Amr b. Avf oğullarından:

1. Züvey b. Haris,

Hubeyb oğullarından:

2. Cülas b. Süveyd,

3. Haris b. Süveyd.

Cülas; Tebük gazasında Peygamberimiz aleyhisselâmdan geride kalan kimselerden olup, Peygamberimiz aleyhisselâm aleyhinde:

" Andolsun, bu adam doğru ise, biz eşeklerden daha kötüyüzdür! " demişti.

Cülas'ın üvey oğlu olan Umeyr b. Sa'd:

" Vallahi ey Cülas! Sen bana insanların en sevgilisisin ve cömertlik bakımından benim katımda insanların en iyisi ve en güzelisin ve hoşa gitmeyen birşeyin kendisine isabet etmesi bana en ağır ve en güç gelenisin!

Fakat sen öyle bir söz söyledin ki, eğer onu senin aleyhine açıklarsam, seni perişan ve rüsvay ederim!

Eğer o sözünün karşısında susarsam, dinim helak olur!

Bunlardan biri, bana ötekinden daha kolaydır! " dedikten sonra, Peygamberimiz aleyhisselâma gidip Cülas'ın söylediği şeyi anlattı.

Cülas, Peygamberimiz aleyhisselâmın huzurunda Allah'a yemin ederek:

" Umeyr benim hakkımda muhakkak yalan söylemiştir. Ben Umeyr b. Sa'd'ın söylediği şeyi söylemedim! " dedi.

Bunun üzerine, Yüce Allah, Cülas hakkında indirdiği âyette288 şöyle buyurdu:

" Onlar (söyledikleri sözü) söylemedikleri hakkında Allah'a yemin ediyorlar.

Andolsun ki, onlar o küfür kelimesini söylemişlerdir.

Onlar Müslümanlıklarını açıkladıktan sonra da kâfir oldular.

Onlar, başaramadıklar birşeye de yeltendiler.

Halbuki, intikam almaya yeltenmeleri için, Allah ile peygamberinin lütuf ve inayetiyle onlan zenginleştirmiş olmasından başka da (bir sebep) yoktu.

Eğer (nifaktan) tevbe ederlerse, onlar için hayırlı olur.

Yüz çevirirlerse, Allah onlan dünyada da, ahirette de pek acıklı bir azaba uğratır; yeryüzünde onlar için ne bir yar, ne de bir yardımcı vardır artık! " 289

Levzan oğullarından:

4. Nebtel b. Haris.

Peygamberimiz aleyhisselâm, bunun hakkında:

" Kim şeytana bakmak isterse, Nebtel b. Hâris'e baksın! " buyurmuştur.

Nebtel; iri yapılı, uzun boylu, tepesinin saçı kabarık, kıpkızıl gözlü, siyahımsı kızıl yanaklı bir adamdı.

Peygamberimiz aleyhisselâmin yanına gelir, onunla konuşur, onu dinler, onun sözlerini münafıklara nakleder ve:

" Muhammed ancak bir kulaktır!

Kim ona birşey haber verirse, onu doğrular! " derdi.

Cebrail aleyhisselâm, Nebtel'in sakınılacak bir adam olduğunu bildirmiştir.

Yüce Allah, onun hakkında indirdiği âyette 290 şöyle buyurdu:

" (Yine o münafıkların) içinde öyleleri vardır ki, peygamberi incitirler ve 'O bir kulaktır! ' derler.

De ki: O sizin için bir hayır kulağıdır!

Allah'a inanır, mü'minler(in sözün)e inanır.

İçinizden, iman edenler için de, bir rahmettir o!

Allah Resûlünü incitenler (yok mu, işte) en acıklı azab onlarındır." 291

Dubay'a oğullarından:

5. Ebu Habibe b. Ez'ar,

Ebu Habibe, Dırar mescidini yapanlardandı.

6. Muatfib b. Kuşayr,

7. Rafi' b. Zeyd,

8. Bişr.

Bunlarla Müslümanlar arasında çıkan bir ihtilaf üzerine, Müslümanlar Peygamberimiz aleyhisselâma, bunlar da kâhinlere başvurmuşlardı.

