Acem-Rum Savaşı Hakkında Müşriklerle Bahse Girişilmesi

Nübüvvetin sekizinci yılında idi 96 ki, İran ordusu ile Rum ordusu, 97 Şam toprağı ile İran toprağı arasında, 98 Ezriat'ta* Busra'da 99 karşılaşarak çarpışmışlar; İranlılar Rumları ağır bir yenilgiye uğratmışlardı. 100

Rumların şehirlerini yakıp yıkmışlar, 101 ağaçları kesmişler, 102 hatta İstanbul'a kadar ilerlemişler. 103 Halic'in üzerine konmuşlardı. 104 İstanbul'u uzun müddet kuşattıkları halde, yarısı denizde, yansı karada olduğu için, ele geçirememişlerdi.

İran Şahı, Kayserden tazminat olarak, dünya hükümdarlarından hiçbirinin sağlamaya güç yetinemeyeceği kadar çok altın, mücevherat, kumaşlar, hizmetçi kadınlar, uşaklar ve daha pek çok türlü mallar da istemiş; o da, muvafakat etmişti. 105

Kureyş müşrikleri, Farslıların (İranlıların) Rumları yenmelerini isterlerdi.

Çünkü, onlar putperest idiler.

Müslümanlar ise, Rumların Farslılan yenmelerini isterlerdi.

Çünkü, onlar Kitab ehli idiler. 106

Rumların mağlubiyet haberi Peygamberimiz aleyhisselâmla ashabına çok ağır geldi.

Peygamberimiz aleyhisselâm; Kitabsız Mecusilerin Kitab ehli olan Rumlara galip gelmelerini istemezdi.

Kureyş müşrikleri, Müslümanlara:

" Siz ehl-i Kitabsınız, Hıristiyanlar da Kitab ehlidirler.

Biz Kitabsız ümmîleriz.

Farslı kardeşlerimiz sizin Kitab ehli olan kardeşlerinize galip gelmişlerdir.

Siz de bizimle çarpışacak olursanız, muhakkak, biz size galip geliriz! " dediler. 107

Hazret-i Ebu Bekir müşriklerin bu sözlerini Peygamberimiz aleyhisselâma anınca, Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Şu muhakkak ki, onlar (Farslılar, er geç) mağlup olacaklardır! " buyurdu. 108

Yüce Allah da, bu hususta indirdiği âyetlerde şöyle buyurmuştur:

" Elif Lâm Mîm!

Rum(lar) mağlup oldu yakın bir yerde.

Halbuki, onlar, bu yenilmelerinin ardından, galip olacaklar. Bid'-i sinînde (üçten dokuza kadar olan yıllar içinde)*

Önünde de, sonunda da, emr Allah'ındır.

O gün, mü'minler de Allah'ın yardımıyla ferahlanacak.

O (Allah), kime dilerse yardım eder.

O (Allah) kudretiyle herşeye üstün gelen Azîz, rahmetiyle mü'minleri esirgeyen Rahîm'dir.

Bu, Allah'ın va'didir.

Allah va'dinden caymaz.

Fakat, insanların çoğu (bunu) bilmezler." 109

Bunun üzerine, Hazret-i Ebu Bekir Kureyş müşriklerinin yanına varıp:

" Sizler (putperest) kardeşleriniz (Farslılar)ın, bizim (Kitab ehli) kardeşlerimiz (Rumlar)a galip gelmesine seviniyor musunuz? Hiç de sevinmeyin!

Allah sizin gözlerinizi aydın etmeyecektir!

Vallahi, Rumlar muhakkak Farslılara galip geleceklerdir!

Bunu bize Peygamberimiz aleyhisselâm haber verdi! " deyince, Übeyy b. Halef kalkıp Hazret-i Ebu Bekir'e doğru vardı ve:

" Sen yalan söyledin! " dedi.

Hazret-i Ebu Bekir:

" Ey Allah düşmanı! Sensin yalancı olan!

Eğer üç yıla kadar, Rumlar Farslılara galip gelirse, bana on deve vermeyi borçlan!

Fakat, Farslılar Rumlara galip gelirse, ben sana on deve vermeyi borçlanayım! " diyerek bahse giriştiler.

Bundan sonra, Hazret-i Ebu Bekir Peygamberimiz aleyhisselâmın yanına gelip, Übeyy b. Halef ile aralarında geçeni haber verince, Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Ben, böyle mi andım?!

Âyetteki 'bid'i' sözü ancak üç ile dokuz arasındaki müddeti ifade eder.

Sen hemen gidip devenin sayısını da, müddeti de (ona göre) uzat! " buyurdu.

Hazret-i Ebu Bekir gitti. Übeyy b. Halefle karşılaştı.

Übeyy b. Halef:

" Sen galiba (bahse giriştiğine) pişman oldun?! " dedi.

Hazret-i Ebu Bekir:

" Hayır! Pişman olmadım!

İstersen, aramızdaki bahiste alınacak, verilecek develerin sayısını arttırai im, müddeti de uzatalım:

Bahiste kazanacak olan, yüz deve alsın! Kaybeden de yüz deve versin!

Müddet de dokuz yıla kadar uzatılsın! " dedi.

Übeyy b. Halef:

" Öyle yaptım! " dedi. 110

Hazret-i Ebu Bekir'in Peygamberimiz aleyhisselâmla gizlice Mekke'den ayrılıp Medine'ye hicret edeceği sıralarda idi ki, Übeyy b. Halef Hazret-i Ebu Bekir'e:

" Bahiste yenilecek olursan bana ödeyeceğin develer hakkında bir kefil ver" dedi.

