İSLÂM TARİHİ / MEDİNE DEVRİ |
| |
Peygamberimiz aleyhisselâmın Medine Yönetimini Üstlenişi ve Bu Husustaki Yönetmelik Yazısının Tercümesi |
Peygamberimiz aleyhisselâm; Medine'ye hicret edip geldiği zaman, ilk işi, Mekkeli ve Medineli Müslümanlar arasında-kendilerini mallarıyla, canlarıyla birbirlerine bağlayan-bir kardeşlik kurarak Medine'de güçlü bir İslâm toplumu oluşturmak olmuştu. 256
Müşrik Medinelilerle Yahudilerden birçoklarının, aradaki akrabalık dolayısıyla, bu İslâm toplumuna karşı zaafları vardı.
Nitekim Mekkeli müşriklerin tehdit ve tahrikiyle Peygamberimiz ve Müslümanlar aleyhindeki teşebbüslerinden onları vazgeçirmeye, bu hususun hatırlatılması kâfi gelmişti.
İstekleri yerine getirilmeyen Mekkeli müşriklerin Medine'ye umumî bir baskın yapmaları ve orada Müslüman, müşrik ve Yahudi ayırmadan katliamda bulunmaları hiç de imkânsız değildi.
Çünkü, tehdit ve tahriklerinin neticesiz kaldığını öğrendikten sonra, Mekkeli müşrikler, Yahudilere de aynı tarzda tehdit ve tahrik mektubu göndermeyi ihmal etmem işlerdi. 257
Bu da, Müslüman olmayan Medinelilerin Peygamberimiz aleyhisselâma yaklaşmalarına yol açtı.
Bundan başka; öteden beri, Evsliler ayrı, Hazrecliler ayrı, Yahudiler de ayrı birer topluluk halinde idiler ve her topluluk Medine'de yegâne söz sahibi topluluk olma dava ve sevdasında idi.
Nitekim, Hazrecîler liderleri Abdullah b. Übeyy b. Selûl'ün başına hükümdarlık tacı giydirmeye, krallık sarığı sardırmaya hazırlanmış bulunuyorlardı. 258
Halbuki, ne Evsfler için Hazrecîbirbaş, ne Hazrecîler için Evsîbirbaş hoşa gider değildi. Denilebilir ki; Peygamberimiz aleyhisselâmın Medine'ye geliverişi, bütün Medinelilere pek makbule geçti.
Evsî ve Hazrecîlerin müşrikleri de, Yahudiler de, Peygamberimiz aleyhisselâma yöneldiler.
Bunun üzerine, Peygamberimiz aleyhisselâm aşağıdaki yönetmelik yazısıyla Medine'nin yönetimini üzerine aldı:
" Bismillâhirrahmânirrahîm. 259
Bu, Peygamber Muhammed (aleyhisselâm) tarafından, Kureyşli ve Yesribli (Medineli) mü'min ve Müslümanlar ile onlara bağlanmış ve katılmış olanlar ve onlarla birlikte savaşanlar arasında yazılan bir yazıdır:
Muhakkak ki, onlar, sair insanlardan ayn bir toplulukturlar.
Kureyş'ten olan Muhacirler kan diyetlerini aralarında-geleneğe göre-ortaklaşa ödeyecekleri gibi, esirlerinin kurtuluş akçelerini de-mü'minler arasında maruf olan adil esaslar dairesinde-ödeyeceklerdir.
Avf oğulları da, öteden beri olduğu gibi, kan diyetlerini-geleneğe göre-ortaklaşa ödeyecekleridir.
Her zümre, esirlerinin kurtuluş akçelerini de-mü'minler arasında maruf olan adil esaslar dairesinde-ödeyeceklerdir.
Haris oğulları, öteden beri olduğu gibi, kan diyetlerini-geleneğe göre-ortaklaşa ödeyeceklerdir. Her zümre, esirlerinin kurtuluş akçelerini de-mü'minler arasında maruf olan adil esaslar dairesinde-ortaklaşa ödeyeceklerdir.
Sâide oğulları, öteden beri olduğu gibi, kan diyetlerini-geleneklerine göre-ortaklaşa ödeyeceklerdir. Her zümre, esirlerinin kurtuluş akçelerini de-mü'minler arasında maruf olan adil esaslar dairesinde-ortaklaşa ödeyeceklerdir.
Cüşem oğulları, öteden beri olduğu gibi, kan diyetlerini-geleneklerine göre-ortaklaşa ödeyeceklerdir.
Her zümre, esirlerinin kurtuluş akçelerini de-mü'minler arasında maruf olan adil esaslar dairesinde-ortaklaşa ödeyeceklerdir.
Neccar oğulları, öteden beri olduğu gibi, kan diyetlerini-geleneklerine göre-ortaklaşa ödeyeceklerdir.
Her zümre, esirlerinin kurtuluş akçelerini de-mü'minler arasında maruf olan adil esaslar dairesinde-ortaklaşa ödeyeceklerdir.
Amr b. Avf oğulları, öteden beri olduğu gibi, kan diyetlerini-geleneklerine göre-ortaklaşa ödeyeceklerdir.
