Uhud savaşı bir belâ, bir imtihan, herkesin içindekini dışına vurma günü olmuş; mü'mini, münafıkı ayırt etmişti. 594
Münafıklar; Müslümanların şehitlerine ağlayıp sızlamalarını Müslümanları Peygamberimiz aleyhisselamdan ayırmak için bir fırsat saydılar.
Yahudilerin hıyanet ve yaramazlıkları da açığa çıktı.
Medine'de nifak ve fesad kazanı kaynamaya başladı.
Yahudiler, Peygamberimiz aleyhisselam hakkında:
" Eğer gerçekten peygamber olsaydı, Kureyş müşriklerini yener, onlara yenilmezdi! Kendisinin hükümdarlıktan, saltanattan başka bir maksadı yoktur! " diyorlardı.
Münafıklarda aynı şeyi söylüyor, yaralı Müslümanlara:
" Bize itaat etmiş olsaydınız, uğradığınız musibete uğramazdınız! " diyorlardı. 595
Abdullah b. Übeyy b. Selûl ve onunla birlikte olan münafıklar, Peygamberimiz aleyhisselamla sahabilerinin yaralanmış olmalarına seviniyorlar, çirkin sözler söylüyorlar, yaygara koparmaktan geri durmuyorlardı.
Abdullah b. Übeyy b. Selûl, Uhud'da yaralanmış olan oğluna:
" Sen benim görüşümü dinlemeyen, gençlerin görüşüne uyan Muhammed'le Uhud'a gitmeşeydin, bu musibete uğramazdın! Vallahi, ben işin bu sonuca varacağını görür gibiydim! " diyor, oğlu Abdullah ise:
" Allah'ın Resûlüne ve Müslümanlara yapmış olduğu şeyde, muhakkak, hayır ve hikmet vardır! " diyerek cevap veriyordu. 596
-------------------------------------
594. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 112.
595. Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 216-217, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve’n-nihâye, c. 4, s. 48.
596. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 317.