Peygamberimiz aleyhisselamın amcası Haris b. Abdulmuttalib'in oğlu Ebu Süfyan ile Abdullah b. Ebi Ümeyye, Mekke ile Medine arasında, Nîku'l-akab mevkiinde Peygamberimiz aleyhisselamla buluştular, Müslüman olmak istediler. 365

Bunların, Sukyâ ile Arc arasında366 veya Ebvâ'da buluştukları da rivayet edilir. 367

Ebu Süfyan b. Haris, Peygamberimiz aleyhisselamın süt kardeşi ve yaşıtı idi. Hazret-i Halime onu da emdirmişti.

Ebu Süfyan, eskiden Peygamberimiz aleyhisselama dost ve arkadaş idi. Fakat, Peygamberimiz aleyhisselama peygamberlik gelince, düşman kesilmişti. 368

Hiçbir düşmanın yapmadığı düşmanlığı yapardı. Şı'b'a varıp da, Peygamberimiz aleyhisselamla ashabını hicv ve tahkir etmediği gün yoktu. 369

Yirmi yıl, hicv ve tahkir etmekten geri durmadı.

Müşriklerin Peygamberimiz aleyhisselamla yaptıkları çarpışmaların hiçbirinden geri kalmadı. 370

En sonunda, Yüce Allah, Ebu Süfyan b. Hâris'in kalbine İslâm sevgisini düşürdü.

Bir gün Rum Kayseri ile görüşmüş olan Ebu Süfyan b. Haris der ki:

" Rum Kayserinin yanında ne İslâmiyetten kaçıldığını, ne de Muhammed'den başkasının tanındığını gördüm. Bunun üzerine, kalbime İslâmiyet sevgisi girdi. İçinde bulunduğum müşrikliğin bâtıl ve boş olduğunu anladım.

Ne çare ki, biz akılları başlarında bir kavimle birlikte bulunuyorduk.

İnsanların akıllarına ve görüşlerine göre yaşadıklarını sanıyordum.

Onlar bir yol tutup gittiler, biz de o yolu tutup gittik.

Şerefli, yaşlı kişiler putlarından yardım dileyerek Muhammed'e karşı ayaklandıkları ve ataları yüzünden ona kızdıkları zaman, onlara uyduk. 371

Bir gün, kendi kendime:

'Ben kimlere arkadaş oluyorum?! Kimlerin yanında bulunuyorum?! İslâm yolu belli olmuş ve kararlaşmış bulunuyor! ' dedim ve zevcemle oğlumun yanına vardım ve:

'Yola çıkmak için hazırlanınız! Muhammed'in yanınıza gelmesi çok yaklaşmıştır! ' dedim. 372

Zevcem ve oğlum:

'Canımız sana feda olsun! 373

Arapların ve Arap olmayanların Muhammed'e tâbi olduğunu görüyorsun da, hâlâ ona karşı düşmanlık mevkiinde bulunuyor, düşmanlıkta direnip duruyorsun! ?

Halbuki, ona yardım etmek herkesten çok sana düşerdi! Ona yardım edenlerin ilki sen olmalı idin! ?' dediler.

Uşağım Mezkûr'a:

'Bir deve ile atımı acele yanıma getir! ' dedim. 374

Resûlullah ile buluşmak üzere Mekke'den yola çıktık. 375

Ebvâ'ya varıp indiğimiz zaman, Resûlullah aleyhisselamın öncü birliği oraya gelmiş bulunuyor ve Mekke'ye gitmek istiyordu.

Resûlullah aleyhisselam, benim kanımın dökülmesini helâl ve gerekli kılmıştı.

Bunun için, öldürülmemden korktum ve gizlendim.

Oğlum Cafer'in elinden tutup yaya olarak bir mil kadar gittik.

Sabahleyin Resûlullah aleyhisselamın yanına vardık. 376

Halk, takım takım geliyordu. Onlardan gizlendim.

