Seferin Tarihiş, İsmi, Mevkii ve Sebebi
Tebük seferine, Hicretin 9. yılında, Recep ayında, 1 Perşembe günü çıkılımıştır. 2
Tebük gazvesine Usret (Güçlük) gazvesi, 3 askerlerine de Ceyşü'l-Usre denir. 4
Gerçekten de. Kur'ân-ı Kerîm'de Tebük seferi güçlük zamanı olarak vasıflandırılmış.5 Müslümanlar bu seferde son derecede su, binit ve yiyecek sıkıntısı çekmişlerdir. 6
Vâdi'l-kurâ ile Şam arasında bulunan Tebük, Hıcr ile Şam'ın başlangıcı arasında ve Şam yolunun yanlarındadır.
Hıcr'a dört merhaleliktir.
Hısmâ dağı Tebük'ün batısına, Şerverâ dağı da doğusuna düşer. Tebük, bunların arasında kalır.
Tebük'le Medine arası oniki7 veya ondört, Dımaşk'a da onbir merhaleliktir. 8
Tebük'ün kalesi, akarsuyu ve hurma bahçesi vardır.
Şuayb aleyhisselamın kendilerine peygamber olarak gönderilmiş olduğu Eykeliler, Tebük'te otururlardı.
Şuayb aleyhisselam, onlardan değil, Medyen halkındandı.
Medyen, Kulzum denizi üzerinde olup, Tebük'e altı merhaleliktir. 9
Hıristiyan Araplar, Herakliyus'a:
" Şu peygamberlik davasıyla ortaya çıkmış bulunan adam öldü!
Müslümanlar da, kıtlık ve yokluk yıllarına tutuldular. Kendilerinin servetleri yok oldu. 10
Eğer onları dinine katmayı istiyorsan, şimdi tam zamanıdır! " diye yazı yazdılar. 11
Bunun üzerine, Herakliyus, silahlandırdığı 40. 000 kişilik bir askerî birliği Kubaz'ın kumandası altında yola çıkardı.
Peygamberimiz aleyhisselam bunu haber aldı. 12
Nabatîler, Cahiliye çağında da, Müslüman olduktan sonra da, Şam'dan Medine'ye, satmak için ince ak un ve zeytinyağı getirir dururlardı. 13
Kendileri, Irak'ta İbrahim aleyhisselamın aralarında doğup büyüdüğü Kûsâ halkından idiler. 14
Nabatîler, Medine'ye çok gelip gittikleri için, Müslümanlara hemen her gün Şam'dan yeni yeni haberler gelirdi.
Nabatîlerden bir cemaat, 15 Rumların Müslümanlarla çarpışmak üzere Şam'da askerî pek çok yığınak yaptıklarını, Herakliyus'un adamlarının yıllık ihtiyaçlarını sağladığını, 16 Lahm, Cüzam, Gassan ve Âmile gibi kendisine bağlı birtakım kabileleri yanına çektiğini, 17 ordu öncülerinin Belkaya gelip dayandığını, 18 ordugâhlarını orada kurduklarını, Herakliyus'un ise Hımsta kaldığını söylediler. 19
Hazret-i Ömer der ki:
" O sıralarda, Gassan hükümdarlarından birinin de üzerimize yürümek istediğini ve savaşmak için atlarını nallatmakta olduklarını haber almıştık. 20
Yüreklerimiz, onların endişesiyle dolu bulunuyordu." 21
Bununla beraber, Müslümanlar nazarında, Rumlardan daha korkunç düşman yoktu. Çünkü, onların sayılarının, askerî hazırlıklarının ve savaş atlarının çokluğunu, gelip giden tüccarlardan öğrenmiş bulunuyorlardı. 22
Bunun üzerine, Peygamberimiz aleyhisselam, Rumlarla savaşmak üzere hazırlanmalarını ashabına emretti.
