Hakîkat Ltd.Şti.Yayınları

   
     

TAM İLMİHÂL

     
   

 SE'ÂDET-İ EBEDİYYE

   
 

Birinci Kısm - İkinci Kısm - Üçüncü Kısm - İndeks

 
 

İKİNCİ KISM

 
     

06 - HADÎS-İ ŞERÎFLERİN ÇEŞİDLERİ

[1308] senesinde İstanbulda basılan, (Mahzen-ül’ulûm) kitâbının, birinci cüz’, yüzotuzaltıncı sahîfesinde ve (Eşi’at-ül-leme’ât)in üçüncü sahîfesinde hadîs-i şerîflerin çeşidleri, şöyle ta’rîf edilmekdedir:

1 - (Hadîs-i mürsel): Sahâbe-i kirâmın “radıyallahü teâlâ anhüm ecma’în” ismi söylenmeyip, Tâbi’înden birinin, doğruca, Resûl-i ekrem “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki, dediği hadîs-i şerîflerdir.

2 - (Hadîs-i müsned): Resûl-i ekreme “sallallahü aleyhi ve sellem” isnâd eden Sahâbînin “radıyallahü teâlâ anhüm ecma’în” ismi bildirilen hadîs-i şerîflerdir. Müsned hadîsler, müttasıl veyâ münkatı’ olur.

3 - (Hadîs-i müsned-i müttasıl): Resûl-i ekreme “sallallahü aleyhi ve sellem” kadar, isnâdı müttasıl olan, ya’nî aradaki râvîlerden hiçbiri noksân olmıyan hadîs-i şerîflerdir.

4 - (Hadîs-i müsned-i münkatı’): Sahâbîden “radıyallahü teâlâ anhüm ecma’în” gayrı bir veyâ birkaç râvîsi bildirilmiyen hadîs-i şerîflerdir.

5 - (Hadîs-i mevsûl): Sahâbînin “radıyallahü teâlâ anhüm ecma’în”, (Resûlullahdan işitdim, böyle buyurdu) diyerek haber verdiği, hadîs-i müsned-i müttasıl demekdir. (Mevâhib-i ledünniyye) tercemesi ikinci cild, otuzdördüncü sahîfede ve Ahmed Na’îm beğin “rahmetullahi teâlâ aleyh”, İmâm-ı Nevevînin “rahmetullahi teâlâ aleyh” (Hadîs-i erbâîn)i tercemesinde, kırkikinci hadîsde, böyle olan hadîs-i şerîflere, (Hadîs-i merfû’) denilmekdedir.

6 - (Hadîs-i mütevâtir): Birçok Sahâbînin, Resûl-i ekremden “sallallahü aleyhi ve sellem” ve başka birçok kimsenin de bunlardan işitdiği ve kitâba yazılıncaya kadar, böyle hep, çok kimselerin haber verdiği hadîs-i şerîflerdir ki, bunların, bir yalan üzerinde söz birliği yapmalarına imkân olmaz. Mütevâtir olan hadîs-i şerîflere muhakkak inanmak ve yapmak lâzımdır. İnanmıyan kâfir olur.

7 - (Hadîs-i meşhûr): İlk zemânda bir kişi bildirmişken, ikinci asrda şöhret bulan hadîs-i şerîflerdir. Ya’nî bir kimsenin Resûl-i ekremden “sallallahü aleyhi ve sellem” o kimseden de, çok kimselerin ve bunlardan dahî, başka kimselerin işitdiği hadîs-i şerîfler olup, son duyulan kimseye kadar, artık hep mütevâtir olarak bildirilmişdir. Meşhûr hadîslere inanmıyan da kâfir olur. (İbni Âbidîn, s. 176)

8 - (Hadîs-i mevkûf): Sahâbîye “radıyallahü teâlâ anhüm ecma’în” kadar söyliyen hep bildirilip, Sahâbînin, Resûl-i ekremden “sallallahü aleyhi ve sellem” işitdim demeyip, böyle buyurmuş dediği hadîs-i şerîflerdir.

9 - (Hadîs-i sahîh): Âdil ve hadîs ilmini bilen kimselerden işitilen, müsned-i müttasıl ve mütevâtir ve meşhûr  hadîslerdir.

10- (Haber-i âhâd): Hep bir kimse tarafından söylenilen, müsned-i müttasıl hadîs-i şerîflerdir.

