Yüce Allah, Tebük seferi münasebetiyle indirdiği âyetlerde şöyle buyurur

" Ey iman edenler! Ne oldunuz ki, size 'Allah yolunda elbirlik gazaya çıkınız' denildiği zaman, yeri (mıhlanıp) ağırlaştınız? Ahiretten vazgeçip yalnız dünya hayatına mı razı oldunuz? Fakat, bu dünya hayatının faydası, ahiretin yanında pek azdır." (Tevbe: 38)

" Eğer emrolunduğunuz (bu cihada) elbirlik çıkmazsanız (Allah) sizi pek acıklı bir azaba uğratır, yerinize sizden başka (itaatli) bir kavmi getirir.

Siz ona hiçbir şeyle zarar veremezsiniz.

Allah herşeye hakkıyla kadirdir." (Tevbe: 39)

" Eğer siz ona (Resûlüme) yardım etmezseniz, (hatırlayın o zamanı ki) kâfirler onu (Mekke'den) çıkardıklarında bizzat Allah ona yardım etmişti. Resûlullah ancak ikinin ikincisinden ibaretti. O zaman onlar (Sevr dağının tepesindeki) mağarada idiler.

Peygamber, arkadaşına (Ebu Bekir'e) 'Tasalanma! Allah, hiç şüphe yok, bizimledir! ' derken, Allah onun üzerine sekînetini indirmiş, onu görmediğiniz ordularla te'yid etmiş, kâfirlerin kelimesini alçaltmıştı.

Allah'ın kelimesi ise, o çok yücedir.

Allah mutlak galibdir, yegâne hüküm ve hikmet sahibidir." (Tevbe: 40)

" (Ey mü'minler! ) Sizler, gerek hafif, gerek ağırlıklı olarak, elbirlik savaşa çıkınız!

Allah yolunda, mallarınızla, canlarınızla muharebe ediniz! Eğer bilirseniz, bu, sizin için çok hayırlıdır." (Tevbe: 41)

" Eğer (münafıkların davet olundukları şey) yakın bir menfaat, orta bir sefer olsaydı, muhakkak senin arkana düşerlerdi.

Fakat, meşakkat ve zahmetle alınacak olan o mesafe onlara uzak geldi.

Bununla birlikte, onlar (sen Tebük'ten dönünce), 'Eğer gücümüz yetseydi, herhalde biz de sizinle birlikte çıkardık! ' diye Allah'a yemin edeceklerdir.

Bunlar (bu suretle) kendilerini helâka sürüklerler.

Allah biliyor ki; onlar, hiç şüphesiz ve muhakkak, yalancıdırlar! " (Tevbe: 42)

" Ey seni Allah affedesice (Resûlüm)!

Doğru söyleyenler kimler, gerçekten yalancılar kimlerdir? Bunların iyice belli olmasını beklemeden, ne diye onlara (seferden geri kalmaları için) izin verdin?" (Tevbe: 43)

" Allah'a ve ahiret gününe inananlar, mallarıyla ve canlarıyla cihad etmeyi görev bilenler, zaten, seferden geri kalmak için senden izin istemezler.

Allah o müttakilerin kimler olduğunu çok iyi bilendir." (Tevbe: 44)

" Senden, ancak Allah'a ve ahiret gününe inanmaz, kalbleri şek ve şüpheye düşüp de kendileri o şüphelerinin içinde şaşırmış kalmış olan kimseler izin isterler." (Tevbe: 45)

" Eğer onlar sizinle birlikte cihada çıkmak isteselerdi, elbette onunla ilgili olarak birtakım hazırlıklar yaparlardı. Fakat, Allah davranmalarını istemedi de, onları yoldan alıkoydu ve 'Oturun oturanlarla birlikte! ' denildi." (Tevbe: 46)

" Eğer aranızda onlar da (sefere) çıksalardı, sizde şer ve fesadı arttırmaktan başka birşey yapmazlar, aranıza muhakkak ki fitne sokmak isterlerdi (bozgunculuğa koşarlardı).

İçinizde, onlara iyice kulak verecekler (seferde olan bitenleri gerilerindekilere aktaracaklar) da vardır.

Allah o zalimleri çok iyi bilendir." (Tevbe: 47)

" Andolsun ki; onlar bundan önce de fitne (ve fesad) aramışlar, senin hakkında birtakım işler çevirmişlerdi.

