Peygamberimiz aleyhisselam, Hubab b. Münzir'e sancağı verdi, mücahidleri toplayıp savaşmaya hazırladı.

Sa'b b. Muaz kalesine varıp dayandılar.

Eşlemler, kaleye kavuşanların ilki idiler.

Sa'b b. Muaz kalesinde Yahudilerin 500 savaşçısı bulunuyordu.

Onlardan, Yuşa' adındaki savaşçı, kaleden dışarı çıkıp kendisiyle çarpışacak er diledi.

Hubab b. Münzir, ona karşı vardı.

Birbirlerine kılıç vurdular. Hubab b. Münzironu öldürdü.

Zeyyal adında başka bir Yahudi meydana çıktı.

Ona, Umâre b. Ukbetü'l-Gıfârî karşı vardı ve:

" Al bunu, benden! Ben Gitarların uşağıyım! " diyerek Zeyyal'ın tepesine kılıçla bir darbe indirip işini bitirdi!

Müslümanlar

" O, bu sözü söylemekle, cihadı boşa giderdi! " dediler.

Peygamberimiz aleyhisselam, onların bu sözünü işitti ve:

" Onun öyle söylemesinde bir sakınca yoktur!

Kendisi ecre erer ve övülür! " buyurdu.

Sa'd b. Ubâde'nin kumandası altında çarpışıldığı gün, Müslümanlar bozguna uğradılar. 276

Muhammed b. Mesleme der ki:

" Peygamber aleyhisselamı kalkanlanyla koruyanlar arasında bulunuyor, okla çarpışılırken, mücahidlere:

'Kalkanlarınızla koruyunuz! ' diye bağınyordum.

Mücahidler öyle yaptılar.

O gün öyle oka tutulduk ki, yerimizden sökülüp atılacağımızı sandım.

Ok atarken, Resûlullah aleyhisselama bakıyordum. Resûlullah aleyhisselam, attığı oklardan hiçbirini boşa gidermiyordu. Bana bakıp gülümsedi.

Nihayet, Yahudiler dağıldılar ve kalelerine girdiler."

İki gün, Hubab b. Münzir'in kumandası altında en şiddetli şekilde çarpıştılar.

Üçüncü gün olunca, tan yeri ağarırken, Peygamberimiz aleyhisselam mücahidlerle birlikte Sa'b b. Muaz kalesi karşısında durdular.

Kaleden, gemi direği gibi bir Yahudi çıktı. Kendisinin elinde, mızrağı vardı.

Yahudi piyadeleri de onunla birlikte dışarı çıktılar ve çıkar çıkmaz Müslümanlara ok yağdırmaya giriştiler.

Ashab-ı Kiram, Peygamberimiz aleyhisselamı kalkanlanyla korudular.

Yahudiler, çekirgeler gibi oklar yağdırdıktan sonra Müslümanlara hep birden saldırdılar ve onları bozguna uğrattılar.

Müslümanlar, Peygamberimiz aleyhisselamın bulunduğu yere kadar gerilediler.

Peygamberimiz aleyhisselam atından inmişti.

Atı, Peygamberimiz aleyhisselamın azadlı kölesi Mid'am tutuyordu.

Sancaktar Hubab b. Münzir ise, yerinde sebat etmekte idi.

Peygamberimiz aleyhisselam, mücahidleri cihada teşvik etti.

Yüce Allah'ın Hayber fethini ve ganimetini kendilerine va'd buyurmuş olduğunu haber verdi.

Yanında toplanan mücahidleri sancaktarlarının yanına gönderdi.

Bunun üzerine, Hubab b. Münzir, mücahidlerle birlikte, Yahudilere azar azar yaklaşarak onları püskürttüler, kaçırdılar.

Yahudiler, kalelerine girip kapılarını kapattılar.

Kalenin kademeli duvarlarının üzerine çıktılar, oradan Müslümanlara taş yağdırdılar.

Müslümanlar, Hubab b. Münzir'in bulunduğu yere kadar gerilemek zorunda kaldılar.

Yahudiler, aralarında, kendi kendilerini kınıyorlar:

" Bizler ne diye sağ kalmak istedik?! " diyorlardı.

Çünkü, sebat ve cesaret sahipleri hep Nâim kalesi savaşında öldürülmüşlerdi.

Sa'b b. Muaz kalesi savaşçıları, ölüme susamış olarak kaleden dışarı çıktılar.

