Mekke'den ayrıldıkları sırada, Utbe b. Rebia ve Şeybe b. Rebia, Hazret-i Atike'nin rüyasını konuşuyorlar; biri öbürüne:
" Âtike binti Abdulmuttalib'in rüyasını bilmiyor musun? Andolsun ki, ben o rüyadan korkuyorum! " diyordu.
O sırada, Ebu Cehil onlara erişti ve:
" Ne konuşuyorsunuz?" diye sordu.
" Âtike'nin rüyasını anıyoruz! " dediler.
Ebu Cehil:
" Ne acayip şey! Abdulmuttalib oğullarının erkekleri bize peygamberlik taslamalarına kanaat getirmediler de, kadınları da mı bize peygamberlik taslayacaklar?!
Vallahi, Mekke'ye dönecek olursak, biz onlara yapacağımızı biliyoruz! " dedi.
Utbe:
" Onlarla aradaki hısımlık, akrabalık nerede kalacak?! " dedikten sonra, biri öbürüne:
" Dönecek misin?" diye sordu.
Ebu Cehil:
" Siz yola çıktıktan sonra geri dönüp de kavminizi rezil mi edeceksiniz?
Bari öcünüzün alındığını gözlerinizle gördükben sonra kavminizden ayrılın!
Siz Muhammed'in ve ashabının sizinle karşılaşabileceğini mi sanıyorsunuz?
Hayır! Vallahi, benim yanımda, kavmimden ve ailemden 180 kişi var ki, onlar benim indiğim yerde inerler, bindiğim yerde binerler!
Siz isterseniz dönün! " dedi.
Utbe ve Şeybe, ona:
" Vallahi sen kavmini helâka sürüklüyorsun! " dediler.
Ebu Cehil çıkıp gidince, Utbe, kardeşi Şeybe'ye:
" Bu, uğursuz bir adamdır!
Onun Muhammed ile yakın bir akrabalığı yoktur.
Fakat bizim Muhammed ile akrabalığımız vardır.
Hem de, oğlum onun yanındadır.
Sen onun lafını bırak! Hadi, biz dönelim?" dedi.
Şeybe:
" Ey Velid'in babası! Biz, hareket ettikten sonra geri dönecek olursak, vallahi âlemi kendimize sövdürürüz! " dedi.
Cuhfeye kadar gittiler. 40
-------------------------------------
40. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 41, 42, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 291.