Hakîkat Ltd.Şti.Yayınları

   
     

TAM İLMİHÂL

     
   

 SE'ÂDET-İ EBEDİYYE

   
 

Birinci Kısm - İkinci Kısm - Üçüncü Kısm - İndeks

 
 

İKİNCİ KISM

 
     

52 - TEGANNÎ VE MÜZİK

Süâl: Radyoda dinlenen ses, fen bakımından, hâfızın sesinin kendisi değilse de, sesinin tâm benzeridir. Ses bütün harmonikleri ile, farksız oluyor. Ma’nâsı da bozulmuyor. Bunu dinlemek, niçin câiz olmasın?

Cevâb: Birşeyin benzeri, kendisi değildir. Sarı metal bileyzikler, altın bileyziklere tâm benziyor ise de, aynı değildirler. Altın yerine geçmezler. Radyodan, ho-parlörden çıkan ses, hâfızın sesine çok benziyorsa da, insan sesi değildir. Metalik sesdir. Tınısı, yüksekliği, şiddeti ve harmonikleri başkadır. Kadının resmi de, kadına çok benziyor ise de, kendinin aynı değildir. Gayrı da değildir. Bunun içindir ki, kadının avret yerlerine şehvetsiz bakmak harâm olduğu hâlde, bunların resmlerine şehvetsiz bakmak harâm değildir. Fekat benzediği için, resmlerine bakmak mekrûhdur. Bunun gibi, sevilen şeyin benzerine de saygı göstermek lâzımdır. Çünki, aynı değil ise de, gayrı da değildir.

Kâfirlerin kilisede org çalarak okudukları gibi, Kur’ân-ı kerîmi çalgı çalarak okumanın küfr olacağı, mu’teber kitâblarda yazılıdır. [İkinci kısm, kırkıncı [40] maddeye bakınız!]. Kur’ân-ı kerîmin radyoda ve ho-parlörde söylenen, okunan tâm benzerine de, böyle saygısızlık yapmak küfr olur. Eğer çalgısız ve tecvîd ile okunuyor ise, radyoda sâatlerce çalgı ve şehveti harekete getiren şeyler çalıp, birkaç dakîka Kur’ân-ı kerîm okunur, sonra yine günâh olan şeylere başlanırsa, bu hâl, kumar, içki, oyun ve açık kadın gibi günâh bulunan fısk meclisinde, bu kimselerin veyâ başka birinin, birkaç dakîka da Kur’ân-ı kerîmi veyâ bunun tâm benzerini okuması gibi olur. Böyle olan radyodaki Kur’ân-ı kerîmi dinlemek, fısk meclisinde okunan Kur’ânı dışardan dinlemeğe benzer. Bunun için, harâmları kesip, bu aralık zemânda, okumak da, bunu dinlemek de câiz olmaz. Günâh olur. (Mültekâ) şerhlerinde diyor ki, (Fısk meclislerinde, alay edenler arasında tesbîh, tehlîl, zikr, tekbîr, hadîs, fıkh ve benzerlerini okumak günâhdır). Çünki, Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem”, böyle okumağı yasak etmişdir. Meselâ, (Kimyâ-i se’âdet) kitâbında diyor ki, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” Rebî’ bin Sü’ûdün evine geldi. Evde, küçük kızlar def çalıyordu ve şarkı söylüyorlardı. Şarkıyı, [çalgıyı] bırakıp, Resûlullahı medh etmeğe başladılar. (Beni söylemeyiniz! [Önce okuduğunuza devâm ediniz!]. Beni medh etmek [mevlid, ilâhî okumak] ibâdetdir. Def [çalgı] çalarken, eğlence, oyun arasında ibâdet câiz değildir) buyurdu. Def, çalgı çalarak veyâ başka la’b, ya’nî oyun oynayarak Kur’ân-ı kerîm okuyanın kâfir olacağı (Tergîb-üs-salât)da, cemâ’at ile nemâz bahsinde ve (Cevâhir-ül-fıkh)da yazılıdır. (Mîzân-ı Şa’rânî), abdesti anlatırken buyuruyor ki, (İslâm âlimleri, çirkin şeyler söyledikden sonra Kur’ân-ı kerîm okuyan kimse, Mıshafı pislik içine sokan kimse gibidir. Bunun küfründe şübhe yokdur buyurdular).

