Hudeybiye seferi ve muahedesi münasebetiyle nazil olan Feth sûresinde şöyle buyurulur: 1-3." Muhakkak ki, Biz sana apaçık bir fetih yolu açtık.
Tâ ki, Allah senin günahından geçmişini ve geleceğini bağışlaya, senin üzerindeki nimetini tamamlaya ve seni dosdoğru bir yola ilete!
4. Allah, imanlarına iman katsınlar diye, Müslümanların kalbine sekînet indirdi. Göklerin ve yerin orduları hep Allah'ındır! Allah herşeyi hakkıyla bilendir, yegâne hüküm ve hikmet sahibidir.
5. (Bütün bu lütuflar) erkek mü'minlerle kadın mü'minleri, altlarından ırmaklar akan Cennetlere-içlerinde temelli kalmak üzere-koymak, günahlarını yarlıgamak içindir.
İşte, Allah katında en büyük kurtuluş budur.
6. Allah, bu fethi, bundan hoşlanmayan; 'Allah şu peygambere ve mü'minlere yardım etmeyecek!
Onlar evlerine de asla sağ dönemeyecekler! ' diyerek Allah'a karşı kötü zanda bulunan erkek münafıklarla kadın münafıkları, erkek müşriklerle kadın müşrikleri azaba uğratmak için ihsan etti.
O kötülük girdabı, onların başlarına gelsin!
Allah, onlara gazab etmiş, lanet etmiş; kendilerine Cehennemi hazırlamıştır. Ne kötü bir varış yeridir orası!
7. Evet! Göklerin ve yerin (azab) orduları da Allah'ındır! Allah, kudretiyle herşeye üstün gelen Azîz, hikmetiyle her yaptığını yerli yerince yapan Hakîm'dir.
8. Hiç şüphesiz, Biz, seni (Allah'ın birliğine) şahit, o şehadeti kabul ve gereğince hareket edenleri (Cennetle) müjdeleyici, kabul ve gereğince hareket etmeyenleri de (Cehennem azabıyla) korkutucu, uyarıcı olarak gönderdik.
9. Ki, hepiniz (ey insanlar), Allah'a ve Allah'ın Peygamberine iman edesiniz, ona yardım edesiniz ve onu büyük tanıyasınız; sabah akşam da, Allah'ı teşbih edesiniz diye.
10. Muhakkak ki, sana bey'at edenler, ancak Allah'a bey'at etmişlerdir!
Allah'ın Kudret Eli, onların ellerinin üzerindedir!
Şu halde, kim (bu bey'attan) cayarsa, sırf kendi aleyhine caymış olur!
Her kim de Allah'a verdiği sözü yerine getirirse, Allah da ona büyük bir ecir verecektir.
11. Bedevi'lerden olup da (Kureyş müşriklerinden korkarak) geride kalanlar; 'Bizleri mallarımız ve ailelerimiz oyaladı. Bunun için bize mağfiret dile! ' diyeceklerdir.
Onlar, kalblerinde olmayan şeyi ağızlarıyla söylüyorlar.
Sen onlara de ki:
'Eğer Allah size bir zarar dilerse, yahut bir yarar dilerse, Allah'a karşı, kim birşey yapabilir?
Muhakkak ki, Allah, yapmakta olduğunuz herşeyden haberdardır!
12. Doğrusu, siz Peygamberin de, mü'minlerin de ailelerine ebediyyen dönemeyeceklerini sandınız; bu, sizin kalblerinizde allandı pullandı da, kötü zanna düştünüz!
Bu yüzden, helâka mahkum bir kavim oldunuz!
13. Her kim Allah'a ve Allah'ın Resûlüne inanmazsa, iyi bilsin ki, Biz kâfirler için çılgın bir ateş hazırlamışızdır!
14. Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. Allah dilediğini bağışlar, dilediğine de azab eder. Allah çok yarlıgayıcıdır, çok merhametlidir.
15. Siz ganimetler almak için gittiğiniz vakit, o geride kalanlar diyecekler ki: 'Bırakınız bizi, arkanızdan gelelim. '
(Allah o ganimetleri Hayber savaşına katılanlara va'd etmiş iken) onlar, Allah'ın kelamını değiştirmek isterler.
Onlara de ki: 'Siz bizim arkamızdan asla gelemeyeceksiniz! Sizin hakkınızda Allah daha önce böyle buyurdu. '
Onlar: 'Hayır! Siz bizi kıskanıyorsunuz! ' diyecekler.
Hayır! Onlar, ancak, pek az anlayan kimselerdir.
16. O (Hudeybiye'ye gelmeyip) geri kalan Bedevilere de ki:
'Siz yakında çetin bir savaş ehli olan bir kavme-kendileriyle savaşmak, yahut çarpışmasız onların Müslüman olmalarını sağlamak üzere-davet olunacaksınız. Eğer itaat ederseniz, Allah size güzel bir mükâfat verir. Eğer bundan önce döndüğünüz gibi dönerseniz, Allah sizi elem verici bir azapla azaplandırır.
