Hakîkat Ltd.Şti.Yayınları

   
     

TAM İLMİHÂL

     
   

 SE'ÂDET-İ EBEDİYYE

   
 

Birinci Kısm - İkinci Kısm - Üçüncü Kısm - İndeks

 
 

ÜÇÜNCÜ KISM

 
     

06 - BÂTIL, FÂSİD, MEKRÛH SATIŞLAR, SARRAFLIK

SARF SATIŞI - Sarraflık, nakd, ya’nî para hâlinde veyâ her şekl eşyâ hâlindeki altını altına veyâ gümüşü gümüşe veyâ birbirlerine satmakdır. Satanın ve alanın sözleşmeden sonra, ayrılmadan kabz etmeleri, ya’nî eline veyâ cebine almaları lâzımdır. Çünki, altın ve gümüş dâimâ ağırlık ile ölçülür. Semen ile mebî’in ikisi de ağırlıkla veyâ hacm ile ölçülürse, bu satışda fâiz bulunur. Fâiz bulunan satış veresiye olamaz. Hep peşin olması lâzımdır. Peşin olmak da, iki malın te’ayyün etmesi ile olur. Deyn olan mal ve altın ile gümüş, ta’yîn etmekle değil, kabz etmekle te’ayyün eder. Bunun için, nakdleri ta’yîn etmek şart değildir. Bir altını bir altına sana satdım dese, öteki de kabûl etse, yanlarında altın bulunmasa, başkasından alıp ayrılmadan teslîm etseler sahîh olur. Kabz edilmezlerse, deynin deyn karşılığı satışı olur. Bu ise bâtıldır. Sarf satışı pazarlıkla olur. Muhayyerlik yokdur. İki taraf da te’cîl edemez. Ya’nî sonra veririm diyemez. İkisi de kabz etmeden biri ayrılırsa, akd bâtıl olur. Altını gümüşle değişdirirken, ağırlıklarının müsâvî olması lâzım değildir.

Altını altın ile ve gümüşü gümüşle değişdirirken alınanla verilenin ağırlıklarının müsâvî olduğunu bilmeleri lâzımdır. Bilmezlerse, müsâvî olsalar bile câiz olmaz. San’at ve işçilik ile veyâ başka bir sebeb ile birinin kıymeti çok olsa bile, ağırlıklarının yine müsâvî olması lâzımdır. Hâlbuki başka ma’denler, işçilik sebebi ile, ağırlıkdan çıkıp, sayı ile ölçülebilirler. Verilen ve alınan altınların veyâ gümüşlerin ağırlıkları müsâvî değilse, hafîf olan ile birlikde, aradaki fark kadar kâğıd para da veyâ başka birşey de vermelidir. Birlikde verilenin değeri aradaki farkdan az ise, mekrûh olur. Yâhud, nakdi verip, karşılığında, değeri kadar kâğıd para almalı. Sonra ayrı bir pazarlıkla bu kâğıd para ile, istenilen nakdi ondan satın almalıdır.

Sarfda ve selemde semen, kabz edilmeden kullanılamaz. On dirhem [gümüş] karşılığında bir dînâr [altın] satın alsa, kabz etmeden, bunlarla birşey satın alması fâsid olur. Eline almadan, bunları vasıyyet, hîbe (hediyye) etmesi de câiz olmaz.

İki gümüş ile bir altını, iki altınla bir gümüşü satmak câizdir. Altınlar, gümüşlerin karşılığı olur. On gümüşle bir altını, onbir gümüşe satmak câiz olur.

Üzerinde elli dirhem gümüş zîneti bulunan otuz dirhem değerindeki demir kılıncı satın alırken, elli dirhem veyâ dahâ fazla gümüşü peşin verip birşey söylemese veyâ bu, zînetin semenidir dese, gerisi borc kalsa, sahîh olur.