Resûlullah aleyhisselam hayvanına bineceği zaman, kendisiyle görüşmek istedim. 377 Resûlullah aleyhisselam, bizden, yüzünü başka tarafa çevirdi.

Yüzünü çevirdiği tarafa geçtim. Tekrar tekrar, benden yüzünü çevirdi.

Bütün yakın-uzak herşey beni tuttu, sıktı! Ona erişemedikçe, ben bir ölüyümdür!

Onun iyiliğini, merhametini ve bana olan yakınlığını düşünmüş, bu yüzden beni tutar diye ummuştum.

Resûlullah aleyhisselamın akrabası olduğum için, benim Müslüman olmama sevineceklerini sanıyor ve bunda şüphe etmiyordum. 373

Resûlullah aleyhisselamın benden yüzünü çevirdiğini görünce, bütün Müslümanlar da benden yüz çevirdiler.

Ebu Kuhâfe'nin oğlu (Hazret-i Ebu Bekir) bana rastladı ve benden yüzünü çevirdi.

Ensardan biri, beni kandırarak Ömer'in yanına yanaştırdı. Ömer, bana bakınca:

'Ey Allah düşmanı! Resûlullah aleyhisselamı ve ashabını inciten sensin hâ! ?

Sen ona düşmanlığını yeryüzünün doğularına, batılarına kadar ulaştırdın! " dedi.

Hemen onun yanından ayrılıp amcam Abbas'ın yanına vardım ve:

'Ey Abbas! Ben Resûlullahın yakını ve asâletli oluşum dolayısıyla Müslümanlığımın Resûlullahı sevindireceğini ummuştum.

Kendisinden umduğum iltifatı göremedim!

Beni kabul etmesi için onunla konuş! ' dedim.

Abbas:

'Hayır! Vallahi, onun senden yüz çevirdiğini gördükten sonra, kendisiyle bir tek kelime bile konuşamam! Resûlullah aleyhisselamı celallendirmiş olmaktan korkarım! ' dedi.

'Ey amca! Bari, gidip başvuracağım bir kimseyi bana söyle! ' dedim.

Amcam, Ali'yi göstererek:

'İşte o! ' dedi.

Ali ile buluşup konuştum.

O da, bana Abbas'ın söylediğinin tıpkısını söyledi.

Abbas'ın yanına döndüm ve:

'Ey amca! Bana sövüp sayan adamı bu davranışından vazgeçir! ' dedim.

Abbas:

'Bana onu tarif et! ' dedi.

'O, çok esmer tenli, kısa boylu, iki gözünün arası yaralıdır! ' dedim.

Amcam:

'O, Numan b. Haris en-Neccârîdir! ' dedi.

Ona:

'Ey Numan! Ebu Süfyan, Resûlullah aleyhisselamın amcasının oğludur ve benim de kardeşimin oğludur.

Resûlullah aleyhisselam her ne kadar ona kızmış bulunuyorsa da, ileride ondan hoşnut da olacaktır.

Bundan sonra, kendisine herhangi bir suretle hakaret etmekten vazgeç! ' diye haber gönderdi." 379

Ebu Süfyan b. Haris ile Abdullah b. Ebi Ümeyye, Peygamberimiz aleyhisselamın huzuruna girme çarelerini araştırdıkları ve kendilerinden yüz çevirildiği sırada, Peygamberimiz aleyhisselamın zevcesi Hazret-i Ümmü Seleme de, onlar hakkında Peygamberimiz aleyhisselamla konuştu:

" Biri amcanın oğlu ve süt kardeşindir. Öbürü de halanın oğludur ve hısımındır. 380

Allah, bunları sana Müslüman olarak getirdi. 381

Bunlar, senin katında halkın en yaramazı olamazlar! " dedi. 382

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Bana onların ikisi de gerekmez!

Amcamın oğlu benim haysiyet ve şerefimi dili ile lekelemek istedi!