(Hadîka)da, dil âfetlerini anlatırken buyuruyor ki, hadîs-i şerîfde, (Nikâhı herkese duyurunuz! Bunun için de, câmi’lerde yapınız ve defler çalınız!) buyuruldu. İmâm-ı Münâvî, bunu açıklarken, (Mescidlerde def çalınmaz. Hadîs-i şerîf, deflerin mescidlerde çalınmasını emr etmiyor. Mescidlerin dışında çalınmasını, mescidde yalnız nikâh yapılmasını emr ediyor) diyor. (Hadîka)nın bu yazısından anlaşılıyor ki, çalınmasına açıkça izn verilmiş olan deflerin bile câmi’lerde çalınması yasak olunca, herhangi bir çalgının câmi’de çalınması hiç câiz olmaz.

(Muhtasar-üt-Tezkire)deki hadîs-i şerîflerde, (Âhır zemânda, câhil din adamları ve fâsık hâfızlar çoğalır), (Öyle zemân gelecekdir ki, o zemânın din adamları, eşek leşinden dahâ çok bozulmuş, kokmuş olacaklardır) buyuruldu. Böyle hadîs-i şerîfler, Kıyâmet günü yaklaşınca, fâsık ve bozuk din adamlarının türeyeceklerini haber veriyor. Rusyada husûsî metodlarla yetişdirilmiş komünist ajanlara, anarşistlere, birer sarık ve cübbe giydirilerek, Türkmenistân, Azerbaycân müftîsi... hazretleri denildiğini işitdik. Milletler arası yapdıkları propaganda toplantılarını yayınlayan mecmû’alarında resmlerini gördük. Bu ajanları, din adamı olarak, halkları müslimân olan Afrika ve arab memleketlerine gönderdiler. Bunlarla anarşi hâzırladılar. Kardeşi kardeşe düşman yapdılar. (Sosyalist islâm cumhûriyyeti) denilen ülkeleri bu sûretle ele geçirdiler. Azîz yurdumuzda, şerefli milletimizin arasında böyle bozuk din adamlarının bulunmadığını şükrânla görmekdeyiz.

Teyp bandına ve gramofon plâğına Kur’ân-ı kerîm almak, kâğıd üzerine yazmak gibidir. Teyp ve gramofon, müzik, şarkı, keyf, oyun ve eğlence için kullanılıyor ise de, kâğıd da, roman, açık resm, eğlence ve fuhş dergileri olmakdadır. Kur’ân-ı kerîm kâğıda yazılınca (Mushaf) olur. Mushaf, Kur’ân-ı kerîmin okunmasına ve öğrenmesine ve ezberlenmesine sebeb ve vâsıta olduğu için kıymetlidir. Mushaf yazmak ve hediyye etmek, bunun için, çok sevâbdır. Band ve plak da, Kur’ân-ı kerîmin benzerini işiterek öğrenilmesine ve ezberlenmesine vâsıta olmakdadırlar. Kur’ân-ı kerîmi, bu niyyet ile, teyp, plâk üzerine almak câiz olur. Bunlara da, Mushaf-ı şerîfe olduğu gibi hurmet etmek, bunlara başka şeyler doldurmamak, yükseğe koymak, üzerlerine birşey koymamak, abdestsiz tutmamak, kâfirlere, fâsıklara vermemek, başka şeyler bulunan bandlar ve plâklar arasına koymamak, fısk, oyun, eğlence yerlerinde çalmamak lâzımdır. Kur’ân-ı kerîm dinlemek için kullanılan gramofon ve teyp hiçbir zemân fısk meclislerine götürülmemeli, bunlarda hiçbir zemân, harâm olan çirkin şeyler çalınmamalıdır. Çalgı çalmakda kullanılan bir gramofonun ve teybin Kur’ân-ı kerîm dinlemek için de kullanılması, şarkı, gazel okuyan fâsık bir hâfızın okuduğu Kur’ân-ı kerîmi dinlemeğe benzer ki, bunun câiz olmadığı yukarıda bildirildi. Kısacası, Kur’ân-ı kerîm bulunan bandlar ve plâklar Mushaf-ı şerîf gibi kıymetlidirler. Bunlara da saygısızlık yapmak, küfre sebeb olur. Şu kadar var ki, bunlardan Kur’ân-ı kerîmi dinlemek, hâfız dinlemek olmaz. Tam benzerini dinlemek olur. Kur’ân-ı kerîmi dinlemek sevâbı hâsıl olmaz. Çünki, Kur’ân-ı kerîmi tilâvet etmek, ya’nî okumak demek, şu’ûrlu bir kimsenin, Kur’ân-ı kerîm okuduğunu bilen insanın okuması demek olduğu (Redd-ül-muhtâr)ın beşyüzonaltıncı sahîfesinde yazılıdır. Fekat, benzerini de saygı ile dinlemek farzdır. Küçük çocuğun şu’ûrsuz olarak okuduğunu dinlemenin de lâzım olduğu (Redd-ül-muhtâr)ın üçyüzaltmışaltıncı sahîfesinde yazılıdır.