Her zümre, esirlerinin kurtuluş akçelerini de-mü'minler arasında maruf olan adil esaslar dairesinde-ortaklaşa ödeyeceklerdir.
Nebit oğulları, öteden beri olduğu gibi, kan diyetlerini-geleneklerine göre-ortaklaşa ödeyeceklerdir. Her zümre, esirlerinin kurtuluş akçelerini de-mü'minler arasında maruf olan adil esaslar dairesinde-ortaklaşa ödeyeceklerdir.
Evs oğulları, öteden beri olduğu gibi, kan diyetlerini-geleneklerine göre-ortaklaşa ödeyeceklerdir. Her zümre, esirlerinin kurtuluş akçelerini de-mü'minler arasında maruf olan adil esaslar dairesinde-ortaklaşa ödeyeceklerdir.
Mü'minler; borçlu ve çok çoluklu-çocuklu olanları kendi hallerine bırakmayarak, onların kurtuluş akçelerini veya kan diyetlerini-aralarında maruf olan adil esaslar dairesinde-ödeyeceklerdir.
***
Hiçbir mü'min diğer bir mü'minin mevlası* ile aleyhte bir anlaşma yapmayacaktır.
Takvalı mü'minler; içlerinden, azgınlık eden veya zulüm ve haksızlık yapmak isteyen veya günah işleyen veya düşmanlık eden, yahut mü'minler arasında kanşıklık çıkaran kimseye karşı cephe alacaklar ve-o kendilerinden birinin evladı da olsa-hepsinin elleri onun aleyhine kalkacaktır.
Hiçbir mü'min bir kâfir için bir mü'mini öldürmeyecek ve mü'mine karşı kâfire yardım da etmeyecektir.
Allah'ın ahdi ve te'minat birdir; onların, en hakir görülenlerine bile şâmildir. Çünkü, mü'minler, diğer insanlardan ayrı olarak, birbirlerinin mevlasıdırlar.
Yahudilerden, bize tâbi olanlar da, hiçbir zulme uğratmaksızın ve aleyhlerinde bir yardımlaşma olmaksızın, yardım göreceklerdir.
Mü'minlerin sulhu, barışı birdir.
Hiçbir mü'min, Allah yolundaki bir savaşta, mü'minlerden ayrı olarak sulh yapmayacak; onlar, ancak aralarında, müsavat ve adalet dairesinde hep birlikte sulh yapacaklardır.
***
Bizimle birlikte savaşa katılan bütün savaşçılar, aralarında, birbirleriyle nöbetleşeceklerdir.
***
Mü'minler, birbirlerinin Allah yolunda dökülen kanlarının öcünü almakla mükelleftirler.
***
Takvalı mü'minler, en güzel, en doğru yol üzeredirler.
Onlar hiçbir müşrik Kureyşlinin malını ve canını korumayacak, bu yolda bir mü'mine engel de olmayacaktır.
Bir kimsenin bir mü'mini sebepsiz yere öldürdüğü kesin delillerle sabit olunca, öldüren hakkında kısas hükmü uygulanacaktır.
Ölenin velîsi buna nza göstermediği takdirde, bütün mü'minler ona karşı cephe alacaklardır. Kendilerine, bundan başkası helal olmaz.
Bu sahifedekileri kabul ve ikrar eden, Allah'a ve ahiret gününe inanan bir mü'minin, ortaya kötü bir hadise çıkaran kimseye yardım etmesi ve onu barındırması helal değildir.
Öylesine yardım eden veya onu barındıran kimse, Kıyamet günü Allah'ın lanet ve gazabına uğrayacak; onun tevbesi de, kurtuluş akçesi de kabul olunmayacaktır.
Herhangi bir şeyde ihtilafa düştüğünüzde, o, Yüce Allah'a ve Muhammed (aleyhisselâm)a arz ve havale olunacaktır.
***
Yahudiler; mü'minlerle birlikte savaşa devam ettikleri müddetçe, savaş masraflarına katılacaklardır.
***
Avf oğulları Yahudileri mü'minlerle birlikte bir topluluk oluşturacaklar; Yahudiler kendi dinlerinde, Müslümanlar da kendi dinlerinde olacaklardır.
Onların (Yahudilerin) mevlaları için de, kendileri için de, bu böyledir. Şu kadar ki, bunlardan bir zulüm veya bir kötülük irtikap eden, ancak kendini ve ev halkını tehlikeye sokmuş olacaktır.
***
Neccar oğulları Yahudileri için olan hüküm de, Avf oğulları Yahudileri için olan hüküm gibidir.
***
Haris oğulları Yahudileri için olan hüküm de, Avf oğulları Yahudileri için olan hüküm gibidir.
***
Sâide oğulları Yahudileri için olan hüküm de, Avf oğulları Yahudileri için olan hüküm gibidir.
***
Cüşem oğulları Yahudileri için olan hüküm de, Avf oğulları Yahudileri için olan hüküm gibidir.
***
Evs oğulları Yahudileri için olan hüküm de, Avf oğulları Yahudileri için olan hüküm gibidir.
