Seferin Tarihi, Mevkii ve Sebebi

Sefer, Hicretin 6. yılında, Şevval ayında idi. 473

Peygamberimiz aleyhisselamın Zû Kared'den dönüşünden sonra olduğu da rivayet edilir. 474

Seferin mevkii olan Zülcedr, Küba nahiyelerinden olup, Medine'ye uzaklığı, deve yürüyüşüyle altı mil kadardır, Ayr dağının yakınındadır. 475 Buthan vadisi, suyunu oradan alır. 476

Başka rivayete göre; seferin mevkii Cemmâ idi. 477

Cemmâ; Medine'ye, Akik nahiyesinden Cüruf'e kadar 3 mil uzaklıkta küçük bir dağdır. Oradaki iki küçük dağdan en küçüğüdür. 478

Seferin Sebebi Olan Hadise

Benî Muharib ve Sa'lebelerle yapılan savaşta alınan esirlerden, Peygamberimiz aleyhisselama Yesar adında bir köle düşmüştü. 479

Peygamberimiz aleyhisselam, onun gizlice namaz kılmakta olduğunu görünce, kendisini kölelikten azad etmişti. 480

Bundan sonra, Peygamberimiz aleyhisselam Yesar'ı Cemmâ nahiyesi yaylımındaki develerini görüp gözetmekle görevlendirmişti. 481

Peygamberimiz aleyhisselamın Cemmâ yaylımında yayılan develeri 15 kadardı. 482

Orada, yayılan zekat develeri de vardı. 483

Müslüman halkın develeri de Cemmâ'da yayılmakta idi. 484

Peygamberimiz aleyhisselamın yanına, Becîle kabilesinden, 485 Uraynelerden 8 kişi gelmişti. 486

Bunların dördü Uranîlerden, üçü Ükllerden, 487 birisi de Süleym oğullarındandı. 488

Uranîler, Kahtan; Ükller ise, Adnan soyundan idiler. 489

Medine'ye gelen bu adamlar, açlıktan son derecede zayıflamışlar, arıklamışlar, neredeyse ölecek hale gelmişlerdi. 490

Çok hastalıklı ve sıtmalı idiler, karınlan da şişmişti. 491 Sararmış, solmuşlardı. 492

Bunlar, Peygamberimiz aleyhisselama:

" Sana İslâmiyet üzerine bey'at edeceğiz! " dediler, bey'at ederek Müslüman oldular, 493 kelime-i tevhidi söylediler. 494

Halbuki, onlar yalancı idiler. Müslüman olmayı özlerinden istiyor değillerdi. 495

Peygamberimiz aleyhisselamın Mescidinin Suffasında oturdular. 496

Medine'nin havasını kaldıramadılar, daha çok hastalandılar. 497 Vebaya, 498 dalak sancısına tutuldular. 499

Rivayete göre; onların tutuldukları hastalık Medine humması (sıtması) idi. 500

Onlar, Medine'den çıkıp gitmeyi istemeye başladılar:

Medine'nin yemekleri; abdest, gusül, cihad... kendilerinin hoşlarına gitmedi, işlerine gelmedi.

" Yâ Rasûlallah! Bizi barındır, yedir, geçindir! 501 Yâ Rasûlallah! Bize süt bul! " dediler.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Siz Resûlullahın develerinin yanına gitmedikçe, size burada içirecek süt bulamam! " buyurdu. 502

" Yâ Rasûlallah! Şu ağrılar başımıza gelmiş bulunuyor. İzin versen de, biz develerin yanına gitsek?503

Yâ Rasûlallah! Bizler hayvan sahipleriyiz. Ekin ve arazi sahipleri değiliz. 504 Medine'nin havası bize ağır geldi! " dediler. 505

Hallerinden şikâyetlendiler. 506 Medine'nin dışında bir yana gönderilip orada bakılmalarını istediler. 507

Bunun üzerine, Peygamberimiz aleyhisselam, onlara:

" İsterseniz, siz zekat develerinin bulundukları yere kadar gidip onların sütlerinden ve sidiklerinden* içebilirsiniz! " buyurdu508 ve:

" Develerin sütlerinden ve sidiklerinden nasiplenmeniz için çobanımızla gidebilir misiniz?" diye sordu.

" Evet! " dediler, çıkıp gittiler. 509

Üç ay kadar, develerin yanında kaldılar. 510

Develerin sütlerinden ve sidiklerinden içerek sıhhat buldular. 511 Benizleri yerine geldi. 512 Hastalıklarından kurtulup sıhhat buldukları zaman, çok semizlediler ve hatta, semizlemekten, karınlarında büklümler bile meydana geldi. 513

O sırada, Medine'de mum, yâni birsam denilen bir çeşit akıl bozukluğu hastalığı da zuhur etmişti. 514

Mum; birsamla birlikte gelen humma hastalığı olup, bunun yüzde ve bedende çiçek sivilcelerinden daha küçük sivilceler çıkan bir hastalık olduğu da söylenmiştir. 515

İyileşip Medine'ye gelen bu adamlar:

" Yâ Rasûlallah! Medine'de şu mum hastalığı zuhur etmiş bulunmaktadır. Bize izin verilse de, develerin yanına dönsek?" dediler.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Olur! Gidiniz, orada bulununuz! " buyurdu.

