Hakîkat Ltd.Şti.Yayınları

   
     

TAM İLMİHÂL

     
   

 SE'ÂDET-İ EBEDİYYE

   
 

Birinci Kısm - İkinci Kısm - Üçüncü Kısm - İndeks

 
 

İKİNCİ KISM

 
     

47 - TEVEKKÜL

2 - Mevcûd parayı, malı muhâfaza etmekde tevekkül:

Burada da, kimsesi olmıyan bekârların tevekkülü ile bakacak kimsesi bulunanların tevekkülü başkadır.

Bakacak kimsesi olmıyanların, bir senelik ihtiyâcını, önceden depo etmesi, tevekkülü bozar. Çünki, sebeblere güvenmiş olur. Doyacak kadar gıdâ ve giyinecek kadar elbise bulunduran bekâr kimse, tevekkül etmiş olur. Kırk günlük ihtiyâcı saklamakla tevekkül bozulmaz demişlerdir. Sehl bin Abdüllah-i Tüsterî buyuruyor ki, (Bekâr bir kimsenin, gıdâ maddelerini ne kadar zemân olursa olsun saklaması tevekkülü bozar). Tesavvuf büyüklerinden, Ebû Tâlib-i Mekkî buyuruyor ki, (Sakladığına güvenmezse, kırk günden çok saklasa da, tevekkülü bozmaz). Bişr-i Hâfî, tesavvuf büyüklerindendir. Birgün, huzûruna bir müsâfir geldi. Talebesinden birine bir avuç gümüş verip, (İyi ve tatlı birşeyler alıp gel!) buyurdu. O zemâna kadar, böyle çok şey aldırdığı görülmemişdi. Müsâfir ile yidi. Müsâfir, artan yemekleri de alıp gitdi. Talebesinin, bu hâle şaşdığını görünce: (Bu müsâfir, Feth-i Mûsulî idi. Mûsuldan, bize ders vermeğe geldi. Tevekkülü sağlam olana, gıdâ saklamanın zarar vermiyeceğini gösterdi), buyurdu. Demek ki, tevekkül, ilerisi için zihni yormamakdır. Bunun için de, ilerisi için yığmamalı, sakladığını da, elinde olmayıp, Allahü teâlânın ileride göndereceği gibi bilmeli, ya’nî buna güvenmemelidir.

Evli olanların tevekkülü: Çoluk çocuk sâhiblerinin bir senelik mal saklaması, tevekkülü bozmaz. Bir seneden fazlası bozar. Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem”, evdekiler için, onların kalbleri dayanıksız olduğu için, bir senelik eşyâ bulundururdu. Kendisi için ise, bir günlük saklamazdı. Saklasaydı, tevekkülüne ziyân vermezdi. Çünki, olup olmaması müsâvî idi. Fekat, ümmetine ders vermek için, böyle yapardı. Eshâb-ı kirâmdan “aleyhimürrıdvân” biri vefât etdikde, cebinden iki altın çıkmışdı. Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem”, (Bu iki azâb alâmetidir) buyurdu. Bu azâb, Cennetde yüksek dereceye yetişememek acısı olsa gerekdir. Nitekim, başka biri vefât edince, (Kıyâmetde bunun yüzü, ayın ondördü gibi parlar. Eğer, yazlık elbisesini kışdan ve kışlığı yazdan hâzırlamasaydı, güneş gibi parlardı), buyurdu. Bir kerre de, (Size en az verilen şey, yakîn ve sabrdır) buyurdu. Ya’nî, elbiseyi, bir yıl önce hâzırlamak, yakînin az olmasındandır. Fekat, bütün büyükler, söz birliği ile buyuruyor ki, su kabları, su te’sîsâtı, sofra takımı, dikiş, temizlik vâsıtaları, ya’nî bir evde her zemân lâzım olan şeyleri saklamak câizdir ve lâzımdır ve tevekkülü bozmaz. Çünki, Allahü teâlâ, bu dünyâyı öyle yaratmışdır ki, gıdâ ve giyim eşyâsı her sene, tâze olarak husûle gelmekdedir. Allahü teâlânın âdetine uymamak câiz değildir. Fekat ev eşyâsı, her lâzım olduğu zemân ele geçmiyebilir.

FASL: Bir kimse, gıdâsını ve elbisesini saklamayınca, kalbi râhat etmez, başkalarının getirmesini beklerse, böyle kimsenin saklaması, dahâ iyidir. Hattâ tarlası, tezgâhı, herhangi bir geliri olmayınca düşüncesiz, sıkıntısız ibâdet, zikr yapamıyan kimsenin, bir gelir edinmesi dahâ iyidir. Çünki, asl maksad, kalbin râhat, üzüntüsüz, Allahü teâlâyı düşünmesidir. Ba’zılarını, mal meşgûl eder. Malının hesâbını yapmakdan, râhat ibâdet edemez. Malı olmayınca düşüncesi, sıkıntısı kalmaz. Böyle kimselerin malı olmaması hayrlıdır. Ba’zıları da, geçinecek kadar malı olunca râhat eder. Bunların, geçinecek kadar gelir edinmesi dahâ iyidir. Fekat, geçinecek kadar mal ile râhat etmeyip, dahâ çoğu peşinde koşan, süs, keyf ve zevklerini düşünen kalbler, müslimânlığa bağlı olan kalblerden değildir. Bunları hesâba katmıyoruz.

Birinci Kısm - İkinci Kısm - Üçüncü Kısm - İndeks