Bunun üzerine, Yüce Allah, indirdiği âyette 292 şöyle buyurdu:

" Sana indirilene de, senden önce indirilmiş olanlara da her halde iman ettiklerini boş yere iddia edenlere bakmadın mı ki, - onlar, kendini inkâr etmeleriyle emrolundukları halde - yine sihirbazın huzurunda muhakeme olunmalarını isterler. Şeytan da onları (bir daha dönemeyecekleri kadar) uzak bir sapkınlıkla büsbütün saptırmak ister." 293

Muattib b. Kuşayr, Uhud gününde de, şöyle demişti:

" Eğer bize bu işten birşey (bir pay) olsaydı, burada öldürülmezdik! "

Yüce Allah, bu hususta indirdiği âyette 294 şöyle buyurdu:

" ... Bir zümre de, canları sevdasına düşmüş, Allah'a karşı, Cahiliye zannı gibi, hakka aykırı bir zan besliyorlar ve 'Bu işten bize ne?' diyorlardı.

De ki: Bütün iş Allah'ındır!

Onlar, sana açıklayamayacaklarını içlerinde saklıyorlar ve:

'Bu işten birşey (bir pay) olsaydı, burada öldürülm ezdik! ' diyorlardı.

Onlara de ki: 'Siz evlerinizde olsaydınız bile, üzerlerine öldürülmesi yazılmış olanlar, yine muhakkak, yatacakları (vurulup düşecekleri) yerlere çıkıp gidecekti.

(Allah, bunu) sinelerinizin içindekini yoklamak, yüreklerinizdekini temizlemek için (yaptı). '

Allah, sinelerdeki özü hakkıyla bilendir." 295

Muattib b. Kuşayr, Hendek savaşı gününde de;

" Muhammed bize Kayserin hazinelerini yiyeceğimizi va'd ediyor. Halbuki bizden birisi abdest bozmaya giderken bile güvenlik içinde bulunamıyor! " demişti.

Bunun üzerine, Yüce Allah, indirdiği âyette 296 şöyle buyurdu:

" O vakit, münafıklar ile kalblerinde bir hastalık bulunanlar; Allah ve Resûlü bize bir aldatıştan başka birşey va'd etmemiş!' demişlerdi." 297

9. Sehl b. Huneyf'in kardeşi Abbad b. Huneyf,

10. Bahzac,

11. Amr b. Hizam,

12. Abdullah b. Nebtel.

Bunlar, Dırar mescidini yapanlardandı.

Sa'lebe oğullarından:

13. Cariye b. Âmir,

14. Yezid b. Cariye b. Âmir,

15. Mücemmi' b. Cariye b. Âmir.

Bunlar da, Dırar mescidini mescid edinenlerdendi.

Ümeyye oğullarından:

16. Vedia b. Sabit.

Dırar mescidini yapanlardan ve:

" ... Andolsun ki, biz ancak lafa dalmış, şakalaşıyorduk! " diyenlerdendi.

Yüce Allah, haklarında indirdiği âyette298 şöyle buyurdu:

" Şayet kendilerine sorsan, 'Andolsun ki, biz ancak lafa dalmış bulunuyor, şakalaşıyorduk! ' derler. De ki: Allah ile, O'nun âyetleriyle, O'nun resûlü ile mi eğleniyordunuz?!

Siz özür dilemeye kalkmayın!

Siz, iman ettiğinizi söyledikten sonra, küfrettiniz!

İçinizden bir zümreyi affetsek bile, diğer zümreyi, onlar cürümlerinde ısrar eden kimseler oldukları için, azabımıza uğratacağız.

Münafık erkekler de, münafık kadınlar da birbirinin parçasıdırlar.

Onlar kötülüğü emreder, iyilikten vazgeçirmeye uğraşırlar.

Ellerini yumarlar.

Onlar Allah'ı unuttular. Allah da onları unuttu!

Şüphe yok ki, münafıklar fâsıkların ta kendisidirler!

Allah, erkek münafıklara da, kadın münafıklara da, bütün kâfirlere de, kendileri içinde temelli kalmak üzere, Cehennem ateşini va'd etti. Bu, onlara yeter!

Allah onları rahmetinden kovdu! Onlara bitmez tükenmez bir azab vardır." 299

Ubeyd b. Zeyd oğullarından:

17. Hizam b. Halid.

Dırar mescidi evinde yapılmış olan kişidir.

