Peygamberimiz aleyhisselam; Mekke'ye gelmekteki maksatlarının ne olduğunu Kureyş müşriklerine gidip eriştirsin, açıklasın diye, önce Hazret-i Ömer'i yanına çağırdı. 261

Hazret-i Ömer:

" Yâ Rasûlallah! Ben hayatım hakkında Kureyş müşriklerinden korkarım.

Mekke'de, Adiyy b. Ka'b oğullarından olup beni koruyabilecek hiç kimsem yoktur.

Kureyş müşrikleri ise, benim kendilerine ne kadar düşman olduğumu, 262 ne kadar kat ve sert davrandığımı bilirler. 263

Bununla beraber, yâ Rasûlallah! Muhakkak benim gitmemi istiyorsan, onların yanlarına gideyim" dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam hiçbir şey söylemedi, sustu.

Hazret-i Ömer:

" Bu işe, elçiliğe, Mekke'de benden daha sayılır, Mekkeliler yanında benden daha nüfuzlu, orada ailesi ve koruyucusu benden daha çok olan264 bir kimseyi sana gösterebilirim ki; Osman b. Affan'dır! " dedi.

Hazret-i Ömer'in böyle mazeretini arz ve elçiliğe Hazret-i Osman'ı tavsiye etmesi üzerine, Peygamberimiz aleyhisselam Hazret-i Osman'ı yanına çağırttı, Ebu Süfyan'a ve Kureyş eşrafına elçi olarak onu gönderdi.

Gönderirken de:

" Kureyşîlere git! Onlara haber ver ki; biz buraya hiç kimse ile çarpışmak için gelmedik!

Biz ancak şu Beytullah'ı ziyaret ve onun Haremliğine riayet ve tazim edici olarak gelmiş bulunuyoruz. 265

Yanımızdaki kurbanlık develeri kesecek ve döneceğiz! 266

Sonra, onları İslâmiyete de davet et! " buyurdu.

Mekke'deki erkek kadın mü'minlerle görüşmesini, Mekke'nin yakında fethedileceğini kendilerine müjdelemesini, Yüce Allah'ın dinine yardımcı olduğunu, Mekke'de imanın gizlenmeyip açığa vurulacağı günün yakın olduğunu haber vermesini de emir buyurdu. 267

Hazret-i Osman kalkıp Beldah'a kadar gitti. Kureyş müşriklerini orada buldu.

Kureyş müşrikleri, ona:

" Sen nereye gidiyor ve ne yapmak istiyorsun?" diye sordular.

Hazret-i Osman:

" Resûlullah aleyhisselam beni size gönderdi. Sizi Allah'a ve İslâmiyete davet ediyor.

Hepiniz İslâm dinine gireceksiniz! Şüphe yok ki, Allah dinini yayacak, Peygamberini aziz kılacaktır!

Bu hususta ona karşı koyan siz olmayın, sizden başkası olsun.

Eğer sizden başkaları ona karşı koyar ve galebe çalarlarsa-zaten sizin istediğiniz de budur-istediğiniz yerine gelmiş olur.

Şayet Muhammed aleyhisselam onlara galebe çalarsa, siz o zaman muhayyersiniz: Ya halkın girdiği dine siz de girersiniz, ya da çarpışırsınız-ki, çarpışabilecek sayıda çokluksunuz.

Muhakkak ki, harpler sizi çok zayıflatmış ve zarara uğratmıştır. İçinizden, birçok seçkin kişileri silip süpürüp götürmüştür!

Bundan başka, Resûlullah aleyhisselam size haber veriyor ki; kendisi buraya hiç kimse ile çarpışmak için gelmemiştir, ancak umre yapmak için gelmiştir.

Yanında da, boyunlarına boğmuklar takılmış, nişanlar vurulmuş kurbanlık develer bulunuyor. Onları kesecek ve dönüp geri gidecektir! " dedi.

Kureyş müşrikleri, Hazret-i Osman'ı dinledikten sonra:

" Söylediklerini işittik.

Bunlar hiçbir zaman olamayacaktır!

Kendisi, üzerimize gelip zorla Mekke'ye giremeyecektir!

Sahibinin katına dön, ona haber ver de, sakın bize yaklaşmasın! " dediler.

Eban b. Saîd b. Âs gelip Hazret-i Osman'a doğru vardı ve:

" Hoşgeldin" dedi, istediğini yapmakta ona yetki tanıdı ve:

" Dilediğini hiç kısma! " dedi.

Kendi atından inip, Hazret-i Osman'ı atın eğerine bindirdi. Kendisi ise, onun terkisine bindi. Mekke'ye girdiler.

Hazret-i Osman, gerek Beldahta, gerek Mekke'de, Ebu Süfyan, Safvan b. Ümeyye ve diğer Kureyş esnafıyla birer birer buluşup konuştu.

Hepsi de Hazret-i Osman'ın tekliflerini reddettiler.

Hazret-i Osman, Mekke'de oturan zayıf ve koruyucusuz kadın erkek birçok mü'minin yanlarına vardı ve onlara:

" Resûlullah aleyhisselam size Mekke'nin fethedileceğini müjdeliyor!

'Mekke'de imanın gizlenmeyeceği, açığa vurulacağı günün gölgesi üzerinize düşmüştür! ' buyuruyor" dedi.

Hazret-i Osman der ki:

" Mekke'de görüştüğüm mü'minlerden bir erkekle bir kadına Resûlullah aleyhisselamın müjdesini haber verdiğim zaman, onlar sevinçlerinden hüngür hüngür ağlamaya başladılar. O kadar ağladılar ki, ağlamaktan ölecekler sandım.

Onlar:

'Resûlullah aleyhisselama bizden selam söyle! Onu Hudeybiye'ye indiren Allah, Mekke'nin içine girdirmeye de kadirdir! " dediler. 268

-------------------------------------

261. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 329, Vâkıdî, c. 2, s. 600, Taberî, c. 3, s. 77.

262. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 329, Vâkıdî, c. 2, s. 600, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 324, Taberî, c. 3, s. 77.

263. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 329, Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 324.

264. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 600.

265. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 329, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 600, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 97, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 324, Taberî, Tarîh, c. 3, s. 77.

266. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 600, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 97.

267. İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 137.

268. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 600, 601.