Nihayet Hak(tan yardım) geldi. Allah'ın emri, onlara rağmen galebe çaldı." (Tevbe: 48)

" Onlardan kimi de, 'Bana izin ver, beni fitneye düşürme! ' diyecektir.

Haberin olsun ki; onlar zaten fitne çukuruna düşmüşlerdir.

Cehennem ise o kâfirleri herhalde ve herhalde çepeçevre kuşatıcıdır! " (Tevbe: 49)

" Sana bir iyilik gelirse, bu (kıskançlıklarından dolayı) onların fenasına gider.

Sana bir musibet erişirse, 'Biz daha önceden ihtiyat tedbirlerimizi almışızdır' derler ve böbürlene böbürlene dönüp giderler! " (Tevbe: 50)

" De ki: Allah'ın bizim için yazdığından başkası asla bize erişmez. O, bizim mevlâmizdir! '

Onun için, mü'minler, yalnız Allah'a güvenip dayanmalıdır." (Tevbe: 51)

" De ki: Siz bizde iki güzelliğin (gaziliğin veya şehitliğin) birinden başkasını mı gözetirsiniz?

Halbuki, biz sizde Allah'ın ya kendi katından, yahut bizim elimizle bir azab getireceğini bekliyoruz.

Haydi siz (bizim akıbetimizi) gözetleyedurunuz! Biz de, sizinle birlikte, kendi feci akıbetinizi bekleyiciyiz! " (Tevbe: 52)

" De ki: Gerek gönül rızasıyla harcayın, gerek istemeyerek (verin).

Sizden çıkan hiçbir (nafaka) kat'iyyen kabul olunmayacaktır.

Çünkü, siz (Allah yolunda cihaddan geri kalmak suretiyle) fâsıklar güruhu(na katılmış) oldunuz." (Tevbe: 53)

" Nafakalarının kabul edilmesine mani olan da, (başka değil) sırf şudur: Çünkü, onlar Allah'a ve Resûlüne küfrettiler. Onlar namaza, ancak üşene üşene gelirler. Onlar iştihasız olmadıkça da harcamazlar." (Tevbe: 54)

" Onlar hâlâ şu gerçeği anlamadılar mı ki; her kim Allah'a ve Resûlüne karşı yan çizerse, onun için, içinde temelli kalıcı olmak üzere, Cehennem ateşi vardır.

Bu ise, en büyük bir rüsvaylıktır." (Tevbe: 63)

" Münafıklar, kendilerinin kalblerinde olanı yüzlerine karşı açıkça haber verecek bir sûrenin tepelerine indirilmesinden de daima endişe ederler.

De ki: Siz maskaralığınıza devam ededurun. Allah, gocunduğunuz şeyi zaten meydana çıkarıcıdır! " (Tevbe: 64)

" Şayet, kendilerine (seninle birlikte Tebük'e giderken ne diye alay ettiklerini) sorsan, 'Andolsun ki; biz ancak (yol zahmetini duymamak için lafa) dalmış bulunuyor, şakalaşıyorduk! ' derler.

De ki: Allah ile, Allah'ın âyetleriyle, O'nun Resûlü ile mi alay ediyordunuz?! " (Tevbe: 65)

" Boşuna) özür dilemeye kalkmayın. Siz (iman ettiğinizi söyledikten) sonra, küfrettiniz!

İçinizden bir zümreyi affetsek bile, diğer bir zümreyi, kendileri cürümlerinde ısrar eden kişiler oldukları için, azabımıza uğratacağız! " (Tevbe: 66)

" Münafık erkekler de, münafık kadınlar da birbirinin parçasıdırlar.

Onlar kötülüğü emrederler, iyilikten vazgeçirmeye uğraşırlar. Ellerini (cimrilikle sımsıkı) yumarlar.

Onlar Allah'ı unuttular. Allah da onları unuttu (lütfundan mahrum etti).

Şüphe yok ki, münafıklar fâsıkların ta kendisidirler." (Tevbe: 67)

" Allah erkek münafıklara da, kadın münafıklara da, bütün kâfirlere de, kendileri içinde temelli kalıcı olmak üzere, Cehennem ateşi va'detti.

Bu, onlara yeter!

Allah onları rahmetinden kovdu. Onlara bitip tükenmeyen bir azab vardır! " (Tevbe: 68)

" Mü'min erkekler de, mü'min kadınlar da birbirinin velileri (yardımcıları)dır.