Gittiler. 516

Bu nankör adamlar, Harre nahiyesinde bulundukları sırada, kâfirlik yoluna saptılar. 517

Sabahleyin, Peygamberimiz aleyhisselamın develerinin yanına vardılar, onları sürüp götürdüler. 518

Peygamberimiz aleyhisselamın azadlısı Yesar, yanına birkaç kişi alıp, onlara yetişti. 519

Gaddar adamlar çobanların üzerlerine yürüdüler, 520 Yesar'ı yakaladılar, 521 boğazladılar. 522 Ellerini, ayaklarını kestiler. Son nefesini verinceye kadar onun diline ve gözlerine diken batındılar, çekip gittiler. 523

Amr b. Avf oğulları kadınlarından bir kadın, merkebinin üzerinde oradan geçerken, bir ağacın altında Yesar'ın cesedini gördü. Kavminin yanına dönünce, gördüğünü, onlara haber verdi.

Onlar da, Yesar'ın ölüsünün bulunduğu yere doğru gittiler, ölüsünü Küba'ya getirdiler. 524 Küba'da gömdüler. 525

Facianın habercisi " İmdad! " diye seslenerek Peygamberimiz aleyhisselamın yanına geldi526 ve:

" Çobanı öldürdüler, develeri sürüp götürdüler! " dedi.

Bunun üzerine, Peygamberimiz aleyhisselam:

" Ey Allah'ın süvarileri! Hayvanlarınıza bininiz! " denilerek İslâm mücahidlerine seslenilmesini emretti.

Süvariler hemen atlandılar. 527

Haber Peygamberimiz aleyhisselama gündüzün başında erişmişti. 528

Peygamberimiz aleyhisselam, canileri yakalamak üzere, arkalarından acele 20 süvari saldı. 529

Süvari birliğine Kürz b. Cabir’i kumandan tayin etti. 530

Kumandanlığa Saîd b. Zeyd'in tayin edildiği de rivayet edilir. 531

Canilerin izlerini sürmek üzene, süvarilerin yanlarına bir iz sürücü de katıldı. 532

Peygamberimiz aleyhisselam, süvari birliğini gönderirken, Ükl ve Uranîler aleyhinde:

" Ey Allah'ım! Onlara, yollarını kör et! Yollarını, tek deve yolundan daha dar ve çıkmaz et! " diyerek dua etti. 533

Süvariler, Ükl ve Uranîlere, Münakka'nın üst tarafında yetiştiler. 534

Münakka; Medine'nin doğusunda, Irak yolunda bir yerdir. 535

Ükl ve Uranîler, Harre'de yattılar Sabaha çıkınca, yemeklenini yediler

İslâm süvarileri, onların ne tanafa savuşup gittiklenini bilemediler

O sınada, deve küneği, kolu taşıyan bin kadına rastladılar, onu tuttular.

Kendisine:

" Yanında taşıdığın nedir?" diye sordular.

Kadın:

" Bir cemaate rastlamıştım. Onlar bir deve kesmişlerdi, bunu bana onlan verdiler" dedi.

İslâm süvarileri:

" Şimdi onlar nerededir?" diye sordular.

Kadın:

" Onlar şuradaki çölün kana taşlığındadırian.

Onaya doğnu gittiğinizde, kendilerinin ateşlerinin tüttüğünü gürünsünüz! " dedi.

İslâm süvarileh hemen onaya doğnu gittiler.

Ükl ve Unanîlenin yemekten kalktıkları sırada onları kuşattılar, teslim olmalarını istediler.

Hiçbirini kaçırmadan, hepsini esir ettiler, 536 bağladılar, terkilerine alıp Medine'ye getirdiler

O sınada Zegabe'de bulunan Peygamberimiz aleyhisselamın yanına vandılan. 537

Ükl ve Unanîleni seyretmek üzene, Enes b. Malik ile bazı çocuklar da, süvarilerin ankasından, oraya geldiler. 538

Gündüz epeyce ilenlemişti. 539

-------------------------------------

473. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 5, c. 2, s. 568, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 93, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 378, Taberî, Târih, c. 3, s. 84.

474. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 290.

475. İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 93 Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 2, s. 114, Semhûdî, Vefâu'l-vefâ, c. 4, s. 1174.

476. Semhûdî, Vefâ, c. 4, s. 1174.

477. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 290.

