Gaza; düşmanla çarpışmaya gitmek, 5
Seriyye de; düşman üzerine gönderilen askerî birlikler demektir. 6
Bunların en azı 5, en çoğu da 300-400 kişilik olur. 7
Peygamberimiz aleyhisselâm:
" Seriyyelerin hayırlısı 400 kişilik,
Ordunun hayırlısı da 4000 kişilik olanıdır.
12000 kişilik olan bir ordu ise, azlıktan dolayı yenilmez" buyurmuştur. 8
Hadis ve siyercilerin genellikle kabul ettiklerine göre; Peygamberimiz aleyhisselâmın bizzat hâzır bulundukları askerî hareketlere gazve; kendileri bulunmayıp Ashabdan herhangi birisinin kumandası altında düşman üzerine saldıkları askerî birliklere de seriyye denilmektedir.
Sayı bakımından en az olan askerî birliğe cerîde,
50 kişiden 400 kişiye kadar olan askerî birliğe seriyye,
100 kişiden 1000 kişiye kadar olan askerî birliğe ketîbe,
1000 kişiden 4000 kişiye kadar olan askerî birliğe ceyş,
4000 kişiden 12000 kişiye kadar olan askerî birliklere hamîs,
Birliklerin tümünü içine alan birliğe ise asker denilir. 9
Peygamberimiz aleyhisselâmın bizzat katıldıkları gazaların sayısı 27, Ashabdan birisinin kumandası altında gönderdiği seriyyelerin sayısı da 47 idi. 10
Mes'ûdî, Hayber'den Vâdi'l-kurâ'ya dönüşü ayrı bir gazve saydığı için, gazaların sayısını 28, seriyyelerin sayısını da 35 olarak gösterir ve Vâkıdî'ye göre seriyye sayısının 48 olduğunu ve 66'dır diyenler de bulunduğunu açıklar. 11
Gazalardan 9'unda:
1. Bedir,
2. Uhud,
3. Müreysi',
4. Hendek,
5. Kurayza,
6. Hayber,
7. Mekke'nin fethi,
8. Huneyn,
9. Taif gazalarında çarpışma yapılmıştır.
Bazılarına göre; Beni Nadîr'de de, Hayber'den dönülürken uğranılan Vâdi'l-kurâ'da da, Gâbe'de de çarpışma olmuştur. 12
Peygamberimiz aleyhisselâm; bir gazaya gitmek isteyince, gideceği ciheti ve maksadını tevriyen (başka mânâya da gelebilecek) kelimeler içinde gizlemeyi âdet edinmişti. 13
Bunun içindir ki, kaynaklarda Bedir savaşından önceki seriyye ve gazvelerin gayeleri, cereyan tarzları ve neticeleriyle bağdaşamayacak şekilde telakki ve ifade edilmiştir.
Halbuki, bu seriyye ve gazveler, herşeyden evvel, Sa'd b. Muaz'ın da Ebu Cehil'e dediği gibi, hac yollarını Müslümanlara tıkayan Kureyş müşriklerine, buna karşılık Müslümanların da Suriye ticaret yollarını kesmek suretiyle kendilerini ticarî ve iktisadî sıkıntıya düşürebilecekleri uyarısında bulunmayı; ve aynı zamanda onların Müslümanlara karşı ne gibi bir hazırlıkta bulunduklarını öğrenmeyi, ileride yapılacak savaşlarda bazı kabilelerin Kureyş müşrikleriyle birleşmelerini önlemeyi amaçlıyordu. 14
Peygamberimiz aleyhisselâm da, vazifesinin esasını ve gayesini şöyle açıklamışlardır: "Allah'tan başka ilah olmadığına ve Muhammed'in de Resûlullah olduğuna şehadet getirinceye, namazı kılıncaya, zekat verinceye kadar, insanlarla savaşmak bana emrolundu. Onlar bunları yapınca, Müslümanlık hakkının gerektirdiği cezalar hariç olmak üzere, canlarını, mallarını elimden kurtarırlar." 15
Ashabdan Abdullah b. Amr:
" Ya Rasûlallah! Bana cihad ve gaza hakkında bilgi ver?" dedi.