Salebe oğulları Yahudileri için olan hüküm de, Avf oğulları Yahudileri için olan hüküm gibidir. Bunlardan, bir zulüm veya bir kötülük irtikap eden, ancak kendini ve ev halkını tehlikeye sokmuş olacaktır.
***
Sa'lebe'nin bir kolu olan Cefne de, onlar gibi (Salebe gibi) mütalaa edilecektir.
***
Şutaybe oğulları için olan hüküm de, Amr b. Avf oğulları Yahudileri için olan hüküm gibidir.
***
Şüphe yok ki, iyilik, kötülükten ayrı ve başkadır.
***
Salebe oğullarının mevlalan da, Salebe gibidirler.
***
Yahudilere karışmış ve bağlanmış olanlar, Yahudiler gibidirler.
Onlardan (Yahudilerden) hiçbir kimse, Muhammed (aleyhisselâm)ın izni olmadan askerî bir sefere çıkamayacaktır.
***
Bir yaralamanın öcünü almak, yasaklanmayacaktır.
Fırsat kollayarak cinayet işleyen kimse, o cinayeti kendisine ve ev halkına işlemiş olacaktır. Zalime karşı işlenecek cinayet bundan müstesnadır. Allah bu hususta doğru ve iyi davranmış olanlardan hoşnut olur.
(Savaş halinde) Yahudilerin masrafları kendilerine, Müslümanların masrafları da kendilerine ait olacaktır.
Şu kadar ki, onlar bu Sahife sahiplerine harp açanlara karşı aralarında yardımlaşacaklar ve aralarında öğüt verme ve iyilik dileme esas olacaktır.
Elbette ki, iyilik, kötülükten ayrı ve başkadır.
Hiç kimse, müttefikine kötülük yapmayacak, mazluma mutlaka yardım edilecektir.
Yahudiler, mü'minlerle birlikte savaşa devam ettikleri müddetçe, savaş masraflarına ortak olacaklardır.
***
Yesrib vadisinin içerisi, bu Sahife sahipleri için, haram, dokunulmaz bir bölgedir.
Himaye altında bulunan kimse-zarar verici ve kötülük işleyici olmamak şartıyla- bizzat himayeci gibidir.
***
Himaye verme hakkına sahip kimsenin izni müstesna, kimseye himaye hakkı verilemez.
Bu sahife sahipleri arasında herhangi bir hadise veya münazaa çıkar ve bunun onların aralarını bozmasından korkulursa, o, Yüce Allah'a ve Muhammed Resûlullah (aleyhisselâm)a arz ve havale edilecektir.
Şüphe yok ki, Allah, bu Sahifedekilere riayetsizlikten son derece sakınan, doğruluğu ve iyiliği şiar edinenlerden hoşnut olur.
***
Ne Kureyşîler, ne de onlara yardım edenler, hiçbir suretle himaye olunmayacaklardır.
***
Yesrib'e saldıracak kimselere karşı, onlar (Müslümanlar ve Yahudiler) aralarında yardımlaşacaklardır.
Onlar (Yahudiler) sulh akdetmeye veya sulh akdine katılmaya (mü'minler tarafından) davet edildiklerinde, o sulhu akdedecekler veya o sulhun akdine katılacaklardır. Din uğrunda savaşanlar bundan müstesnadır.
Herkes, kendine düşen kısımdan sorumlu tutulacaktır.
***
Bu Sahife sahipleri için konulan, kabul edilen hükümler, aynen Evs Yahudilerinin mevlalarına ve kendilerine de-bu Sahife sahipleri tarafından-iyiniyetle tatbik olunacaktır. Şüphe yok ki, iyilik kötülükten ayrı ve başkadır.
Kazanıcının kazandığı ancak kendisinedir.
***
Muhakkak ki, Allah, bu Sahife'dekilere en doğru ve en iyi şekilde riayet edilmesinden hoşnut olur.
***
Bu yazı, bir zalimi ve suçluyu cezalandırmaya asla engel olmayacaktır.
***
Medine'den çıkan da emniyette, Medine'de oturan da emniyette bulunacaktır. Bir zulüm veya suç işleyen kimse bundan müstesnadır.
Allah'ın himayesi, iyilik yapan, kötülüklerden sakınan kimseler içindir. Muhammed (aleyhisselâm) Allah'ın Resûlüdür." 260
-------------------------------------
256. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 150-152, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 238, c. 3, s. 22.
257. Zührî, Megâzî, s. 71, 72, Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 358-359, Ebu Dâvud, Sünen, c. 3, s. 156.
258. İbn İshak, İbn Hişam , Sîre, c. 2, s. 238, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 203, Buhârî , Sahih, c. 5, s. 173, Müslim, Sahih, c. 3, s. 1423.
259. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 147, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 197, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 224.
* Mevlâ; köle azad eden kişi, azadlanmış köle, dost, yardımcı, antlaşılan kişi. , gibi çeşitli mânâlara gelir. (İbn Kuteybe, Te'vflu Müşkili'l-Kur'ân, s. 352, Buharî, Sahih, 5, s. 178-179).
260. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 147-150, Ebu Ubeyd, Kitâbu'l-emvâl, s. 290-294, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 197-198, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 224-226.