Salît b. Amr, Hevze b. Ali'ye:

" Ey Hevze! Şüphe yok ki, sen de kavminin ulu kişisisin!

Senin ulu sandığın, kendilerine yöneldiğin kimselerin cesetleri çürümüş, canları da Cehenneme girmiş bulunmaktadır!

Seyyid, ulu kişi, ancak, imanla korunmuş, sonra da, Allah'ın emirlerini yerine getirmeyi, yasaklarından sakınmayı kendisine ahiret azığı edinmiş olan kişidir.

Eğer bir kavim iman mutluluğuna ermişse, sakın onları kendi görüşünle doğru yoldan saptırayım deme!

Ben yapılması emrolunan hayrı sana emr, yapılması yasaklanan şenden de seni men ederim!

Yani, ben Bir olan Allah'a ibadeti sana emr, şeytana tapmaktan da seni men ederim!

Çünkü, Allah'a ibadet insanı Cennete, şeytana tapmak da Cehenneme götürür!

Eğer bu öğütlerimi kabul edersen, umduğuna erer, korktuğundan da kurtulursun!

Öğütlerimi kabul etmekten kaçınır, yüz çevirirsen, bizim aramızla senin anandaki perde kalkar, aramız açılır! " dedi.

Hevze b. Ali:

" Ey Salît! Sen beni seyyidlikle, ulu kişilikle şereflendirip yücelttin! Benim görüşüm; işleri önce inceleyip düşünmem, sonra da onu dilememdir. Şimdi, sen bana biraz mühlet ve genişlik ver. Ben düşünür, danışırım; inşaallah, davetini kabul ederim! " dedi. 281

-------------------------------------

281. Süheyl, Ravdu'l-ünüf, c. 6, s. 590, 591 , Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 304, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 3, s. 355.