Peygamberimiz aleyhisselam, Tebük'te bulunduğu sırada, 396 Kayser Herakliyus'a bir yazı yazdırdı. 397

Yazıyı yine ona Dıhyetü'l-Kelbî ile gönderdi. 398

Peygamberimiz aleyhisselam, yazısında şöyle buyurdu:

" Allanın Resûlü Muhammed'den Rumların Sahibine!

Seni İslâmiyete davet ediyorum! Müslüman olursan, Müslümanların sahip oldukları haklara sen de sahip olacaksın! Onların mükellef bulundukları vecibelerle sen de mükellef olacaksın!

İslâmiyete girmeyeceksen, cizye verirsin!

Çünkü, Yüce Allah, 'Kendilerine Kitab verilenlerden, Allah'a ve ahiret gününe inanmayan, Allah'ın ve Peygamberin haram kıldığı şeyleri haram tanımayan, hak dinini din olarak kabul etmeyenler ile, kendi zelil ve hakîr elleriyle cizye verecekleri zamana kadar çarpışınız! ' [Tevbe: 29] buyuruyor.

Kendin Müslüman olmadığın takdirde, teb'anla İslâmiyet arasına gerilme!

Onlar ya İslâmiyete girerler, ya da cizye veririer." 399

Kayser Herakliyus'un Hımstan Peygamberimiz aleyhisselama gönderdiği elçisi Tenuhî der ki:

" Kayser, yazıyı okuyup yanına, tahtının üzerine koydu. 400 Rum keşişlerini ve devlet adamlarını çağırdı. Kapılan kapattırdı. 401

Onlara:

'Şu (Peygamber olduğunu söyleyen) zât size bir elçi gönderdi. Bir de, yazı yazıp sizi üç şeyden birini seçmekte serbest bıraktı:

1. Ya onun dinine tâbi olacaksınız!

2. Ya onun üzerinize salacağı cizyeyi ödeyip yurdunuzda bulunduğunuz hal üzere kalmayı kabul edeceksiniz?

3. Ya da onunla savaşmak üzere karşılaşacaksınız?' deyince, burunlarından homurdanmaya başladılar ve:

'Biz ne dinimizi, atalarımızın dinini bırakıp onun dinine gireriz! Ne de onun üzerimize cizye salmasını ve onu kendisine ödemeyi kabul ederiz! Fakat, onunla karşılaşır ve savaşırız! ' dediler. 402

Kayser:

'Vallahi, okuduğumuz kitaplardan öğrenmiş bulunuyorsunuz ki; o, şu ayağımın altındaki yeri bile ele geçirecektir! ' dedi.

Kayser, Hıristiyan Arapların işlerine bakan bir adamı çağırdı ve ona:

'Dili Arap dili olan, söyleneni iyi ezberleyen bir adamı bana çağır! Onu şu zâta yazısının cevabıyla birlikte göndereceğim! ' dedi.

Beni Kayser Herakliyus'un yanına götürdüler.

Herakliyus bana bir yazı verdi.

'Yazımı o zâta götür 403

Sakın onun söylediklerinden hiçbirini zayi etme, unutma!

Benim için, onun söyleyeceklerinden şu üç şeyi ezberinde tut:

1. Bak bakalım: Bana yazmış olduğu yazı hakkında birşey söyleyecek mi?

2. Bak bakalım: Yazımı okuduğu zaman 'gece gündüz' sözünü anacak mı?

3. Bak bakalım: Kendisinin sırtında, seni şüphelendirecek birşey görebilecek misin?' dedi.

Yazı yanımda olduğu halde Tebük'e geldim.

O sırada Resûlullah ashabının arasında-dizlerini dikip iki elini kavuşturmuş olarak-su başında oturuyordu. 404

Onlara:

'Sahibiniz, efendiniz nerede?' diye sordum.

'İşte, orada oturuyor! ' denildi.

Yanına kadar varıp önüne oturdum.

Yazıyı kendisine sundum. Alıp yanına koydu. 405

Bana:

'Sen kimlerdensin?' diye sordu.

'Ben Tenuhlardan bir kimseyim! ' dedim.

Bana:

'Sen İslâmiyete, 406 hanif olan İslâmiyete, baban İbrahim'in dinine407 girsen olmaz mı?' diye sordu.

'Ben bir kavmin yanından gelen elçisiyim ve o kavmin dinindeyim. Onların yanına dönünceye kadar da onu değiştiremem ve ondan ayrılamam! ' dedim.

Güldü ve:

'Sen her istediğini hidayete erdiremezsin! Fakat, Allah'tır ki, kimi dilerse ona hidayet verir ve O, hidayete erecekleri daha iyi bilendir' [Kasas: 56] âyetini okudu.

'Ey Tenuhî kardeş! Ben Kisrâya bir yazı yazmıştım. O, o yazıyı yırttı. Vallahi, kendisinin saltanatı da öyle parçalanacaktır!

Necaşî'yede bir yazı yazmıştım. O da onu yırttı. Vallahi, kendisinin saltanatı da öyle parçalanacaktır! *

Senin hükümdarına da bir sahife yazmıştım. O, onu tuttu, yırtıp atmadı. Kendisi yaşadığı müddetçe, Rum halkı onun yüzünden sıkıntı çekmeyecekler, hayır görmekte devam edeceklerdir! ' buyurdu.