Halamın oğlu ve hışmım olan kişi ise, Mekke'de bana söylememesi gereken sözleri söylemiştir! " buyurdu. 383

Ebu Süfyan b. Haris der ki:

" Gidip Resûlullahın kapısına oturdum.

Cuhfeye varıncaya kadar, oturmaktan ayrılmadım!

Ne kendisi, ne de Müslümanlardan hiçbirisi benimle konuşuyordu.

Her konakladığı yerde, gidip Resûlullahın kapısında duruyordum. Oğlum da, ayakta dikiliyordu.

Resûlullah, beni gördükçe, yüzünü benden çeviriyordu.

Ezâhir yokuşundan Mekke'nin Ebtah vadisine inince, Resûlullahın çadırının kapısına yaklaştım.

Resûlullah bana baktı! Bu bakış, onun bana ilk yumuşak bakışı idi. Kendisinin bana gülümseyeceğini de ummaya başladım." 384

Hazret-i Ali, Ebu Süfyan b. Hâris'e:

" Resûlullah aleyhisselama arka tarafından varıp, Yusuf'un kardeşlerinin Yusuf aleyhisselama söylediği sözü söyle ki, onlar:

'Allah'a yemin ederiz ki; Allah seni gerçekten bizden üstün kılmıştır! Biz, doğrusu, sana karşı yaptıklarımızda suçlu idik! ' dediler [Yusuf: 91].

Bundan daha güzel bir söz bulunabileceği kabul edilemez! " dedi.

Ebu Süfyan b. Haris böyle yapınca, Peygamberimiz aleyhisselam, Yusuf aleyhisselamın kardeşlerine verdiği cevabı bildiren:

" Size bugün hiçbir başa kakma ve ayıplama yoktur! Allah sizi yarlıgasın! O, Esirgeyenlerin en Esirgeyicisidir! " (Yusuf 92) mealli âyeti okudu. 385

Ebu Süfyan b. Haris, Peygamberimiz aleyhisselamın:

" Bana, onların ikisi de gerekmez! " buyurduğunu haber aldığı zaman:

" Vallahi, ya yanına girmeme izin verecektir, ya da şu oğlumun elinden tutup yeryüzünde açlıktan, susuzluktan ölünceye kadar çekip gideceğiz! 386

Sen ki, benim hem akrabam, hem de halkın en uslusu, yumuşak huylusu, en iyilik severi ve cömerdi bulunuyorsun! " demişti. 387

Peygamberimiz aleyhisselam, Ebu Süfyan'ın bu sözlerini işitince, her ikisine de acıdı ve kendilerinin huzuruna girmelerine izin verdi.

Girdiler ve Müslüman oldular. 388

Ebu Süfyan b. Haris, Müslüman olduktan sonra, utancından, başını kaldırıp Peygamberimiz aleyhisselamın yüzüne bakam azdı. 389

-------------------------------------

365. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 42, Zehebî, Megâzî, s. 448.

366. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1674.

367. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 807, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 50.

368. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 806, İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 50.

369. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 806.

370. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 807, İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 50.

371. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 807, 811, 812.

372. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 807, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 50.

373. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 50.

374. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 807, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 50.

375. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 50.

376. Vâkıdî, c. 2, s. 807, İbn Sa'd, c. 4, s. 50.

377. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 807.

378. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 807, 88 İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 50.

379. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 808.

380. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 43, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 810, Taberî, Târîh, c. 3, s. 114, Beyhakî. Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 27, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 167.

381. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 810.

382. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 810, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1674, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 6, s. 165, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 180.

383. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 43, Taberî, Târîh, c. 3, s. 114, Zehebî, Megâzî, s. 448.

384. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 808, 809.

385. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 1674, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 167, 168, İbn Kayyım , Zâdu'l-mead, c. 2, s. 181.

386. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 43, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 811, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 28.

387. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 811.

388. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 43, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 811, Taberî, Târîh, c. 3, s. 114.

389. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1674, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 244, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 181.