Nebit oğullarından:

18. Mirba' b. Kayzî.

Bu adam, Peygamberimiz aleyhisselâm Uhud'a giderken önüne çıkıp, bahçesinden geçirmek istememiş:

" Ey Muhammed! Eğer sen gerçekten peygambersen, bahçemin içinden geçmeni sana helal etmem! " diye konuşmuş ve eline bir avuç toprak alıp:

" Vallahi, ben bu toprağın senden başkasına değmeyeceğini bilsem, onu sana atardım! " demiş; Müslümanlar onu öldürmeye kalkıştıkları zaman, Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Bırakınız onu! O kördür! Onun kalbi de kördür! Görüşü de kördür! " buyurmuştur.

Abduleşhellerin kardeşi Sa'd b. Zeyd, yayı ile vurup onun başını yarmıştı.

19. Mirba' b. Kayzî'nin kardeşi Evs b. Kayzî.

Hendek savaşı gününde, Peygamberimiz aleyhisselâma:

" Yâ Rasûlallah ! Evlerimiz açık bir haldedir. Bize izin ver de onlara dönelim! " demiştir. Yüce Allah, bu hususta indirdiği âyette 300 şöyle buyurmuştur:

" ...Onlardan bir kısmı da, 'Gerçekten, evlerimiz açıktır!' diyerek Peygamberden izin istiyordu. Halbuki, onların evleri açık değildi. Onlar kaçmaktan başka birşey arzu etmiyorlardı." 301

Zafer oğullarından:

20. Hâtıb Ümeyye b. Râfi'.

İri yapılı ihtiyar bir kimse olup, kendisinin Yezid b. Hâtib isminde Müslüman ve hayırlı bir oğlu vardı ki, Uhud savaşı gününde yaralanmış ve Zafer oğullarının evine götürülmüştü.

Kendisi ölmek üzere iken, oradaki Müslüman erkek ve kadınlar onun yanına toplanmışlardı. Kendisini Cennetle müjdeledikleri zaman, babası Hâtıb, münafıklığını açığa vurarak: " Evet! Vallahi, yüzerlik otundan bir Cennet! Vallahi bu zavallıyı aldattınız! " demiştir.

21. Büşeyr b. Ubeynk.

Kendisi iki zırh hırsızı Ebu Tu'ma olup, Yüce Allah onun hakkında indirdiği âyette 302 şöyle buyurmuştur:

" Nefislerine hainlik etmiş kimselerden yana mücadele etme!

Çünkü, Allah hainlikte ileri gitmiş günahkarları sevmez." 303

Zafer oğullarının müttefiklerinden:

22. Kuzman.

Peygamberimiz aleyhisselâm, bunun hakkında:

" O muhakkak Cehennem ehlindendir! " buyurmuştu.

Uhud savaşı günü, şiddetli bir savaş oldu.

Müşriklerden birtakım kimseler öldürüldü.

Kuzman'da da yaralar açıldı.

Kendisini Zafer oğullarının evine götürdüler.

Müslümanlardan bazı kimseler, ona:

" Ey Kuzman! Müjdeler olsun, bugün ibtilâya uğradın. Sana, Allah yolunda, gördüğün şey isabet etmiştir! " dediler.

Kuzman:

" Ben ne diye müjdeleneyim? Vallahi, ben ancak kavmimden utandığımdan dolayı gayrete gelip savaştım! " dedi.

Kuzman, yaralarının ağrısına dayanamadığı zaman, ok çantasından bir ok alıp elinin damarlarını kesti ve intihar etti. 304

Hazrec Kabilesinden olan münafıklar:

23. Rafi' b. Vedia,

24. Zeyd b. Amr,

25. Amr b. Kays,

26. Kays b. Amr b. Sehl.

Cüşem oğullarından:

27. Cedd b. Kays.

Cedd b. Kays; Peygamberimiz aleyhisselâma:

" Yâ Muhammed! Bana izin ver, beni fitneye düşünme! " diyen kimsedir.

Yüce Allah, onun hakkında indirdiği âyetlerde305 şöyle buyurdu:

" Onlardan kimi de 'Bana izin ver! Beni fitneye düşürme! ' diyecektir.

Haberin olsun ki; onlar zaten fitne çukuruna düşmüşlerdir.

Cehennem ise, o kâfirleri her halde ve her halde çepeçevre kuşatıcıdır.

Sana bir iyilik gelirse, bu onların fenasına gider.