17. Âmâya, gözsüze, savaştan geri kalmak hususunda sakınca yok! Topala sakınca yok! Hastaya sakınca yok!
Kim Allah'a ve Allah'ın Resûlüne itaat ederse, Allah onu altından ırmaklar akan Cennetlere koyar. Kim de yüz çevirirse, onu da elem verici bir azabla azablandırır.
18-19. Andolsun ki; Allah mü'minlerden-ağacın altında seninle bey'at ederlerkervrazı ve hoşnut oldu da, kalblerindekini bilerek üzerlerine o sekîneti indirdi.
Onları yakın bir fetih ve zaferle ve daha binçok ganimetlerle mükâfatlandırdı.
Allah kudretiyle herşeye üstün gelen Azîz, her yaptığını yerli yerince yapan Hakîm'dir.
20. Allah, size daha birçok ganimetler de va'd etti,
Şimdilik bunu (Hayber ganimetlerini) size peşin verdi, sizden insanların ellerini çekti; ki bu da, mü'minlere bir delil olması ve sizi dosdoğru bir yola hidayet buyurması içindir.
21. Allah, size daha başka (ganimetler de va'd etti ki), o henüz elinize geçmemiştir. Allah, bütün bunları (ilmiyle) kesinlikle kuşatmıştır. Allah herşeye kadirdir.
22. Eğer kâfirler sizinle (Hudeybiye'de) savaşsalardı, muhakkak, arkalarına dönüp kaçarlardı.
23. Allah'ın öteden beri cari olan sünneti (kanunu) budur. Allah'ın sünnetinde (kanununda) bir değişiklik bulamazsın.
24. Allah Mekke vadisinde kâfirlere karşı size zafer verdikten sonra, onların ellerini sizden, sizin ellerinizi de onlardan çeken de O (Allah) idi.
Allah, ne yaparsanız hakkıyla görendir.
25. Onlar o kimselerdir ki, hakkı inkâr etmişlerdir ve sizi Mescid-i Haram'dan o bekletilen kurbanlıkları da (Mina) mevkiine varmaktan men ettiler.
Eğer onların arasında sizin bilmediğiniz iman etmiş erkekler ve iman etmiş kadınlar bulunmasaydı ve onları bilmeyerek çiğnemenizden dolayı size bir vebal gelecek olmasaydı, o mü'minler (kâfirlerin içinden) seçilip ayrılabilselerdi, veya savaşın olmamasıyla Allah'ın dilediğini rahmetine sokma durumu olmasaydı, Biz, onlardan kâfir olanları, muhakkak elem verici bir azaba uğratırdık.
26. O vakit ki, o kâfirlerin kalblerinde asabiyet, Cahiliye asabiyeti kaynadığı sırada; ona karşı, Allah gerek Resûlünün, gerek mü'minlerin üzerine sekînetini indirdi ve onları takva sözü üzerinde durdurdu.
Zaten, onlar buna lâyık ve ehil idiler. Allah herşeyi hakkıyla bilendir.
27. Andolsun ki; Allah, Resûlünün gördüğü rüyasını doğru çıkardı.
İnşaallah, hepiniz Mescid-i Haram'a emniyet içinde, kiminiz başlarınızı kazıtarak, kiminiz saçlarınızı kısaltarak, korkusuzca, muhakkak gireceksiniz.
Allah sizin bilmediğinizi bildi de, size bundan önce yakın bir fetih verdi.
28. O Allah, Resûlünü hidayet ve hak din ile gönderdi ki, o dini bütün dinlerin üzerine çıkarsın. Senin bu gönderildiğine şahit olarak da, Allah, yeter!
29. Muhammed, Allah'ın Resûlüdür. Onun yanında bulunanlar da, kâfirlere karşı çok sert, çetin, kendi aralarında ise pek merhametlidirler.
Onların, daima rükû ve secde ederek, Allah'tan, lütuf ve rızasını istediklerini görürsün.
Yüzlerinde secdelerin eserinden dolayı nuranflik vardır.
Bu, onların Tevrat'taki vasıflarıdır.
Onların İncil'deki vasıfları da; filizini çıkarmış, gitgide onu kuvvetlendirmiş, kalınlaşmış, sonra da sapları üzerine doğrulup kalkmış bir ekine benzer ki; bu, ekincilerin de hoşuna gider.
Ashab hakkında bu temsiller, onlarla kâfirleri öfkelendirmek içindir.
Allah, onlardan, iman edip iyi amel işleyenlere, hem bir mağfiret, hem büyük bir ecir va'd buyurmuştur." 551
-------------------------------------
551. Feth: 1-29.