İSLÂM TARİHİ / MEDİNE DEVRİ |
| |
Peygamberimiz aleyhisselamın Mu'te'de Kumandanların Nasıl Şehit Olduklarını Medine'de Müslümanlara Bildirişi |
İslâm kumandanlarının Mu'te'de şehit oldukları saatte Peygamberimiz aleyhisselama haber gelmiş, bu da kendilerini son derecede üzmüş bulunuyordu. 130
Ashab-ı Kiram, Peygamberimiz aleyhisselamı üzgün görünce:
" Ey Allah'ın Peygamberi! Sende olan üzüntüyü gördüğümüzden beri duyduğumuz üzüntünün derecesini ancak Allah bilir! ?" dediler.
Peygamberimiz aleyhisselam:
" Bende görmüş olduğunuz, beni hüzün içinde bırakan şey, ashabımın şehit düşmeleri idi.
Bu hal, onları Cennette karşılıklı tahtlar üzerinde oturmuş kardeşler olarak görünceye kadar sürdü! " buyurdu. 131
Peygamberimiz aleyhisselam, minbere çıkıp oturdu. Namaz için toplanılmak üzere seslenilmesini, ezan okunmasını emir buyurdu. 132
Şam'la aradaki uzaklıklar, engeller kalkmıştı: Peygamberimiz aleyhisselam, Mute savaş meydanına bakıyordun 33 Müslümanlar Mescidde toplanınca, 134 Peygamberimiz aleyhisselam:
" Allah'tan, onlara hayır ve sevab kapısının açılmasını dilerim! 135
Allah'tan, onlara hayır ve sevab kapısının açılmasını dilerim!
Allah'tan, onlara hayır ve sevab kapısının açılmasını dilerim! 136
Şu gazaya çıkan ordunuzdan size haber vereyim. 137
Onlar gittiler, düşmanla karşılaştılar. 138
Zeyd b. Harise bayrağı eline aldı. Şeytan, hemen onun yanına geldi. Ona hayatı ve dünyayı sevdirmek, ölümü çirkin ve sevimsiz göstermek istedi.
Zeyd ise:
'Bu an, mü'minlerin kalblerinde imanı berkiştirecek zamandır!
Sen ise bana dünyayı sevdirmek istiyorsun! ?' dedi ve ilerledi. 139
Çarpıştı ve nihayet şehit olarak öldürüldü! 140 Onun için, Allah'tan mağfiret dileyiniz! " buyurdu. 141
Müslümanlar, ona Allahtan mağfiret dilediler. 142
Peygamberimiz aleyhisselam:
" O şimdi Cennete girdi. Orada koşup duruyordun 143
" Sonra, bayrağı Cafer b. Ebu Talib aldı. 144 Şeytan hemen onun yanına vardı. Ona da hayatı ve dünyayı sevdirmek ve ölümü çirkin ve sevimsiz göstermek istedi.
Cafer ise:
'Bu an, mü'minlerin kalblerinde imanı berkiştirmek zamanıdır! ' dedi ve ilerledi, 145 çarpıştı ve nihayet şehit olarak öldürüldü. 146
Kardeşiniz için, Allah'tan mağfiret dileyiniz! 147
O, şehit olarak Cennete girdi. Şimdi o Cennette yakuttan iki kanadıyla dilediği gibi uçup duruyordur. 148
Cafer'i Cennette meleklerle birlikte iki kanadıyla uçuyor gördüm! " buyurdu. 149
Müslümanlar, onun için de Allahtan mağfiret dilediler. 150
Peygamberimiz aleyhisselam:
" Cafer'den sonra, bayrağı Abdullah b. Revâha aldı! " buyurdu. 151
Peygamberimiz aleyhisselam, bir müddet sustu.
Ensarın (Medineli Müslümanların) yüzleri değişti, sarardı. Abdullah b. Revâha'nın, hoşlarına gitmeyen bazı işler yaptığını sandılar. 152
Peygamberimiz aleyhisselam, sözlerine şöyle devam etti:
" Abdullah b. Revâha iki ayağını berkiştirdi. 153 Elinde bayrak olduğu halde düşmanlarla çarpıştı, şehit olarak öldürüldü. 154
Tereddütlü olarak Cennete girdi. 155
Onun için de, Allah'tan mağfiret dileyiniz! " buyurdu. 156
Abdullah b. Revâha'nın Cennete tereddütlü olarak girişi, Ensarın ağırlarına gitti. 157
" Yâ Rasûlallah! Onun tereddüdü ne idi?" diye sordular.
Peygamberimiz aleyhisselam:
" Kendisi, yaralandığı zaman, düşmanla çarpışmaktan çekindi. Sonra nefsini kınadı. Cesaretlendi ve şehit oldu. 158 Cennete girdi" buyurunca, Ensar sevindiler. 159
Peygamberimiz aleyhisselam:
" Onlar, Cennette altın tahtlar üzerinde oturur oldukları halde bana gösterildi!
Abdullah b. Revâha'nın tahtının arkadaşlarınınkinden engin ve eğri olduğunu gördüm.
'Bununki neden böyledir?' diye sordum.
'Abdullah çarpışmaya giderken bazı tereddütler geçirmiş, sonra da, çarpışmaya gitmiştir! ' denildi. 160
Rüyada Cennete girdiğimde, Cafer'i kana boyanmış iki kanatlı, Zeyd'i de onun karşısında gördüm. Revâha'nın oğlu da onların yanında bulunuyordu. Kendisinin, onlardan yüz çevirir gibi bir hali vardı.
Bunun sebebini de, size haber vereyim:
Cafer, savaş meydanına ilerlediği ve ölümü gördüğü zaman, ondan hiç çekinmedi ve yüz çevirmedi.
Zeyd de öyle yaptı.
Revâha'nın oğlu ise, ölümden çekingen davrandı. 161
Kendisinin kılıçtan hoşlanmıyor gibi bir hali vardı" buyurdu. 162
-------------------------------------
130. İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 237.
131. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 130.
132. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 299, Taberî, Târih, c. 3, s. 109, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 4, s. 367, Zehebî, Megâzî, s. 406.
133. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 761, Ebû Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 529, Beyhakî, Delâil, c. 4, s. 369, İbn Asâkîr, Târîh, c. 1, s. 98, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 246, 247.
134. Taberî, Târih, c. 3, s. 109, Beyhakî, Delâil, c. 4, s. 367, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 237, Zehebî, Megâzî, s. 406.
135. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 299, Taberî, Târih, c. 3, s. 109, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 237.
136. Taberî, Târih, c. 3, s. 109, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 237, Ebu’l-Fidâ, c. 4, s. 246.
137. Ahmed b. Hanbel, c. 5, s. 299, Taberî, c. 3, s. 109, Beyhakî, c. 4, s. 367, İbn Esîr, c. 2, s. 237.
138. Ahmed b. Hanbel, c. 5, s. 299, Taberî, c. 3, s. 109, Beyhakî, c. 4, s. 367, İbn Esîr, c. 2, s. 237, Zehebî, s. 406, Ebu’l-Fidâ, c. 4, s. 246.
139. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 761, 762, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 529, Beyhakî, Delâil, c. 4, s. 368, 369, İbn Asâkîr, Târîh, c. 1, s. 98, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 247.
140. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 22, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 4, s. 368.
141. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 762, İbn Sa'd, Tabakât, c. 3, s. 46, Ahmed b. Hanbel, c. 5, s. 299, Taberî, c. 3, s. 110.
142. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 299, Taberî, Târih, c. 3, s. 110.
143. Vâkıdî, c. 2, s. 762, İbn Sa'd, c. 3, s. 46, Beyhakî, c. 4, s. 369, İbn Asâkîr, c. 1 , s. 98.
144. İbn İshak, İbn Hişam , c. 4, s. 22, Vâkıdî, c. 2, s. 762, Ahmed b. Hanbel, c. 5, s. 299, Taberî, c. 3, s. 110, Beyhakî, c. 4, s. 368, İbn Asâkîr, c. 1, s. 98, Zehebî, Megâzî, s. 407, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 247.
145. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 762, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 37, 38, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 529, Beyhakî, Delâil, c. 4, s. 369, İbn Asâkîr, Târih, c. 1, s. 98, Zehebî, Megâzî, s. 407, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 247.
146. Vâkıdî, c. 2, s. 762, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 299, Taberî, Târih, c. 3, s. 110, Beyhakî, c. 4, s. 369, İbn Asâkîr, c. 1, s. 98, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 237.
147. Vâkıdî, c. 2, s. 762, Ahmed b. Hanbel, c. 5, s. 299, Taberî, c. 3, s. 110, Ebu Nuaym, c. 2, s. 529, Beyhakî, c. 4, s. 369, İbn Asâkîr, c. 1, s. 98.
148. Vâkıdî, c. 2, s. 762, İbn Sa'd, c. 4, s. 38, Ebu Nuaym, c. 2, s. 529, Zehebî, s. 407, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 247.
149. İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 39, Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 654.
150. Ahmed b. Hanbel, c. 5, s. 299, Taberî, c. 3, s. 110.
151. Vâkıdî, c. 2, s. 762, Ahmed b. Hanbel, c. 5, s. 299, Taberî, c. 3, s. 110.
152. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 22, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 237.
153. Ahmed b. Hanbel, c. 5, s. 299, Taberî, c. 3, s. 110, Zehebî, s. 406.
154. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 22, Ahmed b. Hanbel, c. 5, s. 299, Taberî, c. 3, s. 110, İbn Esîr, c. 2, s. 237.
155. Vâkıdî, c. 2, s. 762, İbn Sa'd, c. 3, s. 530, Ebu Nuaym, c. 2, s. 529, Beyhakî, c. 4, s. 369, İbn Asâkîr, c. 1, s. 98, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 247.
156. Ahmed b. Hanbel, c. 5, s. 299, Taberî, c. 3, s. 110.
157. Vâkıdî, c. 2, s. 762, İbn Sa'd, c. 3, s. 530, Ebu Nuaym, c. 2, s. 529, Beyhakî, c. 4, s. 369, İbn Asâkîr, c. 1, s. 98, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 247.
158. Vâkıdî, c. 2, s. 762, İbn Sa'd, c. 3, s. 530, Ebu Nuaym , c. 2, s. 529, Beyhakî, c. 4, s. 369.
159. Vâkıdî, c. 2, s. 762, İbn Sa'd, c. 3, s. 530, Ebu Nuaym , c. 529, Beyhakî, c. 4, s. 369, İbn Asâkîr, c. 1, s. 98, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 247.
160. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 22, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 4, s. 368, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 174.
161. Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 161.
162. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 130.