Sana bir musibet erişirse, 'Biz daha önceden ihtiyat tedbirlerimizi almışızdır! ' derler ve böbürlene böbürlene dönüp giderler.

De ki: Allah'ın bizim için yazdığından başkası asla bize erişmez! O bizim Mevlâmızdır.

Onun için, mü'minler yalnız Allah'a güvenip dayansınlar.

De ki: Siz bizde iki güzelliğin birinden başkasını mı beklersiniz? Halbuki, biz sizde Allah'ın ya Kendi katından, ya da bizim elimizle bir azab getireceğini bekliyoruz. Haydi, siz bizim akıbetimizi bekleyedurun; biz de sizinle beraber bekleyiciyiz.

De ki: Gerek gönül rızasıyla, gerek istemeyerek harcayın, sizden hiçbir şey kat'iyyen kabul olunmayacaktır. Çünkü, siz fâsıklar güruhu oldunuz!

Onların nafakalarının kabul edilmesine engel olan da, sırf şudur

Çünkü, onlar Allah'a ve resûlüne küfrettiler.

Namaza da, ancak üşene üşene gelirler.

İştihasız olmadıkça da, harcamazlar." 306

Abduleşhel oğullarından:

28. Dahhâk b. Sabit.

Hassan b. Sabit, söylediği bir şiirde Dahhâk b. Sabitin Yahudiliği sevdiğini ve Müslümanlığı sevmediğini açıklamıştır. 307

Avf b. Hazrec oğullarından:

29. Abdullah b. Übeyy b. Selûl. Münafıkların başı idi.

Yahudi bilginlerinin münafıklarından Vedia, Malik b. Ebi Kavkal, Süveyd ve Dâis, Abdullah b. Übeyy b. Selûl'ün yanında toplanırlardı.

Beni Mustalık gazasında:

" Medine'ye dönersek, andolsun ki, en şerefli ve en güçlü olan, en hakir ve en zayıf olanı, oradan mutlaka çıkaracaktır" diyen, o idi. 308

Yüce Allah, bu hususta indirdiği âyette şöyle buyurdu:

" Onlar, 'Eğer Medine'ye dönersek, andolsun ki, en şerefli ve güçlü olan, oradan en hakir ve zayıf olanı muhakkak çıkaracaktır' diyorlardı.

Halbuki, şeref, güç ve galibiyet Allah'ındır, Allah'ın resûlünündür ve mü'minlerindir.

Fakat münafıklar (bunu) bilmezler." 309

Peygamberimiz aleyhisselâm Beni Nadîr Yahudilerini muhasara altına aldığı zaman, bunlar dessaslık yapmışlar;

" Siz yerinizde sabit durunuz! Vallahi, eğer siz yurdunuzdan çıkarılırsanız, biz de muhakkak sizinle birlikte çıkar gideriz! Sizin aleyhinizde, hiçbir kimseye itaat etmeyiz! Eğer sizinle çarpışılırsa, muhakkak ve muhakkak, biz size yardım ederiz! " demişlerdi. 310

Bunun üzerine, Yüce Allah, indirdiği âyetlerde şöyle buyurdu:

" Ehl-i kitabdan da küfreden kardeşlerine, 'Andolsun ki, eğer siz yurtlarınızdan çıkarılırsanız, biz de muhakkak sizinle birlikte çıkar gideriz. Sizin aleyhinizde, hiçbir kimseye, hiçbir zaman itaat etmeyiz! Eğer sizinle çarpışılırsa, muhakkak ve muhakkak, biz size yardım ederiz! ' demekte olan o münafıkları görmedin mi?

Halbuki, Allah şahitlik eder ki, onlar hakikaten ve kesin olarak yalancıdırlar.

Andolsun ki, onlar yurtlarından çıkanlacak olurlarsa, onlarla birlikte çıkmazlar, gitmezler.

Eğer onlar muharebeye tutulurlarsa, onlara yardım da etmezler.

Faraza yardım etseler bile, andolsun ki, mutlaka arkalarını dönerler.

Sonra da, kendileri yardım göremezler.

Herhalde sizin onların yüreklerinde yaşayan korkunuz, Allah'tan korkularından daha şiddetlidir.

Bu da, onların ince anlamazlar güruhundan oluşundandır.

Onlar müstahkem kasabalarda yahut duvarlar arkasında bulunmaksızın, sizinle toplu bir halde vuruşam azlar.

