Hakîkat Ltd.Şti.Yayınları

   
     

TAM İLMİHÂL

     
   

 SE'ÂDET-İ EBEDİYYE

   
 

Birinci Kısm - İkinci Kısm - Üçüncü Kısm - İndeks

 
 

ÜÇÜNCÜ KISM

 
     

19 - İSLÂMİYYETDE FÂİZ, BANKA VE VAKF

1 - Ödünc alıp vermekde fâiz: İmâm-ı Rabbânî Ahmed-i Fârûkî Serhendî “kuddise sirruh” birinci cildin, yüzikinci mektûbunda buyuruyor ki: (Dahâ fazlasını ödemesi şartı ile ödünc vermek fâizdir. Ya’nî böyle olan sözleşme harâmdır. Harâm anlaşma ile ele geçen malın hepsi harâm olur. Meselâ, oniki kile ödemesi şartı ile, on kile buğday ödünc verilse, alınan oniki kilenin hepsi harâm olur. [Fazla olan iki kilesi kul hakkı olduğu için geri vermesi vâcib olur. On kilesi harâm olduğu için sadaka vermesi lâzımdır.] Fâiz ile ödünc vermek ve almak harâm olduğu, Kur’ân-ı kerîmde açıkca bildirilmişdir. İhtiyâcı olanın da, olmıyanın da, fâizle ödünc alması harâmdır. İhtiyâcı olana fâiz harâm olmaz demek, Kur’ân-ı kerîmin emrini değişdirmek olur. (Kınye) kitâbı, Kur’ân-ı kerîmin emrini değişdiremez. Lâhor şehrinin büyük âlimlerinden olan mevlânâ Cemâl, (Kınye)nin birçok haberleri, kıymetli kitâblara uymamakdadır, böyle haberlerine güvenilmez buyururdu. [İbni Âbidîn de, (Kınye)nin birçok haberi za’îfdir, güvenilemez buyurmakdadır. Bu kitâbı, Zâhidî “rahmetullahi teâlâ aleyh” yazmışdır.] (Kınye)nin bu yazısını doğru kabûl etsek bile, buradaki ihtiyâc kelimesine, zarûret ve ölüm tehlükesi ma’nâsını vermek lâzımdır. Böylece, Mâide sûresinin, (Ölüme sebeb olan sıkışık hâle düşen) meâlindeki dördüncü âyetinin izninden istifâde edilmiş olur. Çünki, bu âyet-i kerîme harâmdan afv olunabilecek özrü beyân buyurmakdadır. Fâiz ile ödünc almak için her ihtiyâc özr olsaydı, fâizin harâm edilmesine sebeb kalmazdı. Çünki, fâiz ödemeği ancak ihtiyâcı olan kabûl eder. İhtiyâcı olmıyan kimse, açıkdan para vermek istemez. Allahü teâlânın bu yasak emri, yersiz, lüzûmsuz olurdu. Allahü teâlânın kitâbına, böyle iftirâ edilemez. Abes, yersiz birşey bulunması düşünülemez. Her ihtiyâcı olanın fâiz ile para alması câiz diye bir ân düşünsek, ihtiyâc da, bir nev’ zarûretdir. Zarûretin dereceleri vardır. Ziyâfet vermek için, fâiz ile para almak ihtiyâc değildir. Meyyitin bırakdığı malda meyyitin ihtiyâcı, kefen ve cenâze masrafı olduğu, kitâblarda bildiriliyor. Onun rûhu için ziyâfet vermeğe ihtiyâc denilmemişdir. Meyyit, sadakanın sevâbına, herkesden çok muhtâc olduğu hâlde, onun rûhu için yemek [helva] dağıtılmasını islâmiyyet emr etmemişdir. O hâlde, bunları yapmak, fâizle para almak için ihtiyâc, özr olur mu? Ölünün ihtiyâcı kabûl edilse bile, fâizle alınan para ile pişen yemekleri yimek halâl olur mu? Çoluk çocuğun çok olması, erkeğin askerde bulunması, özr, ihtiyâc sanılarak, fâizle para almak câiz ve halâl olur demek, bir müslimâna yakışmaz. Böyle belâya yakalanmış olanlara, emr-i ma’rûf ve nehy-i münker yaparak, doğru yolu göstermek lâzımdır. Bir müslimân, nasıl olur da, böyle harâm işi yapabilir? İhtiyâcları halâlden te’mîn edecek yol çokdur. [Bu yolları aramak lâzımdır. Arayıp bulamazsa, ancak nafaka ihtiyâcı, ya’nî gıda, elbise ve mesken ihtiyâcı, zarûret hâlini alır. Bu da, ancak mesken için vâkı’ olmakdadır.]

Bu zemânda, şübheli olmıyan kazanc kalmadı diyorsunuz. Evet öyledir. Fekat, elden geldiği kadar, şübhelilerden kaçınmak lâzımdır. Tarlayı abdestsiz sürmek, tohumunu abdestsiz ekmek, rızkın bereketini, tayyib [güzel] olmasını giderir demişlerdir. Hindistânda, böyle çalışan, hemen yok gibidir. Fekat, Allahü teâlâ, kulundan, elinden geldiği kadar yapmasını istemekdedir. Fâiz ile para alıp ziyâfet vermekden sakınmak, herkes için çok kolaydır. Halâle harâm, harâma halâl diyen kâfir olur. Fekat bu, kat’î, meydânda olan halâl ve harâmlar içindir. [Halâl, harâm oldukları, Nass ile açık bildirilmiş olan yâhud açık Nass yok ise de, dört mezhebde de sözbirliği ile bildirilenler içindir.] Zan olunanlar için değildir. Hanefî mezhebinde mubâh olan çok şey vardır ki, Şâfi’î mezhebinde mubâh değildir. Bunun aksi de vardır. Muhtâc olduğu şübheli olan birinin, fâizle para alması halâl olur demiyene, açık bildirilen harâma halâl diyemiyene dil uzatılmaz. Sapık, gerici denilmez. Halâl demesi için zorlanamaz. Onun haklı olması dahâ kuvvetlidir. Hattâ, haklı olduğu meydândadır. Ona dil uzatanlar haksızdır ve tehlükelidir. Mevlânâ Abdülfettâh, fâizsiz borc almak iyidir. Niçin fâiz ile alıyorlar demiş. Siz de, böyle söyleme, Halâli inkâr mı ediyorsun? diyerek onu tekdîr etmişsiniz. Yavrum, bu sözünüz, kat’î olan halâl için doğrudur. İhtiyâcı olanın, fâiz ile borc almasına halâl deseniz bile, bunu yapmamak, yine dahâ iyi olur. Vera’ sâhibleri, ruhsat, izn verilen şeyleri yapmamış, herkese, azîmet yolunu göstermişlerdir. Lâhor şehrindeki müftîler, ihtiyâcı olana câiz olur demiş ise de, ihtiyâcdan ihtiyâca fark vardır. Her ihtiyâc, özr sayılırsa, fâizin harâm olacağı yer kalmaz. Fâizin harâm edilmesi abes, lüzûmsuz bir emr olur. Oruc, yemîn keffâreti niyyeti ile de, fakîrleri doyurmak için, fâiz ile borc almak câiz değildir. Fakîr doyuramıyan, oruc tutar).

Birinci Kısm - İkinci Kısm - Üçüncü Kısm - İndeks