Hakîkat Ltd.Şti.Yayınları

   
     

TAM İLMİHÂL

     
   

 SE'ÂDET-İ EBEDİYYE

   
 

Birinci Kısm - İkinci Kısm - Üçüncü Kısm - İndeks

 
 

İKİNCİ KISM

 
     

21 - BOZUK DİNLER

6 - İSMÂ’ÎLİYYE: (Milel-nihal) kitâbında diyor ki, (Eshâb-ı kirâma dil uzatanlar yirmi fırkaya ayrılmışlardır. Bunlardan biri, İsmâ’îliyye fırkasıdır. Bunların yedi ismi vardır. Birinci ismleri, (Bâtıniyye)dir. Çünki, Kur’ân-ı kerîmin açık ma’nâlarına inanmayıp, kendilerine göre başka ma’nâlar çıkarırlar. Kur’ânın zâhir ve bâtın ma’nâları vardır derler. Bâtın (iç, öz) ma’nâsı lâzımdır, cevzin kabuğu değil, içi, özü işe yarar derler.

Hâlbuki, Kur’ân-ı kerîmdeki ve hadîs-i şerîflerdeki kelimelere, açık ma’nâları verilir. Başka bir âyet, dahâ açık anlaşılıyorsa, o zemân, birinci âyete de, buna uyacak şeklde değişik ma’nâ verilebilir. Böyle bir mecbûriyyet olmadan, açık ma’nâyı bırakıp, başka ma’nâ vermek, küfr ve ilhâd olur. Çünki, bu sûretle, islâmiyyeti değişdirmek, bozmak olur.

İkinci ismleri, (Karâmita)dır. Çünki, bu fırkayı meydâna çıkaran, Hamdân Karmat denilen kimsedir. Hamdân, Basrada, Vâsıt şehrinde bir köy ismidir.

Üçüncü ismleri, (Hurumiyye)dir. Çünki, birçok harâmlara halâl diyorlar. Dördüncü ismleri, (Seb’ıyye)dir. Çünki, din sâhibi olan Peygamberler yedidir derler. Bunların altısı Âdem, Nûh, İbrâhîm, Mûsâ, Îsâ ve Muhammed “aleyhimüsselâm”dır. Mehdî de yedinci olacakdır derler. Nâtık adını verdikleri bu Peygamberlerden “salevâtullahi teâlâ aleyhim ecma’în” her ikisi arasında yedi imâm gelmişdir. Her asrda yedi imâm bulunur derler.

Bunların en yayılan ismleri, (İsmâ’îliyye)dir. Çünki, imâm-ı Ca’fer Sâdıkın “radıyallahü anh” vefâtından sonra, büyük oğlu İsmâ’îl, müslimânların imâmı oldu derler. Bunların meydâna çıkması şöyle oldu:

Hindistândaki mecûsîler, ya’nî ateşe tapan kâfirler, islâmiyyetin üç kıt’a üzerinde sür’at ile yayıldığını görünce, (Müslimânları, kılıncla yenmeğe, yayılmalarını önlemeğe imkân yokdur. Onları içden yıkmakdan başka çâre kalmamışdır. Onların kitâblarına, kendi inancımıza göre ma’nâ verip, gençlerini, câhillerini yoldan çıkaralım) dediler. Başları olan Hamdân Karmat, şu temel prensipleri koydu:

1 - Din bilgisi olanlarla konuşulmıyacak. Din âlimi bulunan yerde, kendimizi gizliyeceğiz.

2 - Karşıdakinin arzûsuna, keyfine göre konuşulacak. Meselâ, zâhidin yanında zâhidler medh edilecek. Fâsıka, düşkün olduğu günâhların yasak olmadığı söylenecek, [Ehl-i sünnetin yanında, Ehl-i sünnet övülecek. Hepimiz kardeşiz denilecek].

3 - Müslimânlar, islâmiyyetin emrlerinde ve yasaklarında şübheye, karârsızlığa düşürülecek. Meselâ, özrlü kadına oruc kazâ etdiriliyor da, nemâzları niçin kazâ etdirilmiyor? Bevl, dahâ pis olduğu hâlde, niçin bevl çıkınca da gusl farz olmuyor? Beş vakt nemâzların iki veyâ üç veyâ dört rek’at olması nedendir? gibi şeyler sorup, zihnleri şaşırtmağa çalışılacak.

4 - Sırlarını yabancılara söylememek için söz alırlar. Allah, Kur’ânda mîsâk emr ediyor derler.

5 - Din ve dünyâ büyükleri bizi beğeniyor, bizi öğüyor derler.

6 - Aldatmak için, önce, herkesin inandığı şeyleri müdâfe’a etmeli, derler.

7 - İbâdetlere lüzûm yokdur. İş, kalbin temiz olmasıdır derler.

8 - Avlanılan gençlere, Ehl-i sünnet i’tikâdını kötülemeli, Ehl-i sünnete gerici demeli. Son olarak, harâmları işlemeğe alışdırmalı. Bunları yapdırmak için, âyet-i kerîmelere ve hadîs-i şerîflere yanlış ma’nâlar vermeli. Bunlar, bâtınî ma’nâlardır. Her âlim bunları anlıyamaz demeli.

Meselâ Cennet, ibâdetlerden kurtulmak ve lezzetli şeyleri yapmakdır. Cehennem, ibâdetlerin yüklerine katlanmak ve harâmlardan sakınmakdır demeli.

İlk zemânlar, birçok bilgileri, eski Yunan felesoflarından aldılar. Meselâ, yaratıcı ne vardır, ne de yokdur. Ne âlimdir, ne câhildir. Ne kâdirdir, ne âcizdir. Bütün sıfatları da böyledir dediler. Çünki, bunlar var denirse, mahlûklara benzetilmiş olur. Yokdur denirse, yokluk kondurulmuş olur dediler. Yaratan, kadîm de değildir, hâdis de değildir dediler.

Bunların başına geçen Hasen bin Muhammed Sabbâh, gitdikleri yola bozuk denilmemesi için, gençlerin din bilgilerini öğrenmesini ve âlimlerin, eski kitâbları okumalarını men’ etdi. Ehl-i sünnet âlimleri “rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma’în” ile görüşmeği, Ehl-i sünnet kitâblarını okumağı şiddetle yasak etdi. İlm-i zâhirin çoğalması, ilm-i bâtını örter, söndürür dedi. İslâmiyyet ile alay etdi. Allahü teâlânın emrlerini, yasaklarını inkâr etdi. Hayvanlar gibi, dinsiz, kanûnsuz yaşamak yolunu tutdular).

İsmâ’îlîlerin (Süleymâniyye) kolunun kurucusu olan Süleymân bin Hasen, 1005 [m. 1597] de ölmüşdür. (Nühab-ül-mültekıta) kitâbında, bu fırkanın gizli felsefesini uzun açıklamakdadır.

Birinci Kısm - İkinci Kısm - Üçüncü Kısm - İndeks