11 - (Hadîs-i mü’allak): Başdan bir veyâ birkaç râvîsi veyâ hiçbir râvîsi belli olmıyan hadîs-i şerîflerdir. Mürsel ve münkatı’ hadîsler de mü’allakdır. Başdan yalnız birinci râvîsi bildirilmiyen hadîse (Müdelles) denir. Tedlîs mekrûhdur.

12 - (Hadîs-i kudsî): Ma’nâsı, Allahü teâlâ tarafından, kelimeleri ise, Resûl-i ekrem “sallallahü aleyhi ve sellem” tarafından olan hadîs-i şerîflerdir. Hadîs-i kudsîleri söylerken, Peygamber efendimizi “sallallahü aleyhi ve sellem” bir nûr kaplardı ve hâlinden belli olurdu.

13 - (Hadîs-i kavî): Söyledikden sonra, bir âyet-i kerîme okuduğu hadîsdir.

14 - (Hadîs-i nâsih): Son zemânlarında söyledikleri hadîs-i şerîflerdir.

15 - (Hadîs-i mensûh): İlk zemânda söyleyip, sonra değişdirilen hadîslerdir.

16 - (Hadîs-i âm): Bütün insanlar için söylenmiş hadîs-i şerîflerdir.

17 - (Hadîs-i hâs): Bir kimse için söylenmiş hadîs-i şerîflerdir.

18 - (Hadîs-i hasen): Bildirenler, sâdık ve emîn olup, fekat hâfızası, anlayışı, sahîh hadîsleri bildirenler kadar kuvvetli olmıyan kişilerin bildirdiği hadîs-i şerîflerdir.

19 - (Hadîs-i maktû’): Söyliyenler, Tâbi’în-i kirâma “rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma’în” kadar bilinip, Tâbi’înden rivâyet olunan hadîs-i şerîflerdir.

20 - (Hadîs-i şâz): Bir kimsenin, bir hadîs âliminden işitdim dediği hadîs-i şerîflerdir. Kabûl edilir, fekat sened, vesîka olamazlar. Âlim denilen kimse, meşhûr bir zât değilse, kabûl olunmazlar.

21 - (Hadîs-i garîb): Yalnız bir kimsenin bildirdiği hadîs-i sahîhdir. Yâhud, aradakilerden birine, bir hadîs âliminin muhâlefet etdiği hadîsdir.

22 - (Hadîs-i za’îf): Sahîh ve hasen olmıyan hadîs-i şerîflerdir. Bildirenlerden birinin hâfızası, adâleti gevşek olur veyâ i’tikâdında şübhe bulunur. Za’îf hadîslere göre fazla ibâdet yapılır. Fekat ictihâdda bunlara dayanılmaz.

23 - (Hadîs-i muhkem): Te’vîle muhtâc olmıyan hadîs-i şerîflerdir.

24 - (Hadîs-i müteşâbih): Te’vîle muhtâc olan hadîs-i şerîflerdir.

25 - (Hadîs-i münfasıl): Aradaki râvîlerden, birden ziyâdesi unutulmuş olan hadîs-i şerîflerdir.

26 - (Hadîs-i müstefîz) [müstefîd]: Söyliyenleri üçden çok olan hadîsdir.

27 - (Hadîs-i muddarib): Kitâb yazanlara, muhtelif yollardan, birbirine uymıyan şeklde bildirilen hadîs-i şerîflerdir.

28 - (Hadîs-i merdûd): Ma’nâsı olmıyan ve rivâyet şartlarını taşımıyan sözdür.

29 - (Hadîs-i müfterî): Müseylemet-ül-kezzâbın sözleridir. Ve ondan sonra gelen münâfıkların, zındıkların, müslimân görünen dinsizlerin uydurma sözleridir. Ehl-i sünnet âlimleri, merdûd ve müfterî hadîsleri aramış, bulmuş, ayırmışlardır. Din büyüklerinin kitâblarında, böyle sözlerden hiçbiri yokdur.

30 - (Hadîs-i mevdû’): Birkaç sahîfe önce bildirildi.

31 - (Eser): Mevkûf ve maktû’ hadîs veyâ düâ bildiren merfû’ hadîs demekdir. (Sened), hadîs rivâyet eden âlim “rahmetullahi teâlâ aleyh” demekdir.

Birinci Kısm - İkinci Kısm - Üçüncü Kısm - İndeks