Radyoda islâmiyyetin yasak etdiği şeyler dinlenmez, hep fâideli ve sevâb şeyler dinlenirse, bunlar arasında okunan Kur’ân-ı kerîmi ve evde teypde, müslimâna yakışan şeylerin, nasîhatların, derslerin arasında okunan Kur’ân-ı kerîmi, öğrenmek için dinlemek câiz olur. Fekat, bunun Kur’ân-ı kerîmin aslını dinlemek olmadığı, Elmalılı Hamdi efendi tefsîrinin üçüncü cildinin 2361. ci sahîfesinde yazılıdır. Kur’ân-ı kerîmi, Peygamberimizin “sallallahü aleyhi ve sellem” ve Eshâb-ı kirâmın okudukları gibi okumak ve dinlemek ibâdet olur. Başka dürlü okumak ve bunu dinlemek, ibâdeti değişdirmek olur, bid’at olur. Bid’at ise, günâhların en büyüğüdür. [Kitâbımızın üçüncü kısmında, birinci maddeyi okuyunuz!].

Hindistânda, ba’zı câmi’lerde, vehhâbîlerin imâmsız olarak cemâ’at ile nemâz kıldıkları bildiriliyor. Bu câmi’lerin, büyük câmi’e elektrik teli ile bağlı olup, oradaki imâmın sesini ho-parlör ile işiterek, o imâma uyulduğu bildirildi. Ho-parlör sesi ile imâma uyanların nemâzlarının sahîh olmıyacağı, birinci kısmın altmışdokuzuncu maddesinde bildirilmişdi. (Fetâvâ-yı Hindiyye)de diyor ki, (İmâma uymağa mâni’ olan sebeblerden biri, imâm ile cemâ’at arasında, kayık geçecek kadar nehr veyâ araba geçecek kadar yol yâhud sahrada kılarken, arada iki saflık boşluk bulunmakdır. Câmi’lerin içinde büyük boşluk arkasında, imâma uymak câizdir. Bir başka sebeb, mescidin üstünde veyâ dışında kılanın, imâmın veyâ cemâ’atden birinin seslerini işitmeğe yâhud imâmın veyâ cemâ’atın hareketlerini görmeğe mâni’ büyük dıvar bulunmasıdır. [Ho-parlörün sesi, imâmın sesi değildir. Televizyondaki şeklleri de, hakîkî şekli değildir, benzerleridir.] Mescidin üstünde ve dıvar arkasında kılanın, imâmdan veyâ cemâ’atden birinden başkasına tâbi’ olması câiz değildir. Mescid kapıya kadar dolu ise, mescide bitişik kılanın imâma uyması sahîh olur. Kapıya kadar dolu değil ise, son saf ile arasında araba geçecek mesâfe yoksa yine sahîh olur. Bundan fazla mesâfe varsa [imâmın sesini işitse de] sahîh olmaz. (Kâdîhân)da da diyor ki, mescide bitişik binâda kılanın imâma iktidâ etmesi câizdir. Bu binânın üstünde ve mescide bitişik olmıyan binâlarda iktidâ câiz değildir). Bu açık hakîkat karşısında, müslimânlara imâmsız cemâ’at ile nemâz kıldıran bu din adamlarının ibâdete değil, felâkete önderlik etdikleri anlaşılmakdadır.