Peygamberimiz aleyhisselam; herhangi bir gazaya çıkarken, maksadını açıklamaz; ancak, başka bir yere gitmek istediğini sandıracak, iki biçimde anlaşılacak, iki mânâya da gelebilecek bir sözcük kullanırdı.
Tebük gazasında ise böyle yapmadı.
Halkın ona göre hazırlanmaları için, gidilecek yerin uzaklığını, zamanın kıtlık ve yokluk zamanı olduğunu, düşmanın çokluğunu açıkça bildirdi. Rumlar üzerine yürümek istediğini haber verip, hazırlanmalarını emretti. 23
Savaşa hazırlanmaları, seferber olmaları için, Mekke'ye ve Müslüman kabilelere de adamlar gönderdi. 24
Büreyde b. Husayb'ı Eşlemlere gönderdi. Kendisine Füru'da gelip kavuşmasını emretti.
Ebu Rühmü'l-Gıfârî'yi, yurtlarında arayıp bulması için, kavmi olan Gıfarilere gönderdi.
Ebu Vâkıdu'l-Leysî, kavmi olan Leyslere,
Ebu'l-Ca'd ed-Damrî, deniz sahilindeki kavme gitti.
Râfi' b. Mekîs ile Cündüb b. Mekîs, Cüheynelere,
Nuaym b. Mes'ud, Eşca'lara,
Büdeyl b. Verkâ, Amr b. Salim, Bişr b. Süfyan, Ka'b b. Âmirlere,
Abbas b. Mirdas ile daha başkaları da, Süleymlene gönderildi. 25
Savaş için hazırlanmaları emredildiği zaman, halk, geçim darlığı, sıkıntısı içinde idiler.
Sıcaklar çok şiddetli idi.
Her tarafta kuraklık ve kıtlık hüküm sürüyordu.
Hurma mahsullerinin iyice yetişip olgunlaştığı, halkın meyvelerinin ve meyve ağaçlarının gölgeleri altında oturmaktan hoşlandıkları, böyle rahat ve sükûnetli hali bırakıp açlık ve susuzluk çekecekleri, meşakkatli, uzun bir sefere pek de çıkmak istemeyecekleri bir sıra idi. 26 Bunun için, Peygamberimiz aleyhisselamın seferberlik daveti karşısında ağır davrananlar olmuştu.
Yüce Allah, bu hususta indirdiği âyetlerde şöyle buyurdu:
" Ey iman edenler! Size ne oldu ki, 'Allah yolunda fırlayıp gazaya çıkınız! ' denildiği zaman, yere yapışıp ağırlaştınız?!
Yoksa, ahiretten vazgeçip dünya hayatına mı razı oldunuz?!
Fakat, bu dünya hayatının faydası, ahiretin yanında, pek azdır!
Eğer emrolunduğunuz bu cihada fırlayıp çıkmazsanız, Allah sizi elem verici bir azaba uğratır, yerinize de başka bir kavim getirir!
Siz O'na hiçbir zarar veremezsiniz! Allah herşeye hakkıyla kadirdir!
Eğer siz ona (Resûlullaha) yardım etmezseniz, etmeyiniz!
Kâfirler onu Mekke'den çıkardıkları zaman, bizzat Allah ona yardım etmişti. Yine de eder!
Hani, o zaman Resûlullah ancak iki kişinin ikincisi idi. Allah'tan başka yardımcısı yoktu.
O zaman onlar Sevr dağının tepesindeki mağarada idiler.
Peygamber, arkadaşına, 'Tasalanma! Allah bizimledir! ' diyordu.
Allah onun üzerine sekînetini indirmiş, onu görmediğiniz ordularla desteklemiş, kâfirlerin kelimesini alçaltmıştı.
Allah'ın kelimesi ise, o, çok yücedir! Allah, kudretiyle herşeye üstün gelen Azîz, her yaptığını yerli yerince yapan Hakîm'dir.
