Peygamberimiz aleyhisselam Huneyn savaşına çıkarken, Şeybe b. Osman ile Salvan b. Ümeyye, birlikte çıkmak için sözlesmişlerdi.

Safvan'ın babası Ümeyye b. Halef Bedir savaşında, Şeybe'nin babası Osman b. Ebu Talha da Uhud savaşında öldürülmüştü.

Huneyn'de Müslümanlar yenilirlerse, bunlar, Peygamberimiz aleyhisselamın üzerine saldırarak babalarının öçlerini alacaklardı. 158

Müslümanların bozguna uğradıkları, halkın birbirlerine karıştıkları ve Peygamberimiz aleyhisselamın da katırından yere indiği sırada, Şeybe b. Osman kılıcını sıyırdı, öcünü almak içini59 sağ tarafından Peygamberimiz aleyhisselama doğru varmak istedi.

Hazret-i Abbas'ın ayakta dikildiğini ve ak gümüş gibi parlayan zırhının üzerinden tozlan silkmekte olduğunu görünce, kendi kendine:

" Amcası onu yardımsız bırakmaz! Onun yanından ayrılmaz! " dedikten sonra, sol yanından Peygamberimiz aleyhisselama yaklaşmak istedi.

O tarafta da, Peygamberimiz aleyhisselamın amcasının oğlu Ebu Süfyan b. Hâris'i gördü.

" Bu da, onun amcasının oğludur. Onu yardımsız bırakmaz! " deyip Peygamberimiz aleyhisselama arka tarafından yaklaştı.

Kılıcını kaldırıp vurmaktan başka bir iş kalmamıştı ki, aralarında birdenbire yıldırımı andıran bir ateş yalımı peyda oldu!

Yalımın kendisini yakıp helak etmesinden korktu, gözlerini elleriyle kapadı ve geri geri çekildi 160

Şeybe b. Osman der ki:

" İşte o zaman anladım ki; o, benim tecavüzümden, muhakkak Allah tarafından korunuyor! " 161

Peygamberimiz aleyhisselam, Şeybe b. Osman'a doğru başını çevirdi. 162 Gülümsedi163 ve:

" Ey Şeybe! Anası ağlayasıca! 164 Yanıma gel! " buyurdu. 165

Şeybe titremeye başladı.

Yüce Allah onun kalbine korku ve iman sevgisi düşürdün66

Şeybe b. Osman Peygamberimiz aleyhisselamın yanına gelince, Peygamberimiz aleyhisselam elini onun göğsüne koydu ve:

" Allah'ım! Bundan şeytanı defet, gider! " diyerek dua etti. 167

Yüce Allah, Şeybe'nin kalbindeki bütün kin ve düşmanlıkları giderip kalbini imanla doldurdu. 168

Şeybe, başını kaldırıp baktığı zaman, Peygamberimiz aleyhisselama karşı içi sevgi ile doldu. Peygamberimiz aleyhisselam, ona, gözünden, kulağından, kalbinden daha sevgili olmuştu!

Bundan sonra, Peygamberimiz aleyhisselam:

" Ey Şeybe! Artık kâfirlerle savaş! " buyurdu. 169

Şeybe der ki:

" Hevâzinlerin Kureyşileri yenmesi, beni gayrete getirmişti.

'Yâ Rasûlallah! Ben, alaca atlı birçok süvariler görüyorum! ' dedim.

Resûlullah aleyhisselam:

'Ey Şeybe! Onları ancak kâfir olanlar görür! ' buyurdu ve göğsümü eliyle sığayarak:

'Ey Allah'ım! Şeybe'ye doğru yolu göster! ' diyerek üç kere dua etti.

Vallahi, üçüncüsünde, daha elini göğsümden kaldırmamıştı ki, Allah'ın yaratıklarından, bana, ondan daha sevgili bir kimse yoktu! 170

Resûlullah aleyhisselamın önünde kılıç vurdum, savaştım.

Vallahi, canım ve herşeyimle onu korumak istiyordum 1171

O sırada, sağ olsaydı da babamla karşılaşsaydım, kılıcımla vurup onu da öldürürdüm 1172

Hevâzinler bozguna uğrayıp yurtlarına kadar kaçtıkları zaman, Resûlullah aleyhisselamın huzuruna vardım.

Bana:

'Hamd olsun Allah'a ki, O, senin hakkında, senin dilediğin şeyden daha hayırlısını diledi! ' buyurdu ve kendisine yapmayı içimden geçirmiş bulunduğum herşeyi bana olduğu gibi haber verdi. 173

Halbuki, ben onları hiç kimseye söylememiştim!

Hemen:

'Şehadet ederim ki; Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur!

Sen de, hiç şüphesiz, Resûlullahsın!

Benim için Allahtan mağfiret dile! ' dedim.

'Allah seni mağfiret etsin, yarlıgasın! ' buyurdu.

Halbuki;

'Araplardan ve Arap olmayanlardan Muhammed'e tâbi olmadık hiç kimse kalmasa, ben sana tâbi olmam! ' diyordum." 174

-------------------------------------

158. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 909.

159. Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 71.

160. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 909-910, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 145, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 333.

161. İbn İshak. İbn Hişam, c. 4, s. 87, Taberî, Târih, c. 3, s. 128, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 334.

162. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 910, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 334.

163. Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 71.

164. Mus’abu’z-Zübeyrî, Nesebi Kureyş, s. 253.

165. Vâkıdî, c. 3, s. 910, Mus’abu’z-Zübeyrî, s. 253, Beyhakî, Delâil, c. 5, s. 145.

166. Mus’abu’z-Zübeyrî, s. 253.

167. Vâkıdî, c. 3, s. 910, Mus’abu’z-Zübeyrî, s. 253 Heysemî, Mecmau’z-zevâid, c. 6, s. 184.

168. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 366.

169. Vâkıdî, c. 3, s. 910, Beyhakî, c. 5, s. 145, Zehebî, s. 489, Heysemî, c. 6, s. 184, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 333.

170. Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 146, Zehebî, Megâzî, s. 486, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 333.

171. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 910, İbn Seyyid, Uyun, c. 2, s. 191, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 208.

172. İbn Seyyid, Uyun, c. 2, s. 191, İbn Kayyım, Zâd, c. 2, s. 208.

173. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 910, İbn Seyyid, Uyun, c. 2, s. 191.

174. İbn Seyyid, Uyun, c. 2, s. 191, İbn Kayyım, Zâd, c. 2, s. 208-209.