Kâfirler, müslimânları hıristiyan yapmağa, câmi’leri kiliseye çevirmeğe uğraşıyorlar. Bu işi sinsice yapabilmek için, müslimân görünüyorlar. Câmi’lere ilerde masa sokabilmek için, secde yerlerini biraz yükseltmekle işe başlıyorlar. Basılan yere baş konulmaz. Hastalık olur diyorlar. Secde yerlerini uzun yıllarda yükselte yükselte, masaya yol açarız diyorlar. Câmi’lere müzik, org sokabilmek için, önce ho-parlörden, teypden başlıyor, ibâdetlerin çalgı âletleri ile yapılmasına, yavaş yavaş alışdırmak istiyorlar. Yapılması günâh olmıyan, mubâh birşeyin ibâdet sanılması korkusu olursa, bu mubâh şeyi yapmak harâm olur. Büyük günâh işlemek olur. Bunun için, müslimânların çok uyanık olması, ibâdetleri Eshâb-ı kirâm gibi, dedeleri gibi yapmağa titizlikle ehemmiyyet vermeleri lâzımdır. Ho-parlör, teyp ve benzerleri ile ibâdet etmek, iyi ve fâideli görülse bile, bid’at olduğu için ve ibâdetleri değişdirmeğe yol açacağı için, câmi’lere sokulmamalı, islâm düşmanlarının plânlarına, tuzaklarına kapılmamağa dikkat etmelidir. Bekara sûresi ikiyüzonaltıncı âyetinde meâlen, (Beğendiğiniz, sevdiğiniz çok şey vardır ki, sizin için zararlıdır!) buyuruldu. İbâdetlerde yapılacak ufak bir değişiklik, çok fâideli görünse de, bunu yapmakdan kaçınmalıdır. Radyo ile, ho-parlör ile okunan ezân kabûl olmaz. İmâmın ve müezzinin kendi seslerini işitmeyip, radyo, ho-parlör sesleri ile hareket eden cemâ’atin nemâzlarının sahîh olmıyacağı, birinci kısm, altmışdokuzuncu maddede de bildirilmişdi.

(Tergîb-üs-salât) kitâbında buyuruyor ki, (Kitâb-ül-kırâe) risâlesindeki hadîs-i şerîfde, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, kıyâmet alâmetlerini sayarken buyurdu ki, (Hâkimler rüşvet alarak haksız karâr verir. Adam öldürmek çoğalır. Gençler, ana babalarını, hısm akrabâsını aramaz, saymaz olur. Kur’ân-ı kerîm mizmârdan, ya’nî çalgı âletlerinden okunur. Tecvîd ile, güzel okuyanları, islâmiyyete uyan hâfızları dinlemeyip, mûsikî ile şarkı gibi okuyanları dinlerler.) Muhyiddîn-i Arabî hazretleri “kaddesallahü sirrehül’azîz” (Müsâmere) adındaki kitâbında diyor ki, Eshâb-ı kirâmdan Ebû Hüreyre “radıyallahü anh” hazretlerinin haber verdiği hadîs-i şerîfde, (Bir zemân gelir ki, müslimânlar birbirlerinden ayrılır, parçalanırlar. İslâmiyyeti bırakıp, kendi düşüncelerine, görüşlerine uyarlar. Kur’ân-ı kerîmi mizmârlardan, ya’nî çalgılardan, şarkı gibi okurlar. Allah için değil, keyf için okurlar. Böyle okuyanlara ve dinleyenlere hiç sevâb verilmez. Allahü teâlâ bunlara la’net eder. Azâb verir!) buyuruldu. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, bunlar gibi, dahâ nice hadîs-i şerîflerle, Kur’ân-ı kerîmin radyo, teyp ve gramofon ve ho-parlör gibi çalgı çalınan âletlerde okunacağını haber veriyor. Böyle okumanın günâh olduğunu bildiriyor. Derin âlim, şeyh-ul-islâm Ahmed ibni Kemâl efendinin kırk hadîsinin tercemesinde, otuzdokuzuncu hadîs-i şerîfde, (Mizmârları kırmak için ve hınzırları öldürmek için gönderildim) buyuruluyor. Bunu terceme ederken, (Mizmâr, düdük ve bütün çalgı âletleri demekdir. Bu hadîs-i şerîfin ma’nâsı, her çeşid çalgıyı ve domuz eti yimeği yasak etmek için emr olundum demekdir) diye ma’nâ verilmekdedir. Başka bir hadîs-i şerîfde, (Kur’ân-ı kerîmi arab şîvesi ile, onların sesi ile okuyunuz! Fâsıklar, şarkıcılar gibi okumayınız!) buyuruldu. Şarkı okur gibi okuyan kimsenin imâm olması harâmdır. Onun arkasında kılınan nemâz, sahîh olmaz. Çünki, sesi perdeye uydurmak, nağme yapmak için, harf eklemekdedir ki, bunlar, insan sözü olur. Kur’ân-ı kerîm olmaz.]

Birinci Kısm - İkinci Kısm - Üçüncü Kısm - İndeks