478. Yâkût, Mu'cem, c. 2, s. 158 Semhûdî, Vefâ, c. 4, s. 1177.

479. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 290.

480. Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 161.

481. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 290.

482. Vâkıdî, c. 2, s. 570, İbn Seyyid, c. 2, s. 90, Kastalânî, c. 1, s. 161.

483. İbn Seyyid, c. 2, s. 90, Kastalânî, c. 1 , s. 161, Diyarbekrî, c. 2, s. 12.

484. Müslim, Sahih, c. 3, s. 1296.

485. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 290.

486. Vâkıdî, c. 2, s. 569, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 93, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 205, Müslim, Sahîh, c. 3, s. 1296.

487. Ahmed b. Hanbel, c. 2, s. 163, 233, Buhârî, Sahîh, c. 5, s. 70, Müslim, c. 3, s. 1297, 1298.

488. Taberî, Tefsîr, c. 6, s. 207.

489. Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 162.

490. İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 88.

491. Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 161.

492. Halebî, c. 3, s. 180, Zürkânî, c. 2, s. 173.

493. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 186, Buhârî, Sahîh, c. 8, s. 43, Müslim, Sahîh, c. 3, s. 1297.

494. Buhârî, Sahih, c. 5, s. 70, Zürkânî, c. 2, s. 172.

495. Taberî, Tefsîr, c. 6, s. 207.

496. Buhârî, Sahîh, c. 8, s. 19.

497. Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 186, Buhârî, c. 8, s. 43, Müslim, c. 3, s. 1297.

498. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 290, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 569, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 93.

499. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 290.

500. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 163, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 173.

501. Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 173.

502. Buhârî, Sahih, c. 8, s. 19.

503. Ebu Avane'den naklen Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 173.

504. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 170, Buhârî, Sahîh, c. 5, s. 70, Taberî, Tefsîr, c. 6, s. 206, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 135.

505. Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 233, Taberî, Tefsîr, c. 6, s. 206, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 135.

506. Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 186, Buhârî, c. 8, s. 43, Müslim, c. 3, s. 1297.

507. İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 88, 89, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 189.

* Develer, çölde yavşan ve marsama otu yedikleri için onların sidikleri ve sütleri, içilecek ilaçların içine konulurdu (İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 9). Deve sidiği, mide ishaline iyi gelirdi (Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 173).

508. Müslim, Sahîh, c. 3, s. 1296.

509. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 186, Buhârî, Sahîh, c. 8, s. 43, Müslim, Sahîh, c. 3, s. 1297.

510. Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 161.

511. Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 186, Buhârî, c. 8, s. 43, Müslim, c. 3, s. 1297.

512. Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 173.

513. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 290.

514. Müslim, Sahih, c. 3, s. 1297.

515. İbn Esîr, Nihâye, c. 4, s. 373.

516. Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 179.

517. Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 163, 233, Buhârî, c. 5, s. 70, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 179, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 135, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 161.

518. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 569, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 93.

519. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 290, Vâkıdî, c. 2, s. 569, İbn Sa'd, c. 2, s. 93.

520. Müslim, Sahîh, c. 3, s. 1296.

521. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 569.

522. Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 161, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 2, s. 175.

523. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 290, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 569, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 93.

524. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 93.

525. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 5, s. 516.

526. Taberî, Tefsîr, c. 6, s. 207, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 179.

527. Taberî, Tefsîr, c. 7, s. 207.

528. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 93, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 163, Buhârî, Sahîh, c. 8, s. 19, Müslim , Sahîh, c. 3, s. 1296, Ebu Dâvud, Sünen, c. 4, s. 130.

529. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 569, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 93, Taberî, Târih, c. 3, s. 84 İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 210, İbn Seyyid, Uyûnu’l-eser, c. 2, s. 89, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 135, Zehebî, Megâzî s. 295, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 179, Ebut-Tayyib, Ikdu’s-simm, c. 1, s. 254, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1 , s. 161.

530. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 290, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 569, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 93.

531. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 570, İbn Seyyid, Uyûnu’l-eser, c. 2, s. 89, Kastalânî, Mevâhib, c. 1, s. 161, Semhûdî, Vefâu 'l-vefâ, c. 1, s. 313.

532. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 198, Müslim, c. 3, s. 1298, Ebu Dâvud, Sünen, c. 4, s. 131 Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 4, s. 87, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 179.

533. Beyhakî, Delâil, c. 4, s. 88, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 136, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 180, Suyûtî, Hasâisü'l-kübrâ, c. 2, s. 22, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 174.

534. İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 89.

535. Semhûdî, Vefâu'l-vefâ, c. 4, s. 1314.

536. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 569.

537. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 569, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 93.

538. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 570.

539. Buhârî. Sahih. c. 8. s. 20. Ebu Dâvud. Sünen. c. 4. s. 130.