Sizler gerek hafif, gerek ağırlıklı olarak seferber olunuz!
Mallarınızla, canlarınızla Allah yolunda cihad ediniz!
Eğer bilirseniz, bu, sizin için çok hayırlıdır." 27
-------------------------------------
1. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 7, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 165, Belâzuri, Ensâbu’l-eşrâf, c. 1, s. 368, Yâkubî, Târih, c. 2, s. 67.
2. Vâkıdî, c. 3, s. 997, İbn Sa'd, c. 2, s. 167, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 6, s. 387.
3. Buhâri, Sahih, c. 5, s. 128, Taberî, Tefsir, c. 11, s. 54-55, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 222-223.
4. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 161, Vâkıdî, c. 3, s. 991, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 75, Buhârî, c. 5, s. 128, Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 625.
5. Tevbe: 117.
6. İbn Sa'd, c. 2, s. 167, Taberî, Tefsir, c. 11 , s. 55, Bedrüddin Aynî, Umdetu'l-kârî, c. 18, s. 45, İbn Hacer, Fethu’l-bârî, c. 8, s. 84.
7. Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 2, s. 14.
8. Bedrüddin Aynî, Umdetu'l-kârî, c. 18, s. 45.
9. Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 2, s. 14-15.
10. Heysemî, Mecmau’z-zevâid, c. 6, s. 191, İbn Hacer, Fethu'l-bârî, c. 8, s. 85, Kastalânî, Mevâhibü’l-ledünniye, c. 1, s. 223, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 122-123, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 98.
11. Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 191, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 3, s. 64.
12. İbn Hacer, Fethu’l-bârî, c. 8, s. 85, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 223, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 3, s. 69.
13. Vâkıdî, Megâzî, s. 989-990, İbn Asâkîr, Târîh, c. 1 , s. 110, Diyarbekrî, Târihu’l -Hamîs, c. 2, s. 122.
14. İbn Esîr, Nihâye, c. 5, s. 9.
15. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 990.
16. Vâkıdî, c. 3, s. 991, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 169, İbn Asâkîr, c. 1 , s. 110, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 216.
17. Vâkıdî, c. 3, s. 990, İbn Sa'd, c. 2, s. 165, Belâzurî, Ensâb, c. 1, s. 368, Fütûhu'l-büldân, c. 1, s. 71, İbn Asâkîr, c. 1, s. 110, Bedrüddin Aynî, Umdetu'l-kârî, c. 18, s. 45, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 122.
18. Vâkıdî, c. 3, s. 990, İbn Sa'd, c. 2, s. 165, İbn Asâkîr, c. 1, s. 110, Bedrüddin Aynî, Umdetu'l-kârî, c. 18, s. 45, Diyarbekrî, c. 2, s. 122.
19. Vâkıdî, c. 3, s. 990, İbn Asâkîr, c. 1, s. 110, Diyarbekrî, c. 2, s. 122.
20. Ahmet b. Hanbel, Müsned, c. 1 , s. 33, Müslim, Sahîh. c. 2, s. 1112.
21. Buhârî, Sahîh, c. 6, s. 70.
22. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 990.
23. İbn İshak, İbn Hişam , Sîre, c. 4, s. 159, Vâkıdî, c. 3, s. 990, İbn Sa'd, c. 2, s. 165, A. b. Hanbel, c. 3, s. 457, Taberî, Târîh, c. 3, s. 142, İbn Hazm , Cevâmiu's-Sîre, s. 249-250.
24. Vâkıdî, c. 3, s. 990, İbn Sa'd, c. 2, s. 165, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 223.
25. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 990, İbn Asâkîr, Târih, c. 1, 3. 111.
26. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 159, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 992, Taberî, Târîh, c. 3, s. 142, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 213, Vâhidî, Esbâbu'n-nüzûl, s. 165-166, İbn Asâkîr, Târîh, c. 1, s. 110, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 215.
27. Tevbe: 38-41.