İslâm mücahidleri de, dönüp onlarla kale kapısında en şiddetli bir şekilde çarpıştılar.

Yahudilerden birçok kimseler öldürüldü.

Yahudiler, öldürülenleri kaleden içeri taşımakta idiler.

Hubab b. Münzir, mücahidlerle birlikte hücuma geçti.

Yahudiler, kalelerine girmek zorunda kaldılar.

İslâm mücahidleri, Yahudilerin arkalarını bırakmayarak kaleye girdiler.

Mücahidlerin kaleden içeri girdiklerini görünce, Yahudiler şaşkına döndüler, uysallaştılar.

Onlardan karşı koyanlar öldürüldü, bir kısmı da esir edildi.

Yahudiler, her tarafta, binit hayvanlarının iyilerine binip Külle (Zübeyr) kalesine doğru kaçmak istiyorlardı.

Fakat, İslâm mücahidlerini görünce, oraya buraya kaçıştılar.

Mücahidler, duvarların üzerlerine çıkarak yüksek sesle tekbir getirmeye başladılar.

Tekbirler Yahudilerin kollarını kırdı.

Eşlem ve Gıfâr kabilelerinin gençleri de, kalenin üzerine çıkıp tekbir getirdiler.

Sa'b b. Muaz kalesinin kuşatılması ve alınması üç gün sürdü.

Sa'b b. Muaz kalesi savaşında mücahidlerden Ebu Dayyah Numan b. Sabit ile Haris b. Hâtıb ve Adiyy b. Mürre şehit oldular. 277

Allah onlardan razı olsun!

Ebu Dayyah Numan b. Sabit'i, Yahudilerden birisi, kılıçla vurup tepesinden; Haris b. Hâtıb'ı da, bir Yahudi kale üzerinden attığı okla tepesinden vurup şehit etmişti. 278

Adiyy b. Mürre'yi ise, Yahudilerden birisi, göğsünden mızraklayarak şehit etmiştir. 279

Yüce Allah, Peygamberimiz aleyhisselamın duası bereketiyle, 280 Müslümanlara Sa'b b. Muaz kalesinin fethini nasip etti ki, Hayber kaleleri içinde, yiyeceği, et yağı bu kaleden daha bol olan bir kale yoktu. 281

İslâm mücahidleri, Sa'b b. Muaz kalesinde pek çok miktarda arpa, hurma, tereyağı, bal, zeytinyağı ve etten sızdırılmış yağ buldular ki, orada bu kadar ganimet elde edebileceklerini ummuyorlardı.

Peygamberimiz aleyhisselamın münadisi:

" İstediğiniz kadar yiyiniz! Hayvanlarınızı da yemleyiniz! Fakat, memleketlerinize birşey götürmeye kalkmayınız! " diyerek seslendi.

Mücahidler, orada bulundukları müddetçe, kendi yiyeceklerini ve hayvanlarının yemlerini aldılar.

Kalede çok miktarda, kumaş, elbise, kap kaçak, taşınamayacak kadar büyük eşya ve içkiler de bulundu. İçki küplerinin kırılması emredildi. Küpler kırıldığı zaman, içkiler seller gibi aktı.

Mücahidler; Yahudilerin içinde yemek yedikleri bakır kaplar, su ve içki içtikleri toprak çanak ve bardaklar hakkında ne yapılacağını da Peygamberimiz aleyhisselama sordular.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Onları yıkayınız. İçlerinde yemeklerinizi pişiriniz, yiyiniz, içiniz! " buyurdu.

Sa'b b. Muaz kalesinden, çok sayıda davar, sığır, merkep gibi hayvanlardan başka; pek çok savaş araçları, mancınık, debbabe, mallardan ve silahlardan, gelecek için hazırlanıp depolanmış pek çok şeyler çıkarıldı.

Sa'b b. Muaz köşklerinden de, Yemen işi yirmi çuval kumaş ve elbise, 1500 kadife, on yük de kuru tahta çıkarıldı.

Yahudiler; kalenin zaman boyunca hep kendilerinde kalacağını ve kendilerinin malı olacağını sanmışlardı. 282

-------------------------------------

276. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 659, 661, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 741.

277. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 663, 700.

278. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 663, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 3, s. 461.

279. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 663, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 2, s. 471.

280. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 346, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 659, Taberî, Târîh, c. 3, s. 93.

281. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 346.

282. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 664, 665.