Bunlar, (insanlara) iyiliği emrederler, (insanları) kötülükten vazgeçirmeye çalışırlar.

Namazı dosdoğru kılarlar.

Zekatı verirler.

Allah'a ve Allah'ın Resûlüne itaat ederler.

İşte bunlardır ki; Allah onları rahmetiyle yarlıgayacaktır.

Çünkü, Allah Azîz'dir (dilediğini yapmaktan aciz değildir), Hakîm'dir (her yaptığını yerli yerince yapandır)." (Tevbe: 71)

" Allah, mü'min erkeklere de, mü'min kadınlara da, kendileri içinde temelli kalıcı olmak üzere, altından ırmaklar akan cennetler, Adn cennetlerinde çok güzel meskenler va'detti.

Allah'ın bir rızvânı (hoşnutluğu) ise hepsinden büyüktür.

İşte bu, asıl bu, en büyük saadettir, mutluluktur." (Tevbe: 72)

" Ey Peygamber! Kâfirlerle ve münafıklarla savaş! Onların karşılarında çetin (dayanıklı) ol!

Onların yurdu Cehennemdir! O ne kötü bir dönüş yeridir! " (Tevbe: 73)

" (Münafıklar, o kötü sözü) söylemedikleri hakkında Allah'a yemin ediyorlar.

Andolsun ki; onlar o küfür sözünü söylemişlerdir.

Onlar, müslümanlıklarını açıkladıktan sonra da, kâfir oldular.

Onlar, başaramadıklar birşeye (cinayete) de yeltendiler.

Halbuki, intikam almaya yeltenmeleri için Allah ile Peygamberinin lutfu ve inayetiyle onları zenginleştirmiş olmasından başka, ortada bir sebep de yoktu.

Eğer onlar (nifaktan) tevbe ederlerse kendileri için hayırlı olur.

Yüz çevirirlerse, Allah onları dünyada da, ahirette de çok acıklı bir azaba uğratır. Kendileri için yeryüzünde ne bir yar, ne bir yardımcı vardır." (Tevbe: 74)

" İçlerinden kimi de Allah'a şöyle va'd etmişti: 'Bize lutf-u kereminden ihsan ederse, andolsun ki, zekatını vereceğiz, muhakkak salihlerden olacağız! '" (Tevbe: 75)

" Allah, kendilerine fazl-u inayetinden verince de, onunla cimrilik edip arka çevirdiler.

Onlar, öyle dönektirler! " (Tevbe: 76)

" Nihayet, Allah'a karşı va'd ettiklerini tutmadıkları, yalan söylemekte oldukları için, Allah da (bu fiillerinin) akıbetini, kalblerinde kendisinin huzuruna çıkacakları güne kadar (sürecek) bir nifak yaptı." (Tevbe: 77)

" Onlar (münafıklar) hâlâ anlamadılar mı ki; Allah hiç şüphesiz kendilerinin içlerinde gizlediklerini de, fısıltılarını da biliyor.

Muhakkak ki, Allah gaybları çok iyi bilendir." (Tevbe: 78)

" Sadakalarda, bağışlarda bulunan mü'minlerle, güçlerinin yetebildiğinden başkasını bulamayan fakirlerle laf atarak (ve kaş göz oynatarak) eğlenenleryok mu? Allah onları maskaraya çevirmiştir. Onlar için pek acıklı bir azap da vardır" (Tevbe: 79)

" Onlar için, ister istiğfar et, ister istiğfar etme!

Onların yararına, hatta yetmiş kez istiğfar etsen, yine Allah onları kesin olarakyarlıgayacak değildir!

Bu, böyledir!

Çünkü, onlar Allah'ı ve Allah'ın Resûlünü inkâr ile kâfir olmuşlardır.

Allah ise, fâsıklar takımına hidayet etmez! " (Tevbe: 80)

" Allah'ın Peygamberine muhalefet için (seferden) geri kalan (münafık)lar dışında, (memleketlerinden çıkmayıp) oturmalanyla sevindiler.

Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad etmeyi çirkin gördüler ve 'Şu sıcakta harbe çıkmayın! ' dediler.

De ki: Cehennemin ateşi daha sıcaktır.