Altının veyâ gümüşün bakırla olan alaşımlarında, bunların mikdârı yarıdan fazla ise, bu alaşımları, hâlisleri gibidir. Bunlarla kendi hâlislerini ancak eşit ağırlıkda satın almak câiz olur. Altını veyâ gümüşü yarıdan az olan bakırlı alaşımlar, urûz gibidir. Bu alaşımlarla kendilerindeki altından veyâ gümüşden dahâ çok ağırlıkdaki hâlislerini peşin satın almak câiz olur. Bunlar da, fülûs gibi para olarak, âdete göre dartı ile veyâ sayı ile kullanılırlar. Fekat bunların, söz kesilince, ayrılmadan önce kabz edilmeleri lâzımdır. Birbirleri ile, başka mikdârlarının satılmaları, ya’nî değişdirilmeleri câizdir. Çünki, birinin gümüşü, ötekinin bakırına karşılık olur. Bunlar da, para olarak kullanıldıkları zemân, ta’yîn edilince te’ayyün etmezler. Kullanılmadıkları zemân urûz gibi olup, ta’yîn edilince te’ayyün ederler.

Fülûs denilen bakır, bronz paralar [ve kâğıd liralar], aynı sayıda, [ya’nî i’tibârî kıymetleri aynı olarak] kendi cinsleri veyâ altın gümüş karşılığında satılınca dâimâ semen olurlar. Nakdeyn karşılığında satılınca, fâizin iki şartı da yok ise de, iki karşılıkdan birisinin, ayrılmadan önce kabz edilmesi lâzımdır. Şernblâlî, (Gurer) hâşiyesinde buyuruyor ki, (Nakdleri birbirleri karşılığında satarken, ikisinin de kabz edilmesi nass ile şart edildi. Fülûs [ve kâğıd liralar] da semen iseler de, aslında urûz gibi kıyemî maldırlar. Nass bunlara şâmil olmaz. Bunun için, yalnız fülûsü veyâ bununla değişdirilecek semeni kabz etmekle bey’ sahîh olur. İkisinden biri kabz edilmezse, deyn deyn karşılığında satılmış olup, bey’ bâtıl olur). Fülûs aynı sayıda fülûs karşılığında satılınca, ya’nî kâğıd para bozdurulursa, ikisinin de, ayrılmadan önce kabz edilmeleri lâzımdır. [Çünki, burada fâizin iki şartından birisi bulunduğundan, ya’nî aynı cinsden oldukları için, veresiye satışı harâm olur. İkisinden birisi, peşin veremiyecek ise, diğeri buna ödünc verir. Bu da, para bulunca, ona öder. Aynı sayıda olmazsa semenlikden çıkacakları, fâiz bahsinde yazılıdır. Yüz liralık kâğıd parayı, tutarı yüz liradan az olarak bozmak câiz ise de, muhtâc olanın malını değerinden aşağı olarak ondan satın almak mekrûh olur.] (Fetâvâ-i Hindiyye)de diyor ki, (Gümüş verip fülûs satın alsa, bâyı’da fülûs yoksa, gümüşü aldıkdan sonra, ayrılıp, başkasından ödünc alıp verse, câiz olur. [Çünki, fâiz satışı değildir.] Fülûsü ayrılmadan alıp da, gümüşü sonra vermesi de câiz olur).

 

Derdli oldum, ol Hudâdan derde dermân isterim,

âcizim, bâb-i atâdan lutf-ü ihsân isterim.

 

Yüzüm kara, günâhım çok, dâim isyân eyledim,

ol Cenâb-ı Kibriyâdan afvü gufrân isterim.

 

Doğru yolda bulunmağa, candan karâr vermişim,

rızâsına erişmeğe ondan imkân isterim.

 

İslâm dîni deryâsına dalan dalgıç olmuşum,

bu denizden her dalışda inci, mercân isterim.

 

Can kulağıma (Ene eşeddü şevkan) geleli,

maddenin dışındaki âlemde seyrân isterim.

 

Bir tanıyan yok cihânda, söyleyim ahvâlimi,

hâlimi arz etmeğe bir ehl-i irfân isterim.

 

Matematik, fizik, kimyâ, bu esrârı çözmiyor,

ledünnî ilminde üstâd, bir Süleymân isterim.

Birinci Kısm - İkinci Kısm - Üçüncü Kısm - İndeks