Kendi aralarındaki savaşları ise çetindir.

Sen onları derli toplu sanırsın. Halbuki, kalbleri darmadağınıktır.

Bu da, onların akıllarını kullanmaz bir kavim oluşundandır.

Onların hali, kendilerinden az zaman öncekilerin hali gibidir ki, onlar yaptıklarının akıbetini tatmışlardı.

Onlar için, âhirette de, çetin bir azab vardır.

Münafıkların hali de, şeytanın hali gibidir:

Çünkü, şeytan insana Küfret! ' derde, o küfredince; 'Ben âlemlerin Rabbi olan Allahtan korkanm' der.

Nihayet, ikisinin de akıbeti, hakikaten, temelli ateşin içinde kalmaları olmuştur.

İşte, zalimlerin cezası budur! " 311

Münâfıkûn sûresi de, işte, başta Abdullah b. Übeyy b. Selûl olmak üzere, bu münafıklar hakkında nazil olmuş 312 ve bu sünede şöyle buyurulmuştur:

" Münafıklar, sana geldikleri zaman, 'Şehadet ederiz ki; sen, muhakkak ve mutlak, Resûlullah'sın' dediler.

Allah da bilir ki; sen elbette ve elbette O'nun resûlüsün.

Fakat, Allah o münafıkların hiç şüphesiz yalancılar olduğunu da biliyor.

Onlar yeminlerini bir kalkan edindiler de, Allah'ın yolundan saptılar.

Gerçekten, onların yapmakta olduklan şeyler ne kötüdür!

Onlar (zahiren) iman ettiler. Fakat, sonra da kâfir oldular.

Bu yüzden, kalblerinin üzerine (küfür) mühr(ü) basıldı.

Bunun için, onlar (imanın hakikatini) anlayamazlar.

Onları gördüğün zaman, gövdeleri (kalıplan, kıyafetleri belki) hoşuna gider.

Söyleseler, sözlerini dinlersin.

Halbuki, onlar (elbise) giydirilmiş kocaman odunlar gibidir!

Her gürültüyü kendi aleyhlerinde sanırlar.

Asıl düşman onlardır. Allah gebertsin onlan!

Nasıl olup da (haktan) döndürülüyorlar?

Onlara, 'Geliniz! Allah'ın Resûlü sizin için istiğfar ediversin' denildiği zaman, başlarını çevirdiler!

Gördün ki, onlar, kibirlerine yediremeyerek, hâlâ yüz döndürüyorlar!

Sen, onlar için ha istiğfar etmişsin ha etmemişsin, haklarında birdir Allah onlan kat'iyyen yarlıgamaz!

Şüphe yok ki, Allah, fâsıklar güruhunu doğru yola iletmez.

Onlar öyle kimselerdir ki: 'Resûlullahın yanındaki kimseleri beslemeyiniz-tâ ki dağılıp gitsinler! ' diyorlardı.

Halbuki, göklerin ve yerin bütün hazineleri Allah'ındır!

Fakat o münafıklar ince anlamazlar.

Onlar, 'Eğer Medine'ye dönersek, andolsun ki, en şerefli ve güçlü olan, en hakir ve en zayıf olanı oradan muhakkak çıkaracaktır' diyorlardı.

Halbuki, şeref, kuvvet ve galibiyet Allah'ındır, Resûlullahındır ve mü'minlerindir.

Fakat o münafıklar bunu bilmezler." 313

-------------------------------------

288. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 166, Ebu'l-Fidâ, Tefsir, c. 2, s. 371.

289. Tevbe: 75.

290. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 168.

291. Tevbe: 61.

292. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 172-173.

293. Nisa: 60.

294. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 169.

295. Al-i İmran: 154.

296. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 169.

297. Ahzâb: 12.

298. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 170.

299. Tevbe: 65-68.

300. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 170.

301. Ahzâb: 13.

302. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 171.

303. Nisa: 107.

304. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 171-172.

305. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 173.

306. Tevbe: 49-54.

307. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 172.

308. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 173, Taberî, Tefsîr, c. 28, s. 112, Vâhidî, Esbâbu'n-nüzül, s. 287.

309. Münâfikûn: 8.

310. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 173-174.

311. Haşr: 11-17.

312. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 173-174.

313. Münâfikûn: 1-8.