Bunun üzerine, Havle Hatun Yüce Allah'a yöneldi ve:

" Ey Allah'ım! Ben bugün halimin perişanlığını, üzüntülerimi, kocamdan ayrılmanın üzerimdeki zahmet ve meşakkatini.. Sana şikâyet ediyorum! 682 Yoksulluğumu Sana şikâyet ediyorum 1683

Körpe çocuklarım var! Onları ona koysam, zayi olur, ölür giderler; kendi yanıma alsam, aç kalırlar. 684

Ey Allah'ım! Şikâyetlerim ancak Sanadır! 685

Ey Allah'ım! Bu yolda bizim için genişlik, çıkar yol olacak şeyi, Peygamberinin diline indir! " diyerek ağlamaya başladı.

O sırada Hazret-i Âişe'nin odasında bulunanlar da, ona acıdıklarından, ağladılar.

Havle Hatun, Peygamberimiz aleyhisselamın önünde hem ağladığı, 686 hem de:

" Yâ Rasûlallah! Halime bak! Sana kurban olayım yâ Nebiyyallah! Bana bak! Allah beni sana feda etsin! " diyerek yalvarıp durduğu sırada, 687 vahiy hali Peygamberimiz aleyhisselamı bürüdü.

Peygamberimiz aleyhisselamın gözleri yumuldu. Alnından inci taneleri gibi terler dökülmeye başladı. 688

Hazret-i Âişe, Havle Hatuna:

" Sus! " diye işaret etti.

Havle Hatun konuşmaya devam edince:

" Ey Havle! Konuşmanı ve hitaplarını kes artık! Görmüyor musun, Resûlullaha vahyolunuyor! 689 Gelen vahiy herhalde senin hakkındadır" dedi.

Havle Hatun:

" Ey Allah'ım! Sen benim hakkımda hayırlı olanı ihsan et! Ben Senin peygamberinden ancak hayırlı olanı diler ve umarım" dedi.

Vahiy hali kendisinden sıyrılınca, Peygamberimiz aleyhisselam gülümseyerek doğruldu ve:

" Ey Havle! " diye seslendi.

Havle Hatun:

" Lebbeyk! =Buyur, emrine amadeyim! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Yüce Allah, ikinizin (senin ve kocanın) hakkında vahiy indirdi. 690 Seni müjdelerim! " buyurdu.

Havle Hatun:

" Hayırlı olmasını dilerim! " dedi. 691

Peygamberimiz aleyhisselam inen âyetleri ona okudu-ki, inen âyetlerde şöyle buyurulmakta idi:

" Ey Resûlüm! Kocası hakkında seninle direşip duran, halinden Allah'a da şikâyet etmekte olan kadının sözünü, Allah işitmiştir.

Allah, sizin konuşmanızı zaten işitiyordu.

Çünkü, Allah hakkıyla işitici, hakkıyla görücüdür.

İçinizden zıhar yapmakta olanların kanları, onların anaları değildir. Onların analan, kendilerini doğurandan başkası değildir.

Şüphe yok ki, zıhar yapmakla, onlar çirkin ve yalan bir söz söylemiş oluyorlar.

Elbette, Allah çok bağışlayıcı ve çok yarlıgayıcıdır.

Kadınlardan zıhar ile ayrılmak isteyip de, sonra, dediklerini geri alacaklar için, birbirleriyle temas etmezden önce, bir köle azad etmek gerekir.

İşte, size bununla öğüt veriliyor.

Allah, ne yaparsanız, hakkıyla haberdardır

Fakat, kim bunu bulamazsa, yine, birbirleriyle temas etmezden önce, aralıksız olarak iki ay oruç tutsun!

Buna da güç yetiremezse, altmış yoksul doyursun!

Cezadaki bu hafifletme, Allah'a ve Allah'ın Peygamberine imanda sebat etmekte olduğunuz içindir.

Bu hükümler, Allah'ın koyduğu hadlerdir.

Bunları kabul etmeyen kâfirler için ise, elem verici bir azap vardır." 692

-------------------------------------

682. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 379, Taberî, Tefsir, c. 28, s. 4.

683. Taberî, Tefsir, c. 2, s. 2.

684. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 26.

685. Taberî, Tefsîr, c. 28, s. 6.

686. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 379.

687. Taberî, Tefsîr, c. 28, s. 4.

688. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 379.

689. Taberî, Tefsîr, c. 28, s. 4.

690. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 8, s. 379, 380.

691. Taberî, Tefsir, c. 28, s. 3.

692. Mücâdele: 1-4.