Bedir savaşında; leğenlerin içine düşen ufak ve sert taşların çıkardıkları mâdenî sesler gibi, gökten yere sesler gelmeye başladı!

Bu sesler, müşriklerin önlerinde ve arkalarında çınlamakta, yüreklerini titretmekte idi. 210

Abdullah b. Abbas'a, Gıfâr oğullarından bir zât şöyle anlatmıştır

" Amcamın oğlu ile gelip dağa çıkmıştık ki, dağın üzerinden Bedir görünüyordu.

O zaman, ikimiz de müşriktik.

Çarpışmada kimin yenileceğini gözetliyor, yenenlerle birlikte biz de yağmalayalım diye bekliyorduk.

Dağda bulunduğumuz sırada idi ki, bize yaklaşan bir bulutun içinde atların kişnemelerini işittik!

Ben, birisinin:

'Hayzum! İleri! '* dediğini de işittim.

Amcamın oğlu, korkudan yüreğinin zarı yırtılıp, olduğu yerde oluverdi!

Ben de az kalsın ölecektim, kendimi zor tuttum ! " 211

Gıfârî, Bedir'de bulutun altındaki yere kadar gidip Peygamberimiz aleyhisselâmla ashabını görmüş, fakat onların yanında buluttan işittiği şeylerden hiçbirini göremediğini söylemiştir. 212

Bedir savaşında bulunanlardan Ebu Useyd Malik b. Rebia da:

" Eğer bugün Bedir'de olsaydım ve gözüm de yanımda görür halde bulunsaydı, ben size meleklerin çıkıp geldikleri dağ boğazını muhakkak gösterirdim! Bunda şek ve şüphe etmiyorum! " demiştir. 213

İslâm mücahidlerine yardıma gelen melekleri, kaçan ve esir edilen müşriklerden görenler ve anlatanlar da vardır.

Huvaytıb b. Abduluzzâ der ki:

" Ben Bedir'de müşriklerle birlikte bulunmuş, ibret verici şeyler görmüş, melekleri görmüştüm ki, onlar gökle yer arasında Kureyşîleri öldürüyor, esir ediyorlardı. 214

O zaman, kendi kendime:

'Bu adam [Muhammed aleyhisselâm] muhakkak Allah tarafından korunuyor! ' dedim. 215 Gördüğüm şeyleri hiç kimseye anmadım." 216

Süheyl b. Amr da:

" Bedir günü, gökle yer arasında alaca atlar üzerinde ak benizli ve sarıklı adamlar gördüm ki, onlar bizleri öldürüyorlar ve esir ediyorlardı! " demiştir. 217

Hakîm b. Hizam da; Bedir günü, semadan ufku kaplayan alaca kilim gibi birşeyin vadiye düştüğünü ve dikkat edince, vadide siyah karınca seli gibi meleklerin aktığını gördüklerini ve bunun da gökten Muhammed aleyhisselâmın desteklendiğini gösteren birşey olduğunun kalbine doğduğunu söylemiştir. 218

Ebu Davud el-Mâzinf der ki:

" Bedir gününde, müşriklerden bir adamı, vurup öldüreyim diye takip ettim.

Kılıcım daha onun başına erişmeden, başının yere düştüğünü gördüm!

Anladım ki; onu benden başkası öldürdü! " 219

Sehl b. Huneyf de:

" Bedir gününde, herhangi birimiz bir müşrikin başına kılıcımızı vuracağımız zaman, kılıcımız daha onun başına erişmeden, başının bedeninden yere düştüğünü görüyorduk! " demiştir. 220

İbn Abbas'ın bildirdiğine göre; " O gün (Bedir günü), Müslümanlardan bir zât, önündeki müşriklerden bir adamın arkasından koşarken, onun üzerinde birdenbire bir kırbaç darbesi işitti ve bir süvarinin de:

'İlerle ey Hayzum! ' diye seslendiğini işitti.

Bir de önündeki müşrike bakınca, onun boylu boyunca yere serilmiş, burnunun berelenmiş, yüzünün-kırbacın vurduğu şekilde-yarılmış olduğunu gördü!

Ensarî gelip hadiseyi Resûlullah aleyhisselâma anlattı.

Resûlullah aleyhisselâm:

'Doğru söyledin! Bu, semadan gelen üçüncü imdaddandır! ' buyurdu." 221

Sâib b. Ebi Hubeyş:

" Vallahi, beni halktan hiç kimse esir etmedi! " deyince, kendisine:

" Öyleyse seni kim esir etti?" diye sorulmuştu.

Sâib:

" Kureyşîler bozguna uğrayınca, ben de onlarla bozguna uğradım.

Uzun boylu, ak benizli, gökle yer arasında, kır at üzerinde bir adam yetişip beni bağladı.

Abdurrahman b. Avf gelip beni bağlı bulunca, Müslümanlara:

'Bu, kimin esiri! ' diye seslendi.

Hiç kimse beni esir ettiğini söylemedi.

Nihayet beni Resûlullah aleyhisselâma kadar götürdüler.

Resûlullah aleyhisselâm, bana:

'Ey Ebu Hubeyş! Seni kim esir etti?' diye sordu.

'Bilmiyorum! ' dedim. Gördüğümü söylemek istemedim.

Resûlullah aleyhisselâm:

'Seni meleklerden şerefli bir melek esir etti!

Ey İbn Avf! Al git esirini! ' buyurdu." 222

-------------------------------------

210. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 95, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 80, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 283-284.

* Hayzum; Cebrail aleyhisselâmın atının adıdır (Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 281).

211. İbn İshak. İbn Hişam. Sîre, c. 2, s. 285, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 76, 77, Taberî, Târih, c. 2, s. 283, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 129, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 259-260, Zehebî, Megâzî, s. 39, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 279-280.

212. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 77.

213. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 286, Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 76, Taberî, Tefsir, c. 4, s. 77, Beyhakî, Delâilü’n-nübüvve, c. 3, s. 81, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 260, Zehebî, Megâzî, s. 40, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 280.

214. Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 492, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 1, s. 400, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 76.

215. Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 492.

216. Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 492, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 1, s. 400, İbn Esid, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 76.

217. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 76, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 57, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 281.

218. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 80, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 3, s. 61 , Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, C. 3, S. 281.

219. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 286, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 450, Taberî, Târih, c. 2, s. 283, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1644, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 5, s. 95, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 260.

220. Taberî, Târih, c. 2, s. 283-284. Hâkim , Müstedrek, c. 3, s. 409, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 129.

221. Müslim, Sahîh, c. 3, s. 1384-1385.

222. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 79, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 3, s. 281.