edilir. Tertîb edilmiş levha, kompütürden çıkarılıp, senelerce saklanabilir. Tertîbli levha, kompütüre takılıp, herhangi bir şehrin arz ve tûl derecesi, âlete verilirse, o şehrin bir günlük veyâ aylık yâhud senelik bütün nemâz vaktlerini, bir sâniyede levhasında gösterir. Yâhud, kâğıdda yazılı olarak verir. Bu kâğıd, telefona bağlı (Faks) âleti ile, birkaç sâniyede, o şehre gönderilebilir.

Geçdi gençlik, tatlı bir rü’yâ gibi, ey çeşmim zâr!

beni mecnûn etdi girye, meskenim olsun mezâr!

Birinci Kısm - İkinci Kısm - Üçüncü Kısm - İndeks