Amr b. Âs'a:

" Sen akıllı, aklı başında bir adamdın. İslâmiyeti kabulde seni geciktiren ne idi?" diye sorulmuştu.

Amr b. Âs şu cevabı verdi:

" Biz, bizden önceki kuşaktan, yaşlı başlı, bize hakim bir toplulukla birarada bulunuyorduk.

Onlar karşılıklı dağlar arasındaki bir dağ yolunu tutup gittiler.

Biz de, ovaya çıkıncaya kadar, onlara uyduk:

Onlar Peygamber Aleyhisselamı inkâr ettiler. Onlarla birlikte, biz de inkâr ettik!

O zaman, işimiz üzerinde hiç düşünmedik. Sadece onları taklit ettik.

Onlar ölüp gidince, iş bizlere kaldı.

Peygamber aleyhisselamın işine bakıp gerçekliği belli olunca, İslâmiyet sevgisi kalbime düştü.

Herkes Kureyşîlerin işleri hakkında yardımlarına koşup dururken, onlar benim ağırdan almaya, geri kalmaya başladığımın farkına vardılar, kendilerinden, bir genci bana gönderdiler.

Genç, bana:

'Yâ Ebâ Abdillah! Kavmin, senin Muhammed'e meylettiğini sanıyor' dedi.

Ona:

'Ey kardeşimin oğlu! Eğer bende ne olduğunu öğrenmek istiyorsan, Hira dağının dibinde seninle buluşup konuşalım! ' dedim.

Orada buluştuk.

Ona:

'Senin Rabbin, senden öncekilerin Rabbi ve senden sonrakilerin Rabbi olan Allah aşkına doğru söyle! Biz mi daha doğru yoldayız? Yoksa, Farslar ve Rumlar mı daha doğru yoldadırlar?' dedim.

Genç:

'Elbette, biz daha doğru yoldayızdır! ' dedi.

Ona:

'Geçim hususunda biz mi daha genişiz? Yoksa, onlar mı daha geniştirler?' diye sordum.

Genç:

'Onlar daha geniştirler! ' dedi.

Ona:

'Şu dünyada bir yararı olmayacaksa, doğru yolda onlara üstün olmamızın bize ne yaran vardır?

Kaldı ki, onlar dünyada bu ve diğer hususlarda bizden daha ileri ve üstündürler!

Bunun içindir ki, iyinin iyiliğinin karşılığını, kötünün de kötülüğünün karşılığını görmek üzere öldükten sonra dirilecekleri hakkında Muhammed'in söylemiş olduğu şeyin gerçekliği, içime, kalbime sinmiş bulunmaktadır.

İşte ey kardeşimin oğlu! Benim içime sinen, kalbime sinen bu gerçekten sonra, herhalde boş şeyler üzerinde direnip durmakta hayır yoktur! ' dedim." 73

-------------------------------------

73. Mus'abu'z-Zübeyrî, Nesebi Kureyş, s. 410, 411, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 3, s. 2.