Peygamberimiz aleyhisselâm:
" Ey Abdullah b. Amr! Eğer sen Allah'ın rızasını umarak ve güçlüklere katlanarak çarpışırsan, Allah da seni Kıyamet günü o hal üzere diriltir.
Eğer sen gösteriş ve övünme için çarpışırsan, Allah da seni Kıyamet günü o hal üzere diriltir! " buyurdu. 16
Peygamberimiz aleyhisselâma bir çöl Arabi gelip:
" Şeref ve şan kazanmak veya övülmek veya ganimet elde etmek veya gösteriş için çarpışan kimse hakkında ne buyurursun?" diye sordu. 17
Başka birisi de:
" Yâ Rasûlallah! Allah yolunda çarpışmak nedir? Kimi kızarak, kimi hamiyetinden dolayı çarpışıyor?" diye sordu.
Peygamberimiz aleyhisselâm:
" Kim yalnızca Allah'ın Kelimesi en yüce olsun diye çarpışırsa, işte onunkisi Allah yolundadır! " 18
Bir adam da:
" Yâ Rasûlallah! Bir adam Allah yolunda çarpışmak ve aynı zamanda dünya mallarından birşeyler de elde etmek isterse, buna ne buyurulur?" diye sordu.
Peygamberimiz aleyhisselâm:
" Ona bir ecir ve sevab yok! " buyurdu.
Halk, bu cevabı ağır bularak, adama:
" Sen Resûlullah aleyhisselâma sorunu tekrarla!
Herhalde cevabı iyi anlayamadın! " dediler.
Adam:
" Yâ Rasûlallah! Bir adam Allah yolunda savaşmak ve aynı zamanda dünya mallarından da birşeyler elde etmek isterse ne buyurulur?" diye tekrar sordu.
Peygamberimiz aleyhisselâm:
" Ona sevab yok! " buyurdu.
Adama:
" Sorunu bir kez daha tekrarla! " dediler.
O da üçüncü kez sorusunu tekrarladı, Peygamberimiz aleyhisselâm da:
" Ona sevab yok! " buyurdu. 19
-------------------------------------
5. Râgıb, Müfredâtu'l-Kur'ân, s. 360, Firuzâbâdi, Kâmûsu’l-muhît, c. 4, s. 372.
6. İbn Esîr, Nihâye, c. 2, s. 363.
7. Firuzâbâdi, Kâmûsu’l-muhît, c. 4, s. 343.
8. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 294, Ebu Dâvud, Sünen, c. 3, s. 36, Tirmizî, Sünen, c. 4, s. 125, İbn Mâce, Sünen, c. 2, s. 944, Dârimî, Sünen, c. 2, s. 135.
9. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 1, s. 355, 356.
10. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 5, 6.
11. Mes’ûdî, Murûcu'z-Zeheb, c. 2, s. 289.
12. İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 6.
13. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 39, Buhârî, Sahih, c. 5, s. 130, Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ, c. 9, s. 150.
14. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1 , s. 400, Buhârî, Sahih, c. 5, s. 2, 3.
15. Hemmam b. Münebbih, Sahile, 80. hadis, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 339, Buhârî, Sahih, c. 21, s. 11, 12, Ebu Dâvud, Sünen, c. 3, s. 44, Dârimî, Sünen, c. 2, s. 218.
16. Ebu Dâ'vud, Sünen, c. 3, s. 14, 15, Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ, c. 9, s. 168.
17. Müslim, Sahih, c. 3, s. 1512, 1513, Ebu Dâvud, Sünen, c. 3, s. 14, Nesâî, Sünen, c. 6, s. 22.
18. Buhârî, Sahih, c. 1, s. 40, Müslim, Sahih, c. 3, s. 1513.
19. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 290, Ebu Dâvud, Sünen, c. 3, s. 14