Kendi kendime:

'İşte, hükümdarımın bana tavsiye ettiği üç şeyden biri! ' dedim.

Hemen ok çantamdan bir ok alıp kılıcımın kınına bunu yazdım. 403

Resûlullah, bundan sonra, Herakliyus'un yazısını solunda oturan bir adama verdi.

'Yazılarınızı size okuyacak adamınız kimdir?' diye sordum.

'Muaviye! ' dediler. 409

Muaviye yazıyı okumaya başladı: 410

İsa'nın geleceğini müjdelediği Resûlullah Muhammed'e, Rum Hükümdarı tarafından yazılan yazıdır:

Elçin, yazınla birlikte bana geldi.

Ben senin yanımızdaki İncil'de bulduğumuz Resûlullah olduğuna şehadet ediyorum! İsa b. Meryem senin geleceğini bize müjdelemiştir.

Ben Rumları sana iman etmeye davet ettim, yanaşmadılar.

Eğer onlar beni dinleselerdi, haklarında hayırlı olacaktı.

Ben senin yanında bulunup sana hizmet etmeyi, ayaklarını yıkamayı, ne kadar arzu ederdim! 411

Ben Müslümanım! "

Herakliyus'un mektubu okunduğu zaman, Resûlullah aleyhisselam:

" Yalan söylüyor Allah düşmanı! Müslüman değildir! Fakat o Hıristiyanlık üzerinde bulunuyor! " buyurdu. 412

" Hükümdarımın yazısındaki, 'Beni genişliği göklerle yer kadar olan ve müttakîler için hazırlanmış bulunan Cennete davet ediyorsun! O halde, Cehennem nerededir?' sözüne gelince, Resûlullah: 413

'Sübhanallah! 414 Gündüz gelince, gece nerededir?! ' buyurdu. 415

Ben yine ok çantamdan bir ok çıkarıp kılıcımın kınına bunu da yazdım.

Getirdiğim yazının okunması bitince, Resûlullah:

'Senin bir hakkın vardı. Sen bir elçi idin. Eğer yanımızda bağışlanacak birşey olsaydı, onu sana bağışlardık. Ne çare ki, biz seferber haldeyiz! ' buyurdu.

Toplanmış bulunan halk arasından biri:

'Ben ona bağışını vereyim! ' diyerek seslendi.

Yükünü açtı, altlı üstlü, sarı bir elbise getirip yanıma koydu.

'Bu bağış sahibi kimdir?' diye sordum.

'Osman'dır! ' denildi.

Resûlullah, benim hakkımda:

'Bu zâtı hanginiz konuklayacak, ağırlayacak?' diye sordu.

Ensar gençlerinden biri:

'Ben! ' dedi. 416

Ayağa kalktı, ben de ayağa kalktım. Oturduğum meclisten kendisiyle birlikte çıkıp gittiğim sırada, Resûlullah, bana:

'Tenuhlardan olan kardeş, gel! " diyerek seslendi.

Hemen geri döndüm. Kendisinin önünde oturduğum yere kadar varıp ayakta dundum.

Belinin kuşağını çözüp sırtını açt. 417

Bana:

'İşte, emrolunduğun şey orada! İyice bak! ' buyurdu. 418

Halbuki, ben onu unutmuştum!

Çevrelenen halkın arka tarafına geçtim.

Resûlullah, ridasını sırtından indirdi. 419

Bir de ne göreyim: iki omuzunun kürek kemiği arasında, kulak kıkırdak kemiği yumuşaklığında, büyükçe bir ben mühür! " 420

-------------------------------------

396. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 441, c. 4, s. 74.

397. Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 441, c. 4, s. 74, Ebu Ubeyd, Kitâbu'l-emvâl, s. 32.

398. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 441, c. 4, s. 74.

399. Ebu Ubeyd, Kitâbu'l-emvâl, s. 32.

400. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 74.

401. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 341-342.

402. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 74.

403. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 442.

404. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 442, c. 4, s. 74-75.

405. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 442.

406. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 442, c. 4, s. 75.

407. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 442.

* Bu Necaşi, Müslüman olan, Vefâtı üzerine Medine'de gıyaben cenaze namazı kılınan Necaşi Ashama değildir (İbn Hazm , Cevâmiu's-Sîre, s. 30).

408. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 442, c. 4, s. 75.

409. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 442.

410. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 75.

411. Yâkubî, Târîh, c. 2, s. 77-78.

412. Ebu Ubeyd, Kitâbu'l-emvâl, s. 362, Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 7, s. 364, İbn Hibban'ın Sahih'inden Ahmed b. Hanbel'in Müsned'inden naklen Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 226, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 3, s. 78.

413. Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 442, c. 4, s. 75, Suyûtî, Hasâisü'l-kübrâ, c. 2, s. 132.

414. Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 442, Suyûtî, c. 2, s. 132.

415. Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 442, c. 4, s. 75, Suyûtî, c. 2, s. 132.

416. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 442, Ebu Ubeyd, Kitâbu'l-emvâl, s. 363.

417. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 442.

418. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 442, c. 4, s. 75, Suyûtî, c. 2, s. 132.

419. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 75.

420. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 442, 4, s. 75, Suyûtî, Hasâisü'l-kübrâ, c. 2, s. 132.