Hazret-i Ebu Bekir de, oğlu Abdurrahman'ı kefil verdi.

Übeyy b. Halef de Uhud savaşına gitmek istediği zaman, Abdurrahman ondan bir kefil istedi, o da verdi. 111

Übeyy b. Halef Uhud'da Peygamberimiz aleyhisselâmı öldürmek isterken, Peygamberimiz aleyhisselâmın mızrağından aldığı yaradan kurtulamayarak, Mekke yakınındaki Şerifte öldü. 112

Rumlar belirlenen müddet içinde 113 birdenbire kalkınarak İranlıları ağır bir hezimete uğrattığı zaman; 114 Hazret-i Ebu Bekir Übeyy b. Halefin veresesinden yüz deveyi alıp. 115 Peygamberimiz aleyhisselâma getirdi. 116

Peygamberimiz aleyhisselâm da Hazret-i Ebu Bekir'e:

" Bunları fakirlere dağıt! " buyurdu. 117

O da fakirlere dağıttı. 118

Rumların İranlıları dokuz yıl içinde mağlup edecekleri hakkındaki ihbar-ı Kur’âniyenin böylece gerçekleşmesi üzerine, Mekkeli müşriklerden birçok kimseler Müslüman oldular. 119

-------------------------------------

96. Diyarbekrî, Hamîs, c. 1, s. 295.

97. Taberî, Tefsîr, c. 21, s. 18, Ebu'l-Fidâ, Tefsir, c. 3, s. 424.

98. Taberî, Tefsîr, c. 21, s. 21.

* Ezriat, Şam taraflarında, Belka ve Anman araanda bulunan Şam kasabalarındandır (Yakut, Mu'cemu'l-büldân, c. 1, s. 130).

99. Taberî, Tefsir, c. 21, s. 18, Zemahşerî, Keşşaf, c. 3, s. 214, İbn Esîr, Kâmil, c. 1, s. 476, Kurtubî, Tefsir, c. 14, s. 4, Nesefî, Medârik, c. 3, s. 265, Ebu'l-Fidâ, Tefsir, c. 3, s. 424, Beyzâvî, Tefsir, c. 2, s. 215, Hâzin, Tefsîr, c. 3, s. 427, Ebussuud, Tefsir, c. 7, s. 49.

100. Taberî, c. 21, s. 18, İbn Esir, c. 1, s. 476, Kurtubî, c. 14, s. 4, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 423, Beyzâvî, c. 2, s. 215-216, Hâzin, c. 3, s. 427.

101. Taberî. c21, s. 18, İbn Esîr, c. 1, s. 475, Kurtubî, c. 14, s. 4, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 423 424 425.

102. Taberî. c21, s. 18, İbn Esîr, c. 1, s. 475, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 423 424.

103. İbn Esîr, Kâmil, c. 1, s. 475, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 425.

104. Taberî, c. 21, s. 18, İbn Esîr, c. 1, s. 475, Kurtubî, c. 14, s. 4.

105. Ebu'l-Fidâ, Tefsîr, c. 3, s. 425.

106. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 276, Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 343, Taberî, c. 21, s. 16, Hâkim, Müstedrek, c. 2, s. 410, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 391, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 330, Kurtubî, c. 14, s. 1, Zehebî, Târîhu'l-islâm , s. 227, Ebu'l-Fidâ, Tefsîr, c. 3, s. 422, Suyûtî, Dürru'l-mensur, c. 5, s. 150.

107. Taberî, Tefsîr, c. 21, s. 17-18, Zemahşerî, Keşşaf, c. 3 , s. 214, Nesefi, Medârik, c. 3, s. 265, Hâzin, Tefsîr, c. 3, s. 427, Ebussuud, Tefsîr, c. 7, s. 49, Suyûtî, Dürru'l-mensur, c. 5, s. 152, Diyarbekrî, Hamîs, c. 1, s. 298.

108. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 276.

109. Rûm, 1-6.

110. Taberî, Tefsîr, c. 21, s. 18, Ebu’l-Fidâ, Tefsîr, c. 3, s. 424, Hâzin, Tefsîr, c. 3, s. 427, Suyûtî, Dürru'l -mensûr, c. 5, s. 152.

111. Kurtubî, Tefsîr, c. 14, s. 3, Hâzin, Tefsîr, c. 3, s. 427, Diyarbekrî, Hamîs, c. 1, s. 298.

112. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 89, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 251-252, Taberî, Târih, c. 3, s. 26, Hâkim, Müstedrek, c. 2, s. 327.

113. Kurtubî, Tefsîr, c. 14, s. 3.

114. Zemahşerî, Keşşaf, c. , s. 214, Kurtubî, Tefsîr, c. 14, s. 3, Ebussuud, Tefsîr, c. 7, s. 49, Diyarbekrî, Hamîs, c. 1, s. 298.

115. Zemahşerî, c. 3, s. 214, Kurtubî, c. 14, s. 3, Ebussuud, c. 7, s. 49, Diyarbekrî, c. 1, s. 298.

116. Zemahşerî, c. 3, s. 214, Beyzâvî, Tefsîr, c. 2, s. 216, Hâzin, c. 3, s. 428, Ebussuud, c. 7, s. 49, Diyarbekrî, c. 1, s. 298.

117. Zemahşerî, c. 3, s. 214, Kurtubî, c. 14, s. 3, Nesefî, c. 3, s. 265-266, Beyzâvî, c. 2, s. 216, Hâzin, c. 3, s. 428.

118. Kurtubî, Tefsîr, c. 14, s. 3.

119. Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 345, Ebu'l-Fidâ, Tefsîr, c. 3, s. 422.