İyice bilmiş olsalardı! " (Tevbe: 81)

" Artık, irtikap etmekte oldukları (günahın) cezası olmak üzere, onlar az gülsünler, çok ağlasınlar." (Tevbe: 82)

" Allah seni (Tebük'ten Medine'ye) onlardan (orada kalmış olanlardan) bir zümrenin yanına döndürür de, (başka bir savaşa) çıkmaya senden izin isterlerse, onlara: 'Siz bundan sonra benimle birlikte, kat'iyyen ve temelli (sefere) çıkamazsınız! Benimle birlikte hiçbir düşmanla çarpışamazsınız. Çünkü, siz, ilk defa (Tebük seferinden geri kalıp) oturmayı hoş gördünüz. Arbk bundan böyle geri kalanlarla oturunuz! ' de! " (Tevbe: 83)

" 'Allah'a iman edin, Resûlünün maiyetinde cihada gidin! ' diye bir sûre indirildiği zaman, içlerinden servet sahibi olanlar, senden izin isteyip 'Bırak bizi! (Harbe gidemeyip) oturanlarla birlikte olalım! ' dediler." (Tevbe: 86)

" Onlar oturanlarla birlikte olmalarını hoş gördüler. Onların kalblerine mühür vurulmuştur. Onlar ne cihadın faziletini, ne de ondan geri kalmanın vahametini anlayamadılar." (Tevbe: 87)

" Fakat, gerek Peygamber olsun, gerek onun maiyetinde bulunan mü'minler olsun, mallarıyla, canlarıyla savaştılar.

İşte onlar ki, bütün hayırlar onlarındır.

Onlar, umduklarına kavuşanların da ta kendisidirler! " (Tevbe: 88)

" Allah, onlar için, kendileri içinde temelli kalıcı olmak üzere altından ırmaklar akan cennetler hazırladı.

İşte bu, en büyük saadettir." (Tevbe: 89)

" Bedevilerden özür dileyenler de kendilerine izin verilsin diye geldiler.

Allah'a ve Resûlüne yalan söyleyenler de, oturup kaldılar.

Onların içlerinden kâfir olanlan pek acıklı bir azap çarpacaktır." (Tevbe: 90)

" Allah'a ve Allah'ın Resûlüne hayırhah, ihlaslı olmak şartıyla, ne zayıflara, ne hastalara, ne de (fakirliklerinden dolayı seferde) harcayacaklarını bulamayanlara, seferden geri kalmakta bir günah yoktur.

İyilik edenlere karşı da muahezeye bir yol yoktur.

Allah, çok yarlığayıcıdır, çok esirgeyicidir." (Tevbe: 91)

" Birde şunlara (günah) yoktur ki, kendilerini bindirmen için ne zaman sana geldilerse, 'Size bir binek bulamıyorum! ' dedin. Ve, bu uğurda kendileri harcayacak birşey bulamadılar da, kederlerinden gözleri yaş döke döke döndüler." (Tevbe: 92)

" (Muahezeye) yol ancak o kimseleredir ki, zengin oldukları halde (yurtlarında) kalmak için senden izin isterler.

Bunlar, kadınlarla birlikte olmaya rıza gösterdiler.

Allah da, onların kalblerini mühürledi. Artık onlar (uğrayacakları azabın ağırlığını) bilmezler! " (Tevbe: 93)

" Seferden onlara döndüğünüz zaman, size özür beyan edeceklerdir. Onlara de ki: 'Boşuna özür dilemeyiniz, size kat'iyyen inanmıyoruz! Allah bize hallerinizden birçok haberler vermiştir. (Bundan sonraki) hareketinizi de, Allah, Resûlü ile birlikte görecektir. En sonra gizliyi ve açığı bilen Allah'a döndürüleceksiniz de, O size neler yapıyordunuz hepsini haber verecektir! '" (Tevbe: 94)

" Onlara döndüğünüz zaman kendilerini muahezeden vazgeçmeniz için Allah'a and edeceklerdir. O halde, siz de onlardan sarf-ı nazar ediniz. Çünkü, onlar murdardırlar. İrtikap etmekte bulunduklarının cezası olarak kendilerinin varacakları yer de Cehennemdir! " (Tevbe: 95)

" Onlar kendilerinden hoşnut olmanız için size yemin edeceklerdir. Fakat, siz onlardan razı olsanız da, şüphe yok ki, Allah o fâsıklar güruhundan razı olmaz! " (Tevbe: 96)