Peygamberimiz aleyhisselam Medine'ye doğru ilerlerken, 448 yolun bir kesiminde münafıklardan bazıları dar boğazda tuzak kurup Peygamberimiz aleyhisselamı düşürmeyi aralarında tasariadılar. 449
Bunun için hazırlandılar, peçelendiler, maskelendiler. 450
Onların yapmak istedikleri şey Peygamberimiz aleyhisselama haber verildi.
Yokuşa, boğaza erişildiği ve mücahidlerde birlikte oradan gitmek istedikleri zaman, Peygamberimiz aleyhisselam onlara:
" Siz vadi yolunu tutunuz! Orası sizin için daha kolay, daha geniştir! " buyurdu451 ve:
" Resûlullah yokuş, boğaz yolunu tutmuş bulunuyor. Hiç kimse o yolu tutmayacak! " diye nida ettirdi. 452
Mücahidler, vadi içine doğru gittiler.
Peygamberimiz aleyhisselam, yokuş yoldan giderken, devesinin yularından çekmesini Ammar b. Yâsir'e, devesinin arkasından sürmesini de Huzeyfe b. Yeman'a emretti. 453
Peygamberimiz aleyhisselamın devesinin yularını Huzeyfe b. Yeman'a çektirdiği ve devesini arkasından Ammar b. Yâsir'e sürdürdüğü454 ve bunu nöbetle yaptırdığı da rivayet edilir. 455
Peygamberimiz aleyhisselamın, devesinin üzerinde giderken uyuklamaya başladığı sırada, arkalarından gelen bazı kimselerin:
" Onu hayvanından bir düşürebilsek boynu kırılır, biz de kendisinden kurtulur, rahatlaşınz! " dediklerini işiten Huzeyfe b. Yeman, hemen yüksek sesle Kur'ân-ı Kerîm okuyarak Peygamberimiz aleyhisselamı uyandırdı.
Peygamberimiz aleyhisselam:
" Kim bu?" diye sordu.
Huzeyfe b. Yeman:
" Huzeyfe! " dedi.
Peygamberimiz aleyhisselam:
" Arkadakilerin söylediklerini işittin mi?" diye sordu.
Huzeyfe b. Yeman:
" Evet! İşittim! Zaten onlarla senin arana bunun için girip yürüdüm! " dedi. 456
Peygamberimiz aleyhisselam, o münafıkların yüzgeri edilmelerini emretti.
Huzeyfe b. Yeman, dönüp onların hayvanlarının yüzlerine elindeki değnekle çarpıverip durunca, 457 hayvanlar geri döndüler.
Allah onların kalblerine korku düşürdü.
Kurdukları tuzağın Peygamberimiz aleyhisselama açıklandığını sandılar. Hemen yokuştan inip halk arasına kanştılar. 458
Peygamberimiz aleyhisselam, Huzeyfe b. Yeman'a:
" Bu süvarilerden herhangi birini tanıyabildin mi?" diye sordu.
Huzeyfe:
" Yâ Rasûlallah! Hayvanların filana, filana ait olduğunu tanıdımsa da, adamlar yüzlerini örttükleri ve gece de karanlık olduğu için, kendilerini iyice göremedim, teşhis edemedim" dedi. 459
Peygamberimiz aleyhisselam, Ammar b. Yâsir'e de:
" Sen o cemaati tanıyabildin mi?" diye sordu.
" Bindikleri hayvanların hepsini tanıdım. Fakat, üzerindekiler maskelenmiş idiler! " dedi.
Peygamberimiz aleyhisselam:
" Onlar ne yapmak istiyorlardı?" diye sordu.
Ammar b. Yâsir:
" Allah ve Resûlü daha iyi bilir! " dedi.
Peygamberimiz aleyhisselam:
" Onlar devesini ürkütüp Resûlullahı düşürmek istiyorlardı 460
Onlar benimle birlikte biraz gidip dar boğaz yokuşuna varınca beni oradan aşağı yuvarlama tuzağı kurmuşlardı ! 461
Allah bana onların ve babalarının isimlerini haber verdi. Ben onları sana bildireyim. 462 Onlar, filan, filan kişilerdir! " diyerek o münafıkların isimlerini birer birer saydıktan sonra, " Bunu sakın hiç kimseye haber verme! " buyurdu ve:
" Ey Allah'ım! Onları debîle ile vur! " diyerek dua etti.
Huzeyfe ile Ammar
" Debîle nedir?" diye sordular.
Peygamberimiz aleyhisselam:
" O öyle bir ateş alevidir ki; onlardan birinin kalb damarının üzerine düştü mü, onu muhakkak öldürür. 463
O, ateşten bir kandildir ki, onların omuzlarında meydana gelip, sıcaklığı göğüslerini sarar! 464
Ashabın içinde oniki münafık var! Onların içinde de sekizi vardır ki, bir alev parçası kendilerinin hakkından gelir! Deve iğne deliğine girmedikçe, onlar Cennete giremez ve onun kokusunu bile duyamazlar! Onlar, dünyada da, şahitler dikileceği ahiret gününde de Allah'a ve Resûlüne harp açmış kişilerdir! " buyurdu. 465
Peygamberimiz aleyhisselamın oniki münafıktan dördü hakkında buyurduğu şey, akılda tutulamamıştır. 466
Münafıklar yokuşta Peygamberimiz aleyhisselamın devesini ürküttükleri zaman, devenin üzerinden kamçı, ip gibi şeyler yere düşmüş, Hamza b. Amrel-Eslemî tarafından toplanmıştı. 467
Sabaha çıkılınca, Useyd b. Hudayr.
" Yâ Rasûlallah! Dün gece seni vadi yoluna girmekten alıkoyan ne idi?
Oysa ki, bu yol, boğaz ve yokuş yoldan daha rahat ve kolay idi?" diye sondu.
Peygamberimiz aleyhisselam:
" Yâ Ebâ Yahya! Dün gece münafıkların yapmak istedikleri şeyi biliyor musun?
'Dar boğazda, yokuşta onu gece karanlığı bürüyünceye kadar izleyelim! ' dediler.
Karanlık basınca, devemin yular ve kolanını kesecekler, üzerinden beni yere düşürünceye kadar, ona vurup duracaklardı! " buyurdu.
Useyd b. Hudayr
" Yâ Rasûlallah! Konakladıkları zaman, halkı topla!
Bu cinayete teşebbüs etmiş olan adamlarını öldürmelerini her kabileye emret! Onlar kendi kabilelerinden olan adamları öldürsünler!
İstersen, onların kimler olduğunu bana bildir!
Seni hak (din ve Kitab)la peygamber gönderen Allah'a yemin ederim ki; çok geçmez, onların başlarını keser, sana getiririm!
Eğer onlar Nabt oğulları içinde bulunuyorlarsa, senin adına, onların da hemen hakkından gelirim!
Hazreclerin ulu kişisine, büyüğüne de emret! O da, senin adına, kendi taraflarındaki kişilerin hakkından gelir!
Yâ Rasûlallah! Bunlar gibi kişiler, yaptıklarıyla bırakılacaklar mı?!
Onlar bugün az, hakîr ve düşkün durumdadırlar.
İslâmiyet ise yayılmış, yerleşmiş bulunuyorken, biz daha ne zamana kadar onların yüzüne güleceğiz?! " dedi.
Peygamberimiz aleyhisselam:
" Halkın 'Müşriklerle arasındaki savaş sona erince, Muhammed ashabını öldürmeye, el uzatmaya başladı! ' diye yaygara koparmalarını sevimsiz görüyor, hoş görmüyorum! " buyurdu.
Useyd b. Hudayr
" Yâ Rasûlallah! Bunlar senin ashabın değiller ki! " dedi.
Peygamberimiz aleyhisselam:
" Onlar 'Lâ ilahe illallah' diyerek şehadetlerini açıklamış değiller mi?" diye sordu.
Useyd b. Hudayr
" Evet! Ama bu onlar için gerçek şehadet değil ki! " dedi.
Peygamberimiz aleyhisselam:
" Biz onları öldürmekten men edilmiş bulunuyoruz! " buyurdu. 468
-------------------------------------
448. İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 3, s. 10.
449. Vâkıdî, c. 3, s. 1042, Beyhakî, c. 5, s. 256.
450. Beyhakî, Delâil, c. 5, s. 256, Suyûtî, Hasâisü'l-kübrâ, c. 2, s. 115.
451. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1042, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 256.
452. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 453.
453. Vâkıdî, c. 3, s. 1042, Beyhakî, c. 5, s. 256, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 5, s. 19, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 3, s. 10.
454. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 453.
455. Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 120.
456. Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 528.
457. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1042, Beyhakî, c. 5, s. 256-257, İbn Kayyım, c. 3, s. 10.
458. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1042, Beyhakî, c. 5, s. 257, İbn Kayyım, c. 3, s. 10.
459. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1043, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 3, s. 10.
460. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 5, s. 453.
461. Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 257, İbn Kayyım, c. 3, s. 10.
462. Beyhakî, Delâil, c. 5, s. 257-258, İbn Kayyım, Zâd, c. 3, s. 10, Suyûtî, Hasâisü'l-kübrâ, c. 2, s. 115.
463. Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 5, s. 261, Suyûtî, Hasâisü'l-kübrâ, c. 2, s. 115.
464. Müslim, Sahîh, c. 4, s. 2144.
465. Ahmed b. Hanbel, c. 5, s. 390-391, Müslim, c. 4, s. 2143-2144..
466. Müslim, Sahîh, c. 4, s. 2143.
467. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1043, İbn Sa'd, Tabakâtü’l-kübrâ, c. 4, s. 315.
468. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1043-1044.