İSLÂM TARİHİ / MEDİNE DEVRİ |
| |
Abdi Yâlil'in Temsilci Arkadaşlarına Direktifleri ve Temsilcilerin Sakîfler Tarafından Karşılanmaları |
Sakîf temsilcileri Sakîflere yaklaştıkları zaman, Abdi Yâlil, arkadaşlarına:
" Ben Sakîtleri halkın en iyi bileni ve tanıyanıyımdır.
Siz olan bitenleri onlardan gizli tutun. Kendilerini savaş ve çarpışma ile korkutun.
Muhammed'in bizden büyük ve ağır gördüğümüz birtakım şeyler istediğini, fakat bizim onları kabule yanaşmadığımızı; zinayı, içkiyi kendimize yasaklamamızı, mallarımızın faizinden vazgeçmemizi, Rabbe'yi yıkmamızı... bizden istediğini haber verin" dedi. 180
Sakîfler, temsilcilerini karşıladılar.
Temsilciler, Sakîfleri görünce, elbiselerine hüründüler. Hayırlı bir haberle dönmemişler gibi üzüntülü ve kaygılı güründüler.
Sakîfler temsilcilerinin yüzlerindeki üzüntü ve kaygıyı gördükleri zaman, içlerinden biri:
" Temsilcileriniz, size herhalde hayırlı bir haber getirmemiş! " dedi.
Temsilcilerin Taife girince ilk işleri, öteden beri yaptıkları gibi, Rabbe'nin (Lât'ın) yanına uğramak, onu ziyaret etmek, sonra da ailelerinin yanına dönmek oldu.
Sakîfler:
" Bunlar ne bir muahede, ne de bir görüşme yapamamışa benziyorlar! ?" diyerek söylendiler.
İçlerinden bir topluluk, temsilcilerin yanlarına gidip, onlara:
" Sizler nelerle döndünüz?" diye sordular.
Temsilciler, Peygamberimiz aleyhisselamın aleyhinde konuşmak gerekirse buna izin verilmesini istemişler, Peygamberimiz aleyhisselam da buna izin vermişti.
Temsilciler, Sakîflere:
" Biz, sizin yanınıza; kaskatı, işini dilediği gibi tutan, kılıçla herkese üstün gelen, Arapları ve sair halkı kendisine boyun eğdiren, Benî Asfarlar ve sair halklar kaleleri içinde bulunmalarına rağmen ister istemez ya da kılıç korkusuyla kendisinden titreşen... bir adamın yanından geliyoruz!
O, bize çok büyük, ağır ve çetin işler teklif etti. Biz de hepsini reddettik.
Zinayı, içkiyi ve faizi bize yasakladığı gibi, Rabbeyi yıkmamızı da emretü! " dediler.
Sakîfler:
" Biz bunu hiçbir zaman kabul etmez ve yapmayız! " dediler.
Temsilciler:
" Andolsun ki, biz de bunları çok ağır ve zor bulduk. Kendisinin bize karşı insaflı davranmayacağını sanıyoruz!
Hemen silahlarınızı, kalenizi onarın! Kalenizin üzerine büyük-küçük mancınıklarınızı dikin! Kalenizin içine de bir veya iki yıllık yiyeceğinizi sokun! İki yıldan fazla kuşatılmazsınız! Kalenizin arkasından da hendek kazın!
Bunları yapmakta acele edin! Çünkü, o işini muhakkak gerçekleştirir. Kendisine hiç güvenemeyiz" dediler.
Bunun üzerine Sakîfler, bir veya iki günü savaşma arzusu içinde geçirdiler. Sonra, Yüce Allah kalblerine korku düşürdü.
Temsilcilerine:
" Bizde savaşacak güç yok. Bütün Araplar ona boyun eğmiş bulunuyor. Hemen onun yanına geri dönüp istediğini kabul edin ve kendisiyle barış yapın. 181
Kendisi bizim üzerimize yürümeden ve askerler göndermeden önce, sizinle onun arasında bir yazı yazın! " dediler.
Temsilciler; Peygamberimiz aleyhisselamla kararlaştırdıkları şeyleri Sakîflerin ister istemez iyi karşılayacaklarını ve Peygamberimiz aleyhisselamdan korktuklarını, İslâmiyeti kabule istekli bulunduklarını görünce, 182 güveni korkuya tercih ederek:
" Biz zaten işi onunla karara bağlamışızdır. Kendisi istediğimiz şeyleri bize vermiş, istediğimiz şartları koşmuştur.
Kendisini, insanların Allah'tan en çok korkanı, insanların en iyisi, akraba haklarını en çok gazeteni, insanların en Vefâlısı, insanların en doğru sözlüsü ve insanların en merhametlisi olarak bulduk. 183
Ancak, Rabbeyi (Lâfı) yıkmayı bıraktık, onu kendimiz yıkmaktan kaçındık.
'Öyleyse, ben adamlar gönderir, onu yıktırırım' dedi.
Onu artık adamlar gönderip kendisi yiktıraçaktır" dediler. 184
Sakîfler:
" Siz bunu sizden saklamam alı, bizi üzüntülerin en ağırıyla üzmemeli değil miydiniz?" dediler.
Temsilciler ise:
" Biz sizin kalblerinizdeki şeytanlık gururunu Allah'ın gidermesini istemi sizdir! " diye cevap verdiler.
Bunun üzerine, Sakîfler Müslüman oldular. 185
Sakîflerden, kalbinde hâlâ müşriklik sevgisi bulunan çok yaşlı bir adam Rabbe'nin yıkılması sözü edilince:
" Bu, vallahi, onunla bizim aramızda bir doğruluk delilidir Eğer onun Rabbe'yi yıkmaya gücü yeterse, kendisinin dâvasında haklı olduğu, hak üzerinde bulunduğu, bizim ise bâtıl, boş üzerinde bulunduğumuz ortaya çıkacaktır!
Eğer Rabbe kendisini savunursa, artık bundan sonra hiçbir şey olmaz! " dedi.
Osman b. Ebi'l-Âs:
" Senin nefsin boş şeyler temenni eder ve seni aldatıp gider!
Rabbe dediğin de nedir ki?! Rabbe, kendisine kim tapıyor, kim tapmıyor, bilebilir mi?!
Bunun gibi, Uzzâ da, kendisine tapanı, tapmayanı bilmezdi. Halid b. Velidtek başına varıp onu yıkmıştı.
Yine bunun gibi, İsafı, Nâile'yi, Hübel'i ve Menafi da birer adam gidip yıkmışlardı.
Süâ'ı da bir tek adam gidip yıkmıştı.
Bunlardan hiçbiri kendisini koruyabilmiş midir?" dedi.
Yaşlı Sakafî:
" Rabbe, adlarını andıklarının hiçbirine benzetilemez! " dedi.
Osman b. Ebi'l-Âs:
" Sen, bana görünme! dedi. 186
-------------------------------------
180. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 969.
181. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 969-970, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 302-303, İbn Kayyım , Zâdu'l-mead, c. 3, s. 32.
182. Vâkıdî, c. 3, s. 970, Beyhakî, c. 5, s. 302-303, İbn Kayyım , c. 3, s. 32.
183. Vâkıdî, c. 3, s. 970, Beyhakî, c. 5, s. 303, İbn Kayyım, c. 3, s. 32.
184. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 970.
185. Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 303, Ebu'l-Fidâ, Sîre, c. 4, s. 62, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 3, s. 32.
186. Vâkıdî, c. 3, 3. 970-971.