Zâtü's-Selâsil seferine katılan mücahidler arasında bulunan Rafi' b. Ebi Râfi' et-Tâî der ki:
" Ben Hıristiyan dininde bulunan bir adamdım, Sercis adıyla anılırdım.
Halka kılavuzluk eder, onlara, şu kum yığınlarının yerlerini gösterirdim.
Cahiliye devrinde, devekuşu yumurtalarının içine su koyar, kum yığınlarının bir köşesine saklardım.
Sonra, halkın develerini yağmalar, kum yığınlarına sokardım. Beni arayıp bulmaya kimse güç yetinemezdi.
Devekuşu yumurtalarının içine koyduğum sulara uğrar, onları çıkarır, içerdim.
Müslüman olduğum zaman, Resûlullah aleyhisselamın Amr b. Âs'ı gönderdiği Zâtü's-Selâsil seferine ben de katılmıştım.
Kendi kendime:
'Vallahi, ben kendime bir arkadaş seçeceğim! ' dedim.
Ebu Bekir'i arkadaş edindim. Hep onun yanında bulunuyordum.
Kendisinin üzerinde, Fedek işi kalın bir harmanisi, abası vardı.
İnip konakladığımız yere onu serer, hayvanımıza bineceğimiz zaman, onun uçlarını dikenle iliştirip, elbise yerine üzerine onu giyendi.
Bunun için, kendisine 'Zâtü'l-Abâet= Abalı' denirdi.
Kafile ile Medine'ye yaklaştığımız sırada:
'Yâ Ebâ Bekri Allah'ın senin arkadaşlığını bana yararlı kılması için bana bazı öğütler ve bilgiler versen ya?' dedim.
Ebu Bekir
'Benden sormamış olsan bile, sen şunları muhakkak yapmalısın:
1. Kendisine hiçbir şeyi şerik koşmaksızın Allah'ı tevhid etmeni, bir bilmeni,
2. Namazı kılmanı,
3. Zekatı vermeni,
4. Ramazan orucunu tutmanı,
5. Şu Beytullah'ı hacc ve ziyaret etmeni,
6. Cünüplükten gusledip yıkanmanı,
7. Müslümanlardan iki kişinin bile başına geçmek arzusunda bulunmamanı sana emir ve tavsiye ederim! ' dedi.
Kendisine:
'Ey Ebu Bekir! Vallahi, ben hiçbir zaman Allah'a kimseyi şerik koşmayacağımı umarım.
İnşaallah, namazı da hiçbir zaman bırakmayacağım.
Malım olursa, inşaallah, onun zekatını da öderim.
İnşaallah, Ramazan orucunu da tutacak, hiç bırakmayacağım.
Haccı da, gücüm yeterse, inşaallahu teâlâ yapacağım.
Cünüplük oldukça, inşaallah yıkanıp ondan arınacağım.
İnsanların başına geçmeye gelince; ey Ebu Bekir! Görüyorum ki, halk, Resûlullah aleyhisselam yanında da, insanlar yanında da, ancak bununla şerefleniyorlar!
Sen ise beni ondan nehyediyorsun! ?' dedim.
Ebu Bekir
'Sen benden görüşümü sondun, öğüt istedin. Ben de sana gönüşümü anlatmaya çalıştım.
Sana şunu da haber vereyim ki; Yüce Allah, Muhammed aleyhisselamı, şu İslâm dini ile peygamber gönderdi.
O da, bu din uğrunda, olanca gücü ile çalıştı.
Nihayet, halk ister istemez ona girdiler. Girince de, Allah'a sığınmış, O'nun komşuluğuna ve himayesine girmiş oldular.
Sakın, Allah'ın komşuları hakkındaki ahdini bozayım deme!
Allah ahdini bozanları ukubete uğratır!
Allah'ın, komşuluğundan dolayı gazabı ise çok şiddetlidir! ' dedi.
Yanından ayrıldım.
Resûlullah aleyhisselam Vefât edip Ebu Bekir halkın başına getirildiği zaman, yanına vardım ve ona:
'Ey Ebu Bekir! Sen beni Müslümanlardan iki kişinin bile başına geçmekten nehyetmemiş miydin?! ' diye sondum.
Ebu Bekir
'Evet! Ben bu sözümün üzerinde duruyor, seni şimdi bile ondan nehyediyorum' dedi.
Kendisine:
'Ya seni halkın işini üzerine alıp yürütmeye sürükleyen şey ne ola?' diye sordum.
Ebu Bekir
'Muhammed ümmetinin ihtilaf ve tefrikaya düşüp helak olmalarından korktum. Bunun için, bana tevdi ve emanet ettikleri vazifeden kaçmak, kurtulmak yolunu bulamadım! ' dedi." 60
-------------------------------------
60. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 274, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 771, 773.