1. Hazret-i Aişe'den rivayet edildiğine göre;

Mekke'de, ticaretle uğraşan bir Yahudi Peygamberimiz aleyhisselâmın doğduğu gece, doğuşuna alâmet olan yıldızın doğduğunu görmüş, katıldığı Kureyş meclislerinden bir mecliste:

" Ey Kureyş cemaatı! İçinizden, bu gece çocuğu doğan oldu mu?" diye sormuştur.

" Vallahi, bilmiyoruz! " dediler.

Bunun üzerine, Yahudi:

" Ey Kureyş cemaatı! Size söylediğim şeyi ezberleyiniz! Bu gece, bu âhirzaman ümmetinin peygamberi doğmuştur! Onun iki küreği arasında, üzerinde tüyler bulunan kırmızımtırak bir ben de vardır! " dedi.

Meclistekiler, Yahudinin sözlerinden hayrette kalarak meclisten dağıldılar. Onlardan her biri, evlerine varınca, Yahudinin söyediklerini ailelerine haber verdiler.

Bazılarına, aileleri:

" Abdullah b. Abdulmuttalib'in bir oğlu doğdu. Kendisine, Muhammed ismini verdiler" dediler.

Onlar, o günden sonra, Yahudinin evine gidip:

" Bizim içimizde bir çocuk doğduğunu duydun mu, öğrendin mi?" dediler. 74

Yahudi: " Ben size onun doğduğunu haber verdi ktien sonra mı, yoksa önce mi doğdu?" diye sordu.

" Önce doğdu! " dediler. 75

Dileği üzerine, kendisini Hazret-i Âmine'nin evine götürdüler.

Yahudi, Hazret-i Âmine'den, oğlunu yanına çıkarmasını istedi; çıkarıldı.

Peygamberimiz aleyhisselâmın arkasındaki peygamberlik hâtemini görünce, Yahudi bayıldı. Ayıldığı zaman, kendisine " Yazıklar olsun sana! Ne oldu sana?" dediler.

Yahudi:

" Vallahi, artık İsrail oğullarından peygamberlik gitti! 76 Ellerinden Kitab da gitti! Bu, İsrail oğullarının öldürüleceklerine ve bilginlerinin de itibarlarının kalmayacağına verilmiş bir hükümdür! Araplar, peygamberlikle, büyük bir izzet ve şerefe erecekler! 77 Ey Kureyş cemaatı! Sevininiz! Vallahi, siz; haberi doğudan batıya kadar ulaşacak bir atilim ve yenme gücüyle güçleneceksiniz! " dedi. 78

2. Medineli Müslümanlardan şair Hassan b. Sabit der ki:

" Ben, yedi sekiz yaşlarında, duyduklarımı kavrayabilecek, boylu boslu bir çocuktum.

Bir gün, Yesrib'de (Medine'de) bir Yahudinin köşk üzerinden en yüksek sesle:

'Ey Yahudi cemaatı! ' diyerek bağırdığını işittim.

Yahudiler, etrafına toplanınca, ona:

'Allah cezanı versin! Ne oldu sana?' dediler.

O da:

'Ahmed'in doğumunda doğacak olan yıldızı, bu gece doğdu! ' dedi." 79

İbn İshak:

" Hassan b. Sâbit'in torunu Saîd b. Abdurrahman'a:

'Resûlullah aleyhisselâm Medine'ye geldiği zaman Hassan b. Sabit kaç yaşında idi?' diye sordum.

Saıd:

'Hassan, altmış yaşında idi. Resûlullah aleyhisselâm da, elli üç yaşında iken Medine'ye geldi' dedi.

Demek ki, Hassan, o Yahudinin söylediğini yedi yaşında iken işitmiş" demiştir. 80

3. Hazret-i Âmine'nin bildirdiğine göre; Peygamberimiz aleyhisselâma, ne hamileliği sırasında, ne de onu dünyaya getirirken hiçbir zahmet çekmemiş ve o doğarken de, doğu ile batı arasını aydınlatan bir nurun kendisinden onunla birlikte çıktığını görmüştür. 81

4. Peygamberimiz aleyhisselâm, doğarken, çocukların yere düştükleri gibi düşmeyip ellerini yere dayamış, başını semaya kaldırmış olarak doğmuştur. 82

5. Muhammed aleyhisselâm doğunca, geleneğe göre sabaha kadar üzerine kapatılan çanağın yarılarak, yarığından kendisinin gözlerini semaya diktiği görülmüştür. 83

" Doğrusu, biz bunun gibi bir çocuk görmedik! " denilmiştir. 84

6. Şeytan; hayatında koparacağı dört çığlıktan birisini, bu kutlu doğum gecesinde koparmıştır. 85

7. İran başkadısı ve din adamı Mubezan, rüyasında; birtakım serkeş develerin bir sürü yürük atları önlerine katarak Dicle ırmağını geçtiklerini, İran topraklarına yayıldıklarını görmüştür.

8. Save* gölünün suyu çekilmiştir.

9. Semave* vadisini su basmıştır.

10. Kisra'nın sarayından 14 şerefe yıkılmıştır.

11. İranlıların 1000 yıldan beri hiç sönmeden yanan ateşgedeleri sönüvermiştir! 86

--------------------------------------

74. İbn Sa'd, Tabakât, c. 1 , s. 162-163, Hâkim, Müstedrek, c. 22, s. 601-602, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 1, s. 108, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 2, s. 267.

75. İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 163.

76. İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 163, Hâkim, Müstedrek, c. 2, s. 602, Beyhakî, Delâil, c. 1, s. 108-109. Kastalânî, Mevâhibu'l-ledünniye, c. 1 , s. 34-35.

77. İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 163.

78. İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 163, Hâkim, Müstedrek, c. 2, s. 602, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 1, s. 109, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 2, s. 267.

79. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 168, Ebu Nuaym. Delâilü'n-nübüvve, c. 1, s. 75, Hâkim , Müstedrek, c. 3, s. 486, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 1 , s. 110,

80. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 168, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 1, s. 110.

81. İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 102, Beyhakî, Delâil, c. 1, s. 113, 136, Zehebî, Târîhu’l-İsiâm, s. 47. Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 2, s. 264.

82. İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 102, Taberî, Târîh, c. 2, s. 128, Beyhakî, Delâil, c. 1, s. 113, Zehebî, Târîhu'l-İslâm, s. 47, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 2, s. 266.

83. İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 102, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 1, s. 138, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 1, s. 113, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 2, s. 266.

84. Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 1, s. 113.

85. Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 2, s. 149, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 27, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 2, s. 266-267.

* Sâve, Hem dan ile Kum arasında, eni, boyu altı fersahlıktan fazla olup, " Gemi" diye anılırdı. Gölün suyu çekilince, yerine Sâve şehri kuruldu (Diyarbekrî, Hamîs, c. 1, s. 200).

* Semave, Küte ile Şam arasında, Kelb arazisinden, taşsız bir çöldür. (Yakut, Mu'cemu'l-büldân, c. 3, s. 245, Diyarbekrî, Hamîs, c. 1, s. 200).

86. Taberî, Târîh, c. 2, s. 131-132, İbn Atodi Rabbih, Ikdu'l-ferîd, c. 2, s. 29-30. Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 1, s. 139- 140, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 1, s. 126-127, Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 1 , s. 97-100, Muhyiddin b. Arabî, Muhâdarâtu'l-ebrâr, c. 2, s. 66-68, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 28-29, Zehebî, Târîhu'l-İslâm, s. 35-39, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 2, s. 268-269, Diyarbekrî, Hamîs, c. 1, s. 200-201.