Peygamberimiz aleyhisselam; Büsr b. Süfyanü’l-Ka'bî'yi, zekat tahsili için Huzâalardan Benî Ka'blara göndermişti.

Gönderirken de; halkın kusurları hakkında müsamahakâr davranılmasını ve zekat olarak malların en iyilerini seçip almaktan da sakınılmasını emir ve tavsiye buyurmuştu.

Benî Tem imlerden Benî Cehm ve Benî Amr b. Cündüb b. Uteyrler, Zâtü'l-Eştat'a konup orada Benî Ka'blara ait sudan birlikte yararlanmakta idiler.

Nuaym b. Abdullah en-Nahhâmü'l-Adevî; Huzâalan Zâtü'l-Eştat'ta veya Usfan üzerinde buldu. Zekatları teslim alınmak üzere davar, sığır, deve gibi hayvanların toplanmasını onlara emretti.

Huzâaların zekatları toplandı.

Benî Temimler bundan hoşlanmadılar ve:

" Bu nasıl iş?! Mallarınız boş yere elinizden alınıyor?! 285 Ne diye mallarınızı onlara veriyorsunuz?! " dediler. 286

Savaşmak için toplandılar, yaylarını boyunlarına astılar, kılıçlarını sıyırdılar! 287

Büsr b. Süfyan'ı zekat mallarını toplamaktan men ettiler. 288

Huzâalar.

" Biz İslâm dinine girmiş Müslüman bir cemaatiz. Bu zekat dinimizin esaslarındandır. 289 Dinimize göre, mallarımızın zekatını vermek gerekmektedir" dediler.

Benî Temimler ise:

" Vallahi, biz, bir tek devenin bile yanımızdan ayırılıp götürülmesine meydan vermeyeceğiz ! 290

Vallahi, zekat memuru hiçbir zaman zekat almak için develerin yanına yanaşamayacaktır! " dediler.

Zekat tahsil memuru, Benî Temimlerin bu tutum ve davranışlarını görünce, onlardan korkarak geri döndü.

O zaman, İslâmiyet Araplar arasında tamamıyla yayılmamış bulunuyordu.

Araplardan, henüz Müslüman olmayan kabileler vardı.

Bununla birlikte, onlar, Peygamberimiz aleyhisselamın Mekke ve Huneyn'de yaptığına bakarak, kılıçtan geçirilmekten korkuyorlardı.

Zekat tahsil memuru Büsr, Medine'ye dönüp durumu Peygamberimiz aleyhisselama arzetti ve:

" Yâ Rasûlallah! Ben üç kişinin başında bulunuyordum.

Huzâalar, Benî Temimlerin üzerine yürüdüler ve:

'Eğer akrabamız olmasaydınız, kolay kolay yurdunuza dönemezdiniz, kavuşamazdınız!

Siz, Resûlullahın mallarımızın zekatlarını alacak memuruna engel olmaya kalkışmakla Muhammed aleyhisselamın düşmanlığını hem bizim üzerimize, hem kendi üzerinize çekeceksiniz! ' diyerek onları kendi yurtlarından çıkardılar.

Bunun üzerine, Benî Temimler dönüp kendi yurtlarına gittiler" dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Yapılmayacak birşeyi yapan şu kavmin hakkından kim gelir?" buyurdu ve ilk görüştüğü kişi Uyeyne b. Hısn oldu.

Uyeyne b. Hısn:

" Vallahi, ben onlara yeterim!

Hemen onların arkalarına düşer, (Yebrin'e) ulaşsalar bile, inşaallah onları bulur, sana getiririm!

Sen de, ya haklarında dilediğini işlersin, ya da onlar Müslüman olur, kurtulurlar! " dedi. 291

Bunun üzerine, Peygamberimiz aleyhisselam, onu Hicretin 9. yılında, Muharrem ayında elli süvarinin başına geçirip Benî Temimleri takibe gönderdi. 292

Gönderilen süvariler arasında ne bir Muhacir, ne de bir Ensarî vardı.

Uyeyne b. Hısn; yanındaki süvarilerle geceleri gidiyor, gündüzleri gizleniyordu. 293

Rekûbeye ve oradan da Arc'a varıp ulaştı. 294

Yebrin; Benî Sa'd yurtlarının en yukarılarıdır. 295

Rekûbe de; Mekke ile Medine arasında bir yokuş olup, Arc'ın yanındadır. 296

Uyeyne b. Hısn, Arc'da Benî Temimlerin Süleym oğulları toprağına geçtiklerini haber alınca, arkalarından gitti, onları Süleym oğulları yurdunda buldu.

Benî Temimler yüklerini çözmüşler, hayvanlarını salmışlardı.

Çadırlar bozuk düzendi. Çadırların içlerinde kadın ve çocuklardan başka kimse yoktu. 297

O sırada, Benî Temimlerden bir cemaat gördüler. 298

Hemen onlara saldırdılar. 299 Onbir kişi yakaladılar.

Orada onbir kadınla otuz çocuk da bulup esir aldılar ve Medine'ye döndüler.

Peygamberimiz aleyhisselam, esirlerin Remle binti Hâris'in konağında tutulmalarını emretti. 300

Esir alınan kadınlar arasında:

1. Esma binti Malik,

2. Ke's binti Eriyy,

3. Necve binti Nehd,

4. Cümey'a binti Kays,

5. Amre binti Matar bulunuyordu. 301

-------------------------------------

285. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 973-974.

286. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 118, Halebî, İnsânu'l-uyün, c. 3, s. 216.

287. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 974.

288. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 118, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 216.

289. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 974.

290. Diyarbekrî, c. 2, s. 118, Halebî, c. 3, s. 216.

291. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 973-975.

292. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 382.

293. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 975, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 160-161.

294. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 975.

295. Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 5, s. 427.

296. Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 3, s. 64.

297. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 975.

298. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 975, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 161.

299. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 161.

300. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 975, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 161.

301. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 270, Taberî